Zor coğrafyada yeni umutlar: 16. BRICS Liderler Zirvesi

Kısa ismi BRICS olan, uluslararası arenada adından sıkça söz ettirmeye devam eden ve ilk etapta Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika tarafından dünya siyasetine kazandırılan iktisadi oluşumun 16. Liderler Zirvesi, 22-24 Ekim tarihleri arasında Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da gerçekleştirildi. Sadece 9 resmî üye ülkenin değil, 35 farklı ülkeden üst düzey temsilciye ilave olarak 6 uluslararası kurumun da zirvede temsil edildiği bildirilen etkinlik -dünyanın geçmeye devam ettiği sancılı bir döneminde- sadece iktisadi değil, siyasal ve kültürel manalarda da üzerinde pek çok yorumun yapıldığı bir organizasyon niteliği kazandı. 

Doğru mekân, doğru zaman

Moskova, St. Petersburg, Yekaterinburg gibi Rus tarihinin sembol şehirlerinin yanında Kazan; 1552 yılında Rus hâkimiyetine girmesinden bu yana esasen “özerk” kimliğini hiç kaybetmeyip Rus nüfusa ilave olarak Tatar, Başkurt, Özbek gibi farklı Türk kökenli halkların fikrî, ekonomik ve kültürel boyutta önemli kılavuz şehirlerinden biri olmaya devam etti. Rus tarihi ve akademisi için de nice sembol ismin yetişmesine öncülük eden şehir, hâlen başta iktisadi ve kültürel alanlarda olmak üzere bağlı olduğu geniş federasyona büyük katkılar sağlıyor. İşte tam da bu nedenle dünya siyasetinin iyice karmaşıklaştığı yeni çağda, kimilerine göre “bağımsız dış siyasetin” ve “ezilmiş küresel Güney ve Doğu halklarının temsilcisi” olan, kimilerine göre ise “Batı dışı otoriter yönetimlerin toplamı”nı betimleyen BRICS gibi bir oluşumun en üst düzey toplantısı için Kazan gibi derinlikli bir başkentin seçilmesi; Putin yönetiminin ve BRICS üyelerinin, en azından diplomatik gelenekler açısından doğru bir tercih yaptıklarını gösteriyor.

Esasen doğru seçilen bu mekânın yanında, odaklanılan ana gündem ise son dönemde bilhassa Ukrayna’da ve Rus topraklarında sivil nüfusun da geniş çapta hayatını kaybetmesine neden olan çatışma ortamında, geleneksel Batılı yayın kuruluşlarınca iyiden iyiye “izole” edilmiş olduğu iddia edilen Rus yönetimi ve Putin için bu tür bir zirvenin ne anlamlar ifade ettiği yönündedir. Zira BRICS’in -tabiri caizse- politik önderliği, hâlen yoğunlukla Rusya’nın, iktisadi ve sosyal alanlardaki icraatları ise Çin ve Hindistan gibi diğer büyük ülkelerin kabiliyetleriyle yürütülüyor görünüyor.

Öte yandan, Batı kurumlarına yakın durmayı da ihmal etmeyen kurucu üyeler Brezilya ve Güney Afrika ile yeni üyeler Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’a ilave olarak İran ve Etiyopya’nın da varlığı; BRICS içerisinde farklı ses ve yönelimlerin de mümkün olabileceğini bizlere gösteriyor, bu kurumsallaşmayı git gide daha “renkli” bir platform hâline getiriyor.

Dış politikada “çok-taraflılığın” yükselişi

Esasen yıllarca daha çok Avrupa’daki Batı başkentlerinde yapılmasına alıştığımız kapsayıcı zirveler veya “tarafsızlık” ve “barış görüşmeleri”, son yıllarda Batı ülkeleri dışında da sıkça yapılmaya başlandı. İkinci Dünya Savaşı sonrası hissedilen Amerikan ve İngiliz baskınlığı/hegemonyası da bu surette değişim ve revizyon içinde gerilemeyi sürdürdü.

BRICS Kazan Zirvesi bu manada Çin gibi ekonomik güçlerce, sadece iktisadi iş birliğine yapılan vurguyla değil; Ukrayna krizi başta olmak üzere bölgede barışçıl çözümlerin bulunması gerektiğinin açıklanmasıyla ilk etapta dikkat çekti. Çin Devlet Başkanı Xi Jingping, Kazan’da üst düzey yöneticileriyle hazır bulunarak dünyaya da önemli bir mesaj verdi ve bölge barışının sağlanmasında Batılı güçlerin müdahalesine mahal vermeden BRICS üyelerinin kendi aralarında çözüm geliştirme mekanizmalarının altını çizdi. Putin ile heyetler arasındaki görüşmesinde de bölgedeki tarihselliğe ve halklar arası yakın münasebetlere vurgu yapan Jingping’in, tarihte meşhur İpek Yolu hattından taşınan pek çok ticari malın Kazan bölgesinden de geçtiğini, her iki taraftaki halkların, ticaretin bu olumlu yönlerini tarih boyu gördüğünü ifade etmesi ayrıca kayda değerdi.

Bu bağlamda, zirve marjında diğer önemli bir gelişme ise dünya siyasetinde ağırlığını arttırmak hedefindeki Hindistan ile Çin arasında 2000 senesinde şiddetlenen sınır sorunlarının çözümü yönünde atılan olumlu adımlarla oldu. Jingping gibi üst düzey kadrosuyla Kazan’da hazır olan Hindistan Başbakanı Narendra Modi, mevkidaşıyla Himalayalar hattında askerî çatışmaya kadar uzanan anlaşmazlıktan yaklaşık beş yıl sonra ilk defa bir araya geldi. Uzun bir aradan sonra oluşan bu diplomatik ortam ihtilaflı sınır hatlarındaki benzeri konularda uzlaşmaya varılabileceğinin sinyallerini verdi. Her iki lider yaptıkları açıklamada “çok-taraflı” ve yapıcı uluslararası siyasetin önemine dikkat çektiler.

Zirveye yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın katılımı da dikkat çekti. Putin ile verdiği samimi görüntüler, Orta Doğu’da yaşanan kritik süreçte daha da önemli hâle geldi. Tüm üyelerce kabul edilen BRICS zirve sonuç bildirgesinde İsrail’in bölgeyi istikrarsızlaştıran tutumu kınanırken, Putin’in muhtemel bir İsrail müdahalesinde İran’ın yalnız bırakılamayacağının altını çizmesi BRICS çatısı altında verilen siyasal birliktelik mesajları için de ayrı bir örnek teşkil etti.

Zirve katılımcıları arasında Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın yanında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in mevcudiyeti ise ayrıca kayda değerdi. Zira geçtiğimiz günlerde, Filistin’deki zulme verdiği düzenli tepkileriyle, İsrail üst yönetimince ülkeye girişi yasaklandığı belirtilen ve âdeta İsrail’de “istenmeyen kişi/persona non grata” ilan edilen Guterres, bu surette BRICS marjında önemli bir mesaj veriyor göründü.

Yüksek dolarizasyona karşı tek ses

Esasen 2009 yılında Batılı iktisat uzmanlarının isim babası olduğu BRICS oluşumunun temel itici gücü, dünya ticaretinde etkin olan Amerikan doları başta olmak üzere euro ve sterlin gibi Batılı para birimlerinin ticaretteki tekelini kırmak üzerine kuruluydu. Zira üye ülkelerin iç ve dış siyasetlerinde yaşadıkları pek çok sorunun ardından “kullanışlı bir araç” olarak kendilerine karşı âdeta silahlaştırılan başta dolar olmak üzere anılan para birimleri, yeni iktisadi ve toplumsal sorunları da beraberinde getiriyordu.

Bu noktada uzun bir dönemdir dile getirilen ortak para birimi yönündeki planlamalara paralel şekilde Kazan Zirvesi’nde sembol niteliğinde bazı “BRICS banknotları”nın basına ve sosyal medyaya servis edildiği de dikkatlerden kaçmadı. Üzerinde üye ülkelerin bayraklarına ve ortak sembollere yer verildiği görülen ortak para birimi esasen geçtiğimiz yıllarda da basına yansımıştı. Şüphesiz bu durum, akıllara bu konuda hâlen en iyi örnek olan Avrupa para birimi euroyu getirdi. Tabiatıyla, sahip olunan nüfus ve toprak alanı olarak AB’nin onlarca katı büyük olan BRICS bölgesinde şayet mümkün görünürse ortak bir para biriminin nasıl işler hâle getirileceği de ayrı bir merak konusudur.

Putin ise yaptığı tamamlayıcı açıklamalarda yerleşik SWIFT para transfer düzenlerini vb. yöntemleri tümüyle reddederek alternatif bir yol yaratmak niyetinde olmadıklarını, ancak ticarette yerel para birimleriyle de ödeme kolaylığına verdikleri önemi yineledi. Bu minvalde, yerel para birimlerine ilave surette gelecekte muhtemel bir araç olacağı tahmine müsait görünen BRICS ortak para birimi planlamalarının, her halükârda İkinci Dünya Savaşı’nı ve bilhassa Soğuk Savaş sonrasını müteakip hâkimiyeti sabitlenen yüksek dolarizasyona dayalı sisteme bu zamana kadarki en ciddi tepki olduğu düşünülebilir.

Yine de örneğin hâlihazırda Batı sistemine entegre Suudi Arabistan gibi ülkelerin de bu planlamalara hemen dâhil olmayabileceği de tahmine müsaittir. Zira Kazan Zirvesi’ne kadar üye ülkeler arasında zikredilen Suudi Arabistan, iletilen üyelik için resmî davete hâlen cevap vermediğinden Kazan Zirvesi’nde üye ülkeler listesinde gösterilmedi. İşi daha da ilginç kılan ise tam da BRICS Zirvesi sırasında Orta Doğu turunda olan ABD Dış İşleri Bakanı Antony Blinken’la Riyad’da görüşmeyi seçen Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın zirveye Dış İşleri Bakanı’nı görevlendirmesi oldu. Suudi Arabistan, zirve sonuç tutanağında üye ülkeler arasında gösterilmediği gibi, Türkiye’nin de dâhil olduğu 13 “partner ülke” arasında da gösterilmedi. Şayet mevcutsa bu tür bir soğumanın BRICS’in hız verdiği doları ticari alanlarından silme stratejisi nedeniyle olabileceği oldukça yakın bir ihtimaldir, ki Suudi Arabistan gibi mevcudiyetleri uzun yıllardır ‘Petro-dolar’ üzerine şekillenen benzer ekonomilerin ileride ne gibi adımlar atacağı hâlen diğer bir merak konusudur.

Zirvede üst düzeyde temsiliyle Türkiye

Türkiye, Kazan’daki son BRICS Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı düzeyinde en üst seviyede katılım gösterdi. Bir süredir gerek iç gerek dış basında oldukça popüler bir konu hâline gelen “güçlü bir NATO üyesi olarak Türkiye ve muhtemel BRICS üyeliği” başlığı şüphesiz hâlâ üzerinde yeni yorum ve araştırmaların yürütüleceği bir konumda yer alıyor. Üyeliği yolunda başta Ukrayna krizindeki kararlı tutumu ve soydaş halklara yönelik politikalarına ilave olarak örneğin güçlü BRICS üyelerinden Hindistan’ın Türkiye-Pakistan tarihsel dostluğundan kaynaklı hoşnutsuzluğu gibi bazı engeller bulunduğu bilinse de Türkiye, ileriki dönemde şüphesiz BRICS üyeleri arasında yeni bir sinerji yaratacak önemli bir konumdadır. Kazan Zirvesi’nde verilen aile fotoğrafında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da en ön sırada yer verilmesi, bu esnada liderler arasında yansıyan samimi görüntüler diplomatik teamüller açısından pozitif bir hava olduğunu uluslararası kamuoyuna gösterdi.

Öte yandan, Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda enerjisini verdiği, insanını ve ekonomik kaynaklarını heba ettiği terör belası ne yazık ki tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kazan zirvesine hareket ettiği gün olan 23 Ekim tarihinde tekrar kendisini bu defa başkent Ankara’da gösterdi. Tatsız bir tesadüf olarak nitelendirilebilecek şekilde, anılan tarihî Türk/Tatar yurdu Kazan’la aynı ismi taşıyan Ankara’nın Kazan ilçesinde (15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra “Kahramankazan” olarak yeniden isimlendirilmişti) yerleşik Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tesislerine yapılan kalleş terör saldırısının, Rusya’da düzenlenen BRICS gibi Batı dışı kapsayıcı bir oluşumun zirvesine katılım esnasında düzenlenmesi, şüphesiz en “rasyonel” ve “tarafsız” hareket etme iddiasındaki akademi ve siyaset çevrelerini dahi düşündürdü. BRICS zirvesine katılan üye ülke temsilcilerinden ilk elden destek ve taziye mesajlarını kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan da dayanışma için tüm liderlere teşekkürlerini yüz yüze dile getirdi.

Bu bağlamda esasen 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında Türkiye-Rusya ilişkileri; sadece Rusya ile değil, “Küresel Güney” veya “Küresel Doğu” olarak nitelenebilecek Batı ayrımcılığına maruz kalan halkların liderleriyle Türkiye arasında yaşanan pozitif yönlü diyaloglar, Suriye krizi ve düşürülen Rus uçağı, keza Ankara’nın ortasında suikasta uğrayan Rus Büyükelçi Karlov gibi çok daha uzun araştırmaların konusu olabilecek başlıkları alt alta sıraladığımızda ise karşımıza çıkan tablo “Türkiye ve BRICS arasındaki ilişkiler” konu başlığının üzerinde daha çok yazıp çizilecek veçheleri bulunduğunu bizlere gösteriyor.

Daha güçlü bir BRICS için…

Batı merkezli inovasyon, kültür ve bilişim sektörleri, esasen on yıllardır BRICS coğrafyasından göç eden Hint, Çin, Rus, İran, Türk veya Arap gibi pek çok milletten uzmanı istihdam etme yoluyla demokratik ve insan odaklı gelişimin nimetlerini gördü; dünyada bu surette sadece siyaset penceresinden değil, kültürel ve teknolojik aşamalardan da hegemonya kurulabileceğini geniş kitlelere kanıtladı.

İşte bu nedenle BRICS coğrafyasının ve üyelerinin de yakın dönemde ilk olarak üzerine gitmesi gereken meseleler de şüphesiz kendi içlerindeki tarihî arka planı olan sorunlara daha yapıcı çözümler bulmaktan geçmelidir. Birey ve insan odaklı inovasyon ve girişimcilik ruhunun, tarihsel arka planı güçlü BRICS üyeleri eliyle Batı’ya, son dönemde artarak süren Batı merkezli Şarkiyatçı (Oryantalist) ayrımcılığa ve aşırı sağa karşı gerçek manada yeni bir rekabet ruhu yaratması bu şekilde mümkün görülebilir. 

Ancak bu esnada, 2007 Münih Güvenlik Konferansı’nda Putin’in ana hatlarını çizdiği Rusya’nın “Yakın Çevre” politikasına benzer surette başta Ukrayna ve Gürcistan gibi eski hâkimiyet alanlarında giriştiği tek taraflı faaliyetler, Kırım’da süren işgali, Doğu Ukrayna, Osetya ve Abhazya gibi bölgelerde yaşanan Rusya destekli askerî müdahaleler ise kabul edilemez bir uluslararası ikilemi ve devletler hukukunun yozlaşmasını beraberinde getiriyor. Bununla birlikte, başta ABD ve İngiltere merkezli olmak üzere Soğuk Savaş sonrası girişilen pek çok askerî ve istihbarî harekâta ilave olarak, hâlen İsrail eliyle Filistin ve Lübnan’da yürütülen açık mezalime ve soykırıma varan girişimler; Batı medeniyetinin körlük derecesinde kayıtsızlığını da bizlere gösteriyor. Bunların da uluslararası düzene en az Rusya kadar zarar verdiğini akıllara getiriyor.

Sonuç olarak; Rus elitlerinin yakın çevresindeki ülke topraklarına dair, her veçhesiyle tartışmaya yüksek oranda açık olsa da tarihsel olarak iddia ettiği hakları, Çin içerisinde etnik ve dinî olarak yaşanmaya devam eden ayrımcılık hadiseleri, Hindistan’ın kökleri İngiliz sömürge dönemine kadar uzanan siyasal ve toplumsal meselelerine ilave olarak Pakistan’la her daim diri tuttuğu sıcak çatışma ortamı gibi derinlikli ve ihtilaflı konular, Batı merkezli resmî ve gayriresmî kurumların “kullanışlı konu başlıkları” hâline gelmelerinden önce, evvela BRICS gibi çok taraflı organizasyonların gündemine taşınabilecek midir? Bunu zaman gösterecektir. Ancak bilhassa anlık ve hassas bilginin dakikalar içerisinde dijital alana ve geniş kamuya dağıtılabildiği, siyasi ve iktisadi ortamın değişen bu dünyadan büyük oranda etkilendiği günümüz post-modern ortamında sadece BRICS üyeleri değil, Batı’nın geleneksel ve modern hegemon oyuncuları da yeni açılımlara ve iş birliklerine açık durumda görünüyor.

Nihayetinde, yaklaşan Amerikan seçimleri, ABD’de muhtemel “Trump dönemi”, çokça zikredilen Putin-Trump arasındaki olası “pozitif diyalog” ortamı, Avrupa’da daha da pekişmesi muhtemel siyasal istikrarsızlıklar gibi pek çok konu başlığı da şüphesiz 2025 yılında Brezilya’nın Belem şehrinde düzenlenmesi öngörülen bir sonraki BRICS (17.) Liderler Zirvesi’ne kadar muhtelif yeni gelişmeleri karşımıza çıkaracak gibi görünüyor.

Yorum yapın