Ülkemizin gerçek gündemlerinden, en önemlisi insan sağlığıdır. Covit-19 mikrobuyla mücadele etmektir. İkinci gündemi ülkenin imarı, milletin huzur ve refahı için her alanda milli ve yerli projelerle kalkınma hamleleri yapmak ve her türlü terörü bitirmektir. Kalkınmakta olan ülkemizi durdurmak için, içten ve dıştan yapılan her türlü baskılara karşı, iktidar ve muhalefet, bu iki gündem için birlikte hareket etmelidir.
Zor bir süreçten geçmekte olan ülkemizin kalkınması, milletin huzur ve barışı için her alanda ciddi hamleler yapmaya çalışan, düşmanlarımıza karşı caydırıcı bir askeri güç olmaya gayret eden AK partisi iktidarına, özelikle Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a yapıcı eleştirilerle destek vermeliyiz. Basit siyasi getiriler ve nefsi mülahazalarla iktidarı eleştirmek, eleştirmenin, ülkenin gerçek gündemini saptırmaya çalışmak hiçbir siyasetçiye ve aydına yakışmaz.
AK partisi her türlü zorluklara göğüs gererek, ülkesi ve milleti için yol almaya gayret ederken, içten ve dıştan birilerinin gündem oluşturarak, ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarını bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Siyasi özgürlük ağırlığıyla kendini metheden Sayın Bülent Arınç, sara nöbetine tutulmuş bir hasta gibi, yaptığı bazı konuşmalar, Cumhur ittifakını rahatsız etmiş, millet ittifakını sevindirmiş, şehit ailelerini üzmüştür.
Gündemde kalmak için, yersiz ve zamansız olarak yapılan gündem saptırıcı bazı konuşmalardan, örnekler vererek makalemizi tamamlamaya çalışalım. Sayın Bülent Arınç, bir televizyon kanalında, Selahattin Demirtaş’ın yazdığı “Devran” kitabından etkilendiğini, bu kitabın okunmasını tavsiye etmiştir. Osman KAVALA ve Selahattin DEMİRTAŞ tahliye edilmelidir.
Sayın Arınç’a tavsiyemiz, “Devran” kitabını okuduğunuz gibi, Din mazlumları kitabını, yakın tarihimizde yaşanan olayları, istiklal mahkemelerinin nasıl karar verdiklerini ve ne şekilde infazlar yaptıklarını okuyunuz. Yetmez, 1960-1980 darbelerinin sebep ve sonuçlarını, 28-Şubat-1996 sürecinde, yaşanılan olayları, Rahmetli Erbakan Hocaya yapılanları hatırlayınız. 15-Temmuz-2016 tarihli darbe kalkışmasının kimler tarafından tezgâhlandığını, kimlerin alet olduğunu, faili meçhul cinayetleri, suikastları, PKK terör örgütüne kimlerin niçin destek verdiğini, yaptıkları katliamları düşünün ve yüreğiniz yetiyorsa bunları konuşun ki, sizleri takdir edelim.
Sayın Arınç, bulunmayan hind kumaşı olmadığını bilmeli, kendisine tahammül edilmesi, oğlunun milletvekili yapılması, nasıl bir vefa olduğunu unutmamalıdır. Sayın Arınç, milleti bilmez, anlamaz yerine koyup, kendini herkesten bilgili, adaletli ve özgürlükçü görüyorsa, bunun altında bir kibrin yattığını düşünmeli, müslümana yakışmayan her türlü kibirden sakınmalıdır. Ülkemizin birçok iç ve dış siyasi ve ekonomik meseleleri varken ve çözüm beklerken, CHP, HDP, İP ve SP’nin bir araya gelerek uzlaştıkları bir anayasa meselesi kamuoyunda konuşulurken, Sayın Bülent Arınç’ın çıkışı, Sayın Çakıcı ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun birbirlerine hakaret etmeleri, ülkenin gündemini değiştirmeye yönelik bir başka gündem olmuştur. Sayın Alaettin ÇAKICI durup dururken, neden ve hangi sebeple Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na mektup yazarak, hakarette bulundu. Bunun cevabını Sayın Çakıcı ve Sayın Kılıçdaroğlu vermelidir. Bir başka husus, Sayın Arınç’ın çıkışları, Sayın Erdoğan’ın bilgisi dâhilinde yapıldığını söyleyenler, dereyi bulandırıp balık avlama peşindeler. Bu beyler bilmelidirler ki, ağlarına düşen bir balık kendilerine faydalı olmayacak, derenin temizlenmesine vesile olacaktır.
24-Haziran-2018 genel seçimlerden önce, millet ittifakı içinde yer alan partilerin bir araya gelerek yaptıkları anayasa çalışması, Kasım 2020 tarihinde ortaya çıkarılarak, kamuoyunu meşgul eden yeni bir gündem oluşturuldu. Millet ittifakının yaptığı anayasa çalışmasını, Sayın Kemal bey önce inkâr, sonra kabul etti. Sayın Meral Akşener böyle bir çalışma yapmadıklarını, HDP bir girişim de bulunduklarını, Saadet partisi, anayasa değil, ittifakın ilkelerini konuştuklarını söylediler.
Ülkenin yönetimine talip olan insanların, yaptıkları anayasa çalışmasını inkâr etmek ve saptırmak için yalana başvurmaları kendilerine hiç yakışmamıştır. Siyasi partilerin tek başlarına veya birlikte anayasa yapma çalışmasında sakınca yoktur. Millet ittifakının liderleri, inkâr yolunu tercih etme yerine, açıkça anayasa çalışması yaptık, lakin uzlaşamadığımız için yaptığımız çalışmayı kamuoyuna açıklamadık demeleri yeterli olabilirdi. Asıl mesele, anayasa değişikliği kılıfı altında HDP’nin isteklerini kabul etmek suretiyle millet ittifakını güçlendirerek, cumhurbaşkanlığı seçimini en azından ikinci tura bıraktırmaktı. Seçimlerde istedikleri netice alamadıklarından, HDP ile yaptıkları ittifakı bozmamak için, yaptıkları anayasa değişikliğini bir başka bahara bıraktılar.
Yaptıkları anayasa çalışma ortaya çıkınca, işler sarpa sardı. Halkın tepkisini kırmak için, yaptıkları anayasa çalışmasını inkâr etmeye saptırmaya ve sulandırma kalkıştılar. Millet ittifakının liderleri yaptıkları yanlışın hesabını vermeden ve yeni bir günden oluşturmak için, AK partisinin ekonomik ve hukuki reformlarını tutarsız bir şekilde eleştirmeye başladılar. Sayın Meral Akşener, “Bu zihniyetle ekonomi ve hukuk reformu yapamazsınız.” Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin imkânları vardır. Türkiye’yi iki yılda düzlüğe çıkarırız. Sayın Babacan, “Bu işler lafla olmaz, taahhüt edeceksiniz ve somut adımlar atacaksınız.” Sayın Temel Karamollaoğlu, “Adalet terazisi düzelmedikçe sorunlar çözülmez” diyorlar. Sonuç olarak; ülkemizin siyasi parti liderlerine iki sorum ve bir teklifim olacaktır. Birinci soru: Millet ittifakı içinde yer alan siyasi partilere, ülkenin ve milletin faydasına olan maddi ve manevi projelerinizi ve taahhütlerinizi somut örneklere samimi bir şekilde kamuoyuna neden açıklayamıyorsunuz? İkinci sorum: Ülkenin bir anayasa değişikliğine ihtiyacı olduğuna yürekten inanan tüm siyasi partiler olarak, neden bir araya gelerek ülkenin ihtiyacı olan yeni bir anayasa yapamıyorsunuz?