Yeryüzü Müslümanlara fethettirildi! Küresel cihat başlıyor

 

Hüseyin Besli, İslam’ın dünyaya dair vizyonunu ele aldığı yazısında, Müslümanların yeryüzünü bir vatan olarak görmesi gerektiğini vurguladı. Besli, Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle bu vizyonun temellerini anlattı ve Müslümanların tarih boyunca sınırları aşan bir ideal taşıdığını belirtti. Modern dünyanın sınır anlayışının, Müslümanların bu büyük tasavvuru geliştirmelerini engellediğini ifade eden Besli, Müslümanların bu sınırları aşacak bir zihniyet geliştirmesi gerektiğini kaydetti. İşte Hüseyin Besli’nin Akşam gazetesindeki yazısı:

“Fitne kalmayıncaya, din tamamen Allah’ın dini oluncaya dek onlarla çarpışın…” (Bakara 193)
“Fitne ortadan kalkıncaya ve dinin tamamı Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın…” (Enfal 39)
“Yeryüzü bana mescid kılındı.” (Hz. Muhammed, Buhari)
Hendek savaşına adını veren hendek açılırken kazıcılar sert bir kayaya rastlarlar ve kayayı bir türlü kıramazlar. Durum Hz. Peygamber’e iletilince O, Selman’ın balyozunu alarak kayaya vurmaya başlar.
Ondan sonrasını Selman-ı Farisi şöyle anlatır:
“Rasulullah Aleyhisselam kayaya bir darbe indirince, balyozun altında bir şimşek parıldadı. Sonra ona bir darbe daha indirdi, yine balyozun altında bir şimşek parıldadı. Kayaya üçüncü darbeyi indirdiğinde yine bir şimşek parıldadı. (Ve kaya parçalandı)
(Dedim ki:) Babam anam sana kurban olsun ya Rasulullah! Kayaya balyozu vurduğun zaman balyozun altından çıkan o parıltılar nedir.
Bana: ‘Ey Selman! Sen onları gördün mü’ buyurdu. (Rasullullah)
‘Evet! Gördüm!’ dedim.
(Bunun üzerine) Rasulullah Aleyhisselam:
Birinci patlamada Allah bana Yemen’i fethetti, açtı!
İkinci patlamada Allah bana Şam ve Mağrib’i fethetti, açtı!
Üçüncü patlamada Allah bana Maşrık’ı fethedip, açtı!.. buyurdu.”
(İbn-i İshak, İbn-i Hişam, Taberi, İbn-i Sa’d…)
Bir eylem, bir hak etme sonucu gerçekleşmesi bir tarafa; bir kavme, bir millete toprak/vatan vaadi sadece Yahudilere mahsus değildir. Kutsal metinlerde Tanrı’nın benzer vaatleri değişik zamanlarda, değişik vesilelerle başkalarına da yaptığı vakidir.
Mesela Kur’an’ı Kerim’de Müslümanlara öyle belli bir coğrafya değil, bütün dünya vatan olarak vadedilmiştir. Tabii ki bir sebebe müstenit olarak…
Yazının girişinde not ettiğim ayetlere ve hadislere/tarihi bilgilere bakıldığında görüleceği gibi, yeryüzünün tamamında fitne kalkıncaya, yeryüzünün tamamı insan için onurlu bir şekilde yaşamaya elverişli hale gelinceye, yani yeryüzünün tamamı vatan oluncaya kadar savaş/cihat emredilmektedir.
Yeryüzü vatanında Allah’ın dininin hâkim olması yeryüzünün tamamında huzur ve güvenin olmasını icap ettirmektedir…
Yahudiler varsın, yanlış bir şekilde, ‘hak etme’ şartını ortadan kaldırarak belirli bir coğrafyanın kendilerine vadedildiğini, vatan kılındığını söyleye dursunlar.
Yahudilerin üzerinde hak iddia ettiği topraklar da dahil, bütün dünya Müslümanlara vadedilmiştir.
Mesele, Müslümanların bu vaadin muhatapları olup, olmamayı becerip beceremeyişi meselesidir…
Mesele, hangi kayaya, hangi tarafından, nasıl ve kaç defa vurulacağını bilip bilmeme meselesidir…
Modern dünyanın insanlığa dayattığı ve kabul ettirdiği vatan anlayışı bir ‘altın kafes’ten başka bir şey değildir.
Özellikle Müslümanların yeryüzünün tamamına dair tasavvurlar geliştirmesini önlemeye matuftur.
Aksi yönde Müslüman Türkler için tarih sayfalarında onlarca referans bulunmaktadır.
Mesela ne Selçuklu ne de Osmanlı Devleti’nde hiçbir zaman sabit bir sınıra ulaşmak/kavuşmak için sefer düzenlenmemiş, sabit bir sınırı korumak/muhafaza etmek derdine düşülmemiştir. Bu zaviyeden baktığımızda Müslümanın seferi hiç bitmeyecek bir yolculuk olmalıdır…
Kaldı ki; vatanı bir sınırın içine hapsetmek anlayışı/mantalitesi/adeti zamanla alışkanlığa, karaktere dönüşür ve insanın zihnini de kısıtlar, hayalini de engeller…
Zihnimizin daima açık, hayallerimizin her daim özgür olması dileklerimle…”

 

Yorum yapın