Star yazarı M. Yalçın Yılmaz, Trump’ın yeniden seçilmesinin Avrupa üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Yılmaz, Trump’ın zaferinin Almanya’da siyasi bir krizi tetiklediğini ifade etti. Bu durumun jeopolitik değişimlerin bir göstergesi olduğunu savunan Yılmaz, Trump’ın bölgedeki popülist akımları güçlendireceğini belirtti. Yılmaz, Amerika’nın çok kutuplu dünya düzeni karşısında Trump ile daha agresif adımlar atacağını kaydetti. İşte M. Yalçın Yılmaz’ın yazısı:
“Donald Trump’ın zaferinin hemen ardından Berlin’de hükümetin dağılması, Almanya’da siyasi bir kaosu tetikledi.
Zamanlama belki tesadüf, ancak her iki gelişmenin sebepleri bizi jeopolitik değişimlere ve popülizmin yükselişine götürüyor.
Biden dönemi, siyaset üretemeyen bir başkanın gafları ve sağlık sorunlarıyla hatırlanacak. ABD’nin çok kutuplu dünya düzenine karşı çaresizliği bir yana, İsrail’e verdiği koşulsuz destek de sorgulanabilir. Çin’i yalnızlaştırmak isteyen ABD, Rusya’yı Ukrayna’da meşgul etmek için stratejik adımlar attı. Rusya’nın izolasyonu, Almanya’ya doğalgaz satışını durdurmasıyla başladı. Kuzey Akım 2 hattına yapılan sabotaj, Avrupa’yı hem enerji krizine sürükledi hem de Almanya’nın sanayi üretimine büyük darbe vurdu. Bu gelişmeler, Almanya’da popülizmin yükselişine ve ABD’nin güç kazanmasına zemin hazırladı.
Trump’ın Ukrayna-Rusya savaşında bir sınır hattı çizmesi bekleniyor. Kongre’nin Kiev’e mali yardımı durdurma eğilimi, sahadaki Ukrayna askeri tarafından bile hissediliyor. Zaten askeri maliyetlere karşı olduğunu ve bunu seçmenine iyi sattığını tecrübe etmiştik.
Trump’ın, Avrupa’da abartılan Rusya korkusunu ortadan kaldırarak tahsilata yöneleceği öngörülüyor. NATO şemsiyesi altında güvenlik mimarisi sürdürülecek olsa da, Trump’ın üretim ve ihracata daha fazla odaklanacağını biliyoruz.
2003 yılında kabul edilen Avrupa Güvenlik Stratejisi (ESS), AB’nin ilk kapsamlı güvenlik politikası dokümanı olarak önemli bir kilometre taşıydı. Ancak, uygulamada başarısız oldu. AB, 2014’te Kırım’ın ilhakına ve 2022’deki Ukrayna-Rusya savaşına engel olamadı. Üstelik AB liderleri, savaşı durdurma konusunda Erdoğan’ın gösterdiği barışçıl adımları bile atamadı.
AB, Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinde genişlerken ekonomik faydalar sağladı. Ancak, bu genişleme Rusya’nın tepkisini çekti ve NATO’nun güvenlik şemsiyesine daha fazla ihtiyaç duyulmasına yol açtı. Ukrayna krizinin neden olduğu göç hareketleri ve artan doğalgaz maliyetleri, Avrupa’da popülist partilere güç kazandırdı.
Trump’ın iç politikada büyük mücadeleler vereceği aşikâr. Project 2025 doktrini, derin devletle mücadeleye ve güçlendirilmiş başkanlık modeline işaret ediyor. Ayrıca, kendisini hedef alarak mahkemelerde üzerine gelen Demokrat Parti yargısını süpürmek için yoğun çaba harcayacağı görülüyor.
Trump’ın damatlarından birinin İsrailli, diğerinin ise Lübnanlı olması, bölgeye olan ilgisinin yüksek olacağını gösteriyor. Orta Doğu’da İbrahim Anlaşmaları gibi kazan-kazan formüllerine yatkın olduğunu geçmişte kanıtladı. Bölge aktörleri de bu yaklaşımı göz önünde bulundurarak planlarını yapıyor. Trump döneminde süregelen problemlerin hızlı ve keskin çözümlerle ele alınması bekleniyor.
Ankara’nın Suriye ve Irak sahasındaki adımları 1. Trump döneminde gerçekleşmişti. Bu kararlı tutuma Trump’ın itiraz etmeyeceğini ve ortaya çıkacak boşlukta Türkiye’nin istikrarlı hattına razı olacağını herkes görüyor.
Sonuç olarak, Trump’ın bölgedeki hamleleri aktörler tarafından şimdiden satın alınmış görünüyor.”