SON DAKİKA! Hizbullah, İsrail’i Golan Tepeleri’nde vurdu! Bomba yüklü İHA’lar şok etkisi yarattı…

İsrail’in Gazze’deki katliamları sürerken Lübnan ve Suriye’ye yönelik saldırıları da ciddi bir karşılık görmeden devam ediyor; bu durum, uzun yıllardır uygulanan stratejinin bir parçası. Hürriyet’ten Nedim Şener, İsrail’in mevcut Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in “vadedilmiş topraklar” üzerine yaptığı açıklamalara vurgu yaparak, 1982 tarihli Oded Yinon Planı’nda yer alan ve bugünü anlatan detaylara dikkat çekti. İşte o yazı:

Soykırımcı İsrail, halen Gazze’deki katliamlarını sürdürürken Lübnan ve Suriye’de saldırılarına ciddi bir karşılık görmeden devam ediyor. 

Çünkü bu Siyonist İsrail’in uzun yıllardır sabırla uyguladığı bir plana dayanıyor. Soykırımcı İsrail’in mevcut Maliye Bakanı Bezalel Smotrich bu planın hedefini de tüm dünyaya geçen hafta duyurdu: “Vadedilmiş topraklar” üzerinde “Büyük İsrail devleti”…

Smotrich, uzun yıllar “komplo teorisi” denilen planın hedefindeki ülkeleri de tek tek şöyle saydı: “Ürdün, Lübnan, Mısır, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan’ın bazı kısımlarını içeren bir Yahudi devleti istiyorum, yavaş yavaş. En büyük bilgelerimize göre İsrail’in, Kudüs’ün Şam’a kadar uzanması kaderinde var. Kudüs tek başına Şam’a kadar uzanır. Şam’a uzanmak kaderimizde yazılı.”


SOYKIRIMCININ ‘BAŞARI’ SIRRI

Peki İsrail, Gazze’nin ardından Lübnan’a sonra da zaman zaman Suriye’ye saldırırken bu ülkelerden ciddi bir karşılık görmemesinin sebebi, “başarı” dedikleri katliam ve işgalleri yapabilmesinin sırrı nedir?

Bunun cevabı tam 42 yıl önce hazırlanmış 1982 tarihli Oded Yinon Planı’nda yer alıyor. Bu plan Lübnan, Suriye, Irak, Ürdün, Mısır gibi ülkelerdeki etnik ve mezhepsel farklılıkları parçalamaya ve küçük küçük devletlere bölünmesi için nasıl kullanılacağını ortaya koyuyor. Yani anlayacağımız hiçbir şey gizli değil. Plandan aktardığım bölümleri okuduğunuzda, 42 yıl önce yazılmış planın bugünü anlattığını göreceksiniz.

“ARAP DEVLETLERİ KÂĞITTAN KULE”

“Beyrut kasabı” olarak bilinen İsrail Başbakanı Ariel Şaron’ın danışmanı olan Oded Yinon, İsrail’in komşusu Müslüman Arap ülkeleri şöyle tanımlıyor: “Müslüman Arap dünyası, yabancılar (1920’li yıllarda Fransa ve İngiltere) tarafından sakinlerinin fikirleri alınmadan geçici bir süre için inşa edilmiş kâğıttan bir ev gibidir. Gelişigüzel bir şekilde birbirlerine düşman olan azınlıklar ve etnik grupların bileşiminden oluşan 19 devlete bölünmüştür, bu nedenle bütün Müslüman Arap devleti günümüzde içeriden bir etnik sosyal tahribatla karşı karşıyadır ve bazılarında halen iç savaş sürmektedir.”

İşte Türkiye’nin farkı budur; Türkiye Cumhuriyeti İngiltere ve Fransa başta olmak üzere emperyalistlerin Türkiye’yi bölme planlarını yırtıp atmış, onlara karşı verdiği savaşla bağımsızlığını korumuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur.

ETNİK VE MEZHEP KAVGASI

Oded Yinon Planı, Müslüman Arap ülkelerinin petrol gelirleri ve büyüyen askeri gücüne rağmen etnik ve mezhepsel çatışmalar nedeniyle İsrail için tehdit olamayacağını şöyle anlatıyor: “Müslüman Arap dünyası, büyüyen askeri gücü nedeniyle İsrail’e karşı ana tehdit olması gerçeğine rağmen 1980’li yıllarda karşılaşacağımız ana stratejik problem değildir. Etnik azınlıkları, hizipleri ve iç krizleriyle Lübnan’da, Arap olmayan İran’da ve şimdi aynı zamanda Suriye’de gördüğümüz gibi şaşırtıcı bir şekilde kendi kendisini yok eden Müslüman Arap dünyası, ana problemleriyle baş edebilecek kabiliyette değildir ve bu nedenlerle İsrail Devleti’ne uzun vadede gerçek bir tehdit oluşturmamakta, sadece derhal kullanabileceği askeri güç bağlamında kısa vadede bir tehlike arz etmektedir.”

SÜNNİ Şİİ ÇATIŞMASI

Oded Yinon Planı’nda etnik farklılıkların bölge ülkelerinde nasıl bölünmeye yol açtığı şöyle anlatılıyor: “İsrail’in doğusundaki bütün Arap devletleri parçalanmış, bölünmüş ve Mağrip’tekilerden (Kuzey Afrika) çok daha kötü iç çatışmalarla delik deşik olmuşlardır. Günümüzde Suriye ordusunun çoğunluğu Sünni, subayları Alevi, Irak ordusu ise çoğunluğu Şii, komutanları Sünni’dir. Bu durum uzun vadede çok büyük bir öneme sahiptir ve bu nedenle tek ortak payda olan İsrail düşmanlığı ile uzun süre bu orduların sadakatini muhafaza etmek mümkün olmayacaktır, hatta günümüzde dahi bu sadakat yetersizdir. Arapların yanı sıra diğer Müslüman ülkeler de bütün bölünmüşlükleriyle aynı çıkmazı paylaşmaktadırlar. İran nüfusunun yarısı Farsça konuşan bir gruptan, diğer yarısı da etnik olarak Türk olan bir gruptan oluşmaktadır. Türkiye’nin nüfusu yüzde 50 oranında Türk Sünni çoğunluk ve iki büyük azınlıktan oluşmaktadır, 12 milyon Şii Alevi ve 6 milyon Sünni Kürt. Afganistan’da, ülke nüfusunun üçte birini oluşturan ve bu ülkenin varlığını tehlikeye sokan 5 milyon Şii mevcuttur. Fas’tan Hindistan’a ve Somali’den Türkiye’ye kadar uzanan bu milli etnik azınlık tablosu, istikrarın olmadığını ve bütün bölgedeki hızlı dejenerasyonu göstermektedir. Bu tablo ekonomik resme de eklendiğinde bütün bölgenin nasıl, kendi ciddi problemlerine karşı koyamayan kâğıttan bir ev gibi, inşa edildiğini görmekteyiz.”

ÜLKE ÜLKE BÖLME PLANI

Planda, ülke ülke etnik kimlik ve mezheplere göre bölme planı tek tek şöyle anlatıyor:  “Lübnan’ın beş eyalete tamamen bölünmesi; Mısır, Suriye, Irak ve Arap yarımadası dahil bütün Arap dünyası için bir emsal teşkil etmektedir ve olaylar da bu yönde gelişmektedir. Suriye ve Irak’ın parçalanması ve gelecekte Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini alanlara bölünmesi İsrail’in uzun vadede doğu cephesindeki esas hedefiyken bu devletlerin askeri güçlerinin parçalanması kısa vadedeki hedefidir.  Suriye, etnik ve dini yapısına uygun olarak darmadağın olacak, günümüz Lübnan’ında olduğu gibi birkaç devlete bölünecektir. Yani kıyı kesimi boyunca Şii Alevi bir devlet, Halep’te Sünni bir devlet ve Şam’da, kuzey komşusuna düşman diğer bir Sünni devlet kurulacak, Dürziler bir devlet kuracak, belki de bizim Golan Tepeleri’nde ve kesinlikle Hauran ve kuzey Ürdün’de olmak üzere paramparça olacaktır. Bu koşullar uzun vadede bölgede barış ve güvenliğin garantisi olacaktır ve bu hedef şimdiden menzilimiz içerisinde yer almaktadır.”

ÖRNEKLERDEN İBRET ALINMALI

Yok olma korkusunun yerine İsrail’i daha da genişletme amacı planın sonunda şu ifade ile anlatılıyor: “Bu ülkedeki varlığımız kesindir ve bizi buradan kuvvet yoluyla veya hileyle atabilecek bir güç bulunmamaktadır.”

Plan, “İsrailli Araplar” diye tanımladığı ve tamamıyla yok etmeyi amaçladıkları Filistin ile barış politikasını “hatalı” bulurken, Batı Şeria dahil Filistinlilerin topraklarına da ellerinden alacaklarını gizlemiyor.

Oded Yinon kanlı planı hedefe ulaştırmak için en kısa yolu şöyle tarif ediyor:  “Araplar arasındaki her çeşit çatışma bize kısa vadede yardım edecek ve Irak’ın Suriye ve Lübnan’daki gibi mezheplere bölünmesi yönündeki çok daha önemli olan hedefe ulaşmayı kısaltacaktır.” Soykırımcı İsrail’in işgal politikalarına yön veren bu plan, bugün Türkiye’de Anayasa’nın ilk dört maddesini tartışmaya açan ya da açacaklara örnek olmalı. Hepimizi tanımlayan “Türk Milleti” tanımı yerine etnik ve mezhep tanımlarını gündeme getirmek kaçınılmaz olarak bölünmeyi getirecektir. Bölgemizde yaşananlardan, örneklerden ders çıkarmayanların ibretlik olması kaçınılmazdır.

Yorum yapın