Ses kısıklığı aort anevrizma belirtisi olabilir

Kalp damar hastalıkları arasında görülme sıklığı açısından oldukça büyük öneme sahip olan anevrizmalar çok fazla bilinmiyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim İsbir, özellikle 65 yaş üstü kişileri uyardı. Abdominal aort anevrizmaların sık görülen hastalıklardan olduğunu belirten Prof. Dr. İsbir, “Tabii Türkiye’de çok kesin rakamlar vermek mümkün değil. Yurt dışı literatürlere baktığımızda Amerika’da ölüm sebepleri arasında ilk 10’da yer alıyor. Bu açıdan da önemli bir rahatsızlık” dedi.

YÜKSEK TANSİYON RİSK FAKTÖRÜ

Anevrizmalar için en önemli risk faktörlerinin yüksek tansiyon, sigara içiciliği ve ileri yaş olduğunu belirten Prof. Dr. İsbir, “Özellikle erkek hastalarda abdominal aort anevrizmasını daha sık görüyoruz. 65 yaş üstü sigara içen, yüksek tansiyonu olan hastalarda anevrizma gelişme riski fazla. Bir diğer risk faktörü de aile öyküsü. Ailesinde anevrizma öyküsü olan bireyler anevrizma açısından kendilerini mutlaka kontrol ettirmeliler” diye konuştu.

KARIN BÖLGESİNDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

Prof. Dr. İşbir, aort anevrizmasının vücudumuzun ana damarı olan aort damarının genişlemesi olarak tanımladığını söyleyerek “Aort kalpten, göğüs boşluğuna daha sonra karına ve bütün vücuda kanı götüren ana damardır. En sık gördüğümüz abdominal aort anevrizmasıdır. Çünkü karın bölgesindeki aort damarının duvarı daha zayıftır ve dolayısıyla da anevrizma bu bölgede daha sık karşımıza çıkıyor. Bunun yanında karın bölgesinde anevrizması olanlarda göğüste, göğüste anevrizması olanlarda karında da anevrizma olabiliyor” dedi.

BÜYÜYEN AORT BEL AĞRISI YAPABİLİR

Karın ve göğüs bölgesindeki anevrizmaların büyümesiyle birlikte farklı organlara bası yaptığını ve bu durumun da ses kısıklığı, bel ağrısı gibi yaygın şikayetlerle de ortaya çıkabildiğini belirten Prof. Dr. İsbir, şu belirtilere dikkat çekti: “Anevrizma bazen göğüs boşluğunda uzun yıllar sessiz büyür. Örneğin ses tellerimize giden sinir, anevrizma tarafından infiltre edildiğinde hastalık kendini hastada ses kısıklığıyla gösterebilir. Aynı şekilde büyüyen aort bel omurlarına ve sinirlere baskı yaparsa da bel ağrısı şikayetine neden olur. Böyle sinsi ilerleyen bir hastalık için bu belirtiler önemli uyarıcılardır.”

ERKEN TANI HAYAT KURTARIYOR

PROF. Dr. İsbir, hastalığın karın bölgesine yapılan ultrasonlarda, abdominal aorta bakılmasıyla ya da ekokardiyografi denilen göğüs içerisindeki kalbe yapılan tetkikle tespit edilebildiğini belirterek, şöyle dedi: “En zor tespit edilen bölge akciğerlerin yer aldığı göğüs boşluğundaki torasik aort dediğimiz bölgedir. Çünkü burası çok daha geniş bir boşluk ve anevrizma sinsi olarak büyüyebiliyor. Bu nedenle tanı koymak açısından şüphelenmek burada çok önemli. Bunun ardından kolaylıkla tanı konulup tedaviye geçebiliyoruz. Erken tanının hayat kurtardığını özellikle belirtmek istiyorum.”

BULUNDUĞU BÖLGEYE GÖRE TEDAVİ

Anevrızmalar aortun hangi bölgesindeyse ona yönelik tedavi yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. İsbir, “Aortun kalpten hemen çıktığı bölgelerde anevrizmalarda tek şansımız şu an için açık ameliyat. Ama göğüs bölgesi ve karın bölgesindeki anevrizmalarda yaklaşık son 15-20 yıldır sıklıkla endovasküler tedavi dediğimiz kapalı yöntemle başarıyla tedavi etme şansına sahibiz. Özellikle de eğer anevrizmanın lokasyonu, boyutları ve de anatomik ilişkisi kapalı yönteme uygun ise çok rahat tedavi edilir. Hastalar normal hayatlarına 2 gün içerisinde dönebiliyorlar. Kaplı stent dediğimiz suni greftlerle rahatlıkla tedavi edebiliyoruz. Bunlar yüz güldürücü tedaviler. Yeter ki erken tanıyı koyalım” dedi.

ANEVRİZMA PATLAMASI OLABİLİR!

PROF. Dr. İsbir, son yıllarda kadınlarda da anevrizmanın çok sık görüldüğünü belirterek, şöyle dedi: ” Ama erkeklerde daha sık görüyoruz. Bu erkeklerde sigara içiciliğinin daha fazla olmasından kaynaklanıyor. Aortun çapı normalde 2.5 cm civarındadır. Bu rakam 4 cm’e çıktığında aslında anevrizma oluşmuştur. Ancak anevrizma 5-5.5 cm’e ulaştığında müdahale ediyoruz. Anevrizmanın gelişmeye başladıktan sonra müdahale edilmesine kadar geçen süre hastadan hastaya değişmekle birlikte yaklaşık 8-10 yıllık bir dönemdir. Yani burada hasta kendisinin aort damarında genişleme olduğunu bilirse düzenli aralıklarla kontrol ettirir ve belli bir rakama ulaştığında da buna müdahale edilebilir. Ama hiç bilmez ise hastalık sinsi gelişir ve hastanın haberi yoksa ilk belirtisi rüptür dediğimiz anevrizmanın patlaması da olabilir.”

Yorum yapın