KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com
“Zaman” ne tarihtir ne de bir gelişme, bir “durumdur” ve geri getirilemez. Ancak herkes geçmişte, şimdiki zamanın, geçip giden her bir anın geçici olmayan gerçekliğini bulabildiğine göre ‘geçmiş’ ne demektir?” der (Sovyet-Rus film yönetmeni, senarist) Andrey Tarkovski ve ekler: “En olağanüstü keşiflerin bizi zamanın varoluş alanı içinde beklediği inancı içimi kemirir durur…” Zaman mefhumundan ne zaman söz açılsa, üstat (Jorge Luis) Borges’in “Alef” kitabında dillendirdiği şu cümlesi beni tebessüme düşürtür: “Zaman, insanın icadıdır. O yokmuş gibi yaşamayı öğrenmeliyiz.” Açılış taksimimizi “zaman”dan yaptıysak fonumuzu da klasik bir rock tınısına yaslayabiliriz: 1973 çıkışlı “The Dark Side of the Moon” albümünden “Time” şarkısı ile Pink Floyd söylesin o vakit…
Latince “fringere” fiilinden türemiş ve çevredeki sınırları aşmak, yeni perspektiflere kapı açmak anlamına gelen, sadece sahne sanatlarıyla sınırlı olmayan, sanatı ve kültürü yeniden şekillendirmeyi hedefleyen bir hareket olan Fringe’in altıncı edisyonu 13 Eylül’de başlıyor. 21 Eylül’e kadar sürecek olan İstanbul Fringe Festivali yine Türkiye’den ve dünyadan tiyatro, dans ve performans disiplinlerinde yenilikçi ve yaratıcı işleri bir araya getiren bir programla huzurlarımızda. Festivalin biletleri tiyatrolar.com.tr, mobilet.com.tr, passo.com.tr, biletix.com.tr satışta. Tiyatrolar.com.tr ‘de tam 600 TL. öğrenci 400 TL. olarak satışa sunulan biletlerde bir kez daha ikinci bilete yüzde 50 indirim imkânı bulunuyor. İndirimden faydalanmak için, her etkinlik için sepete iki bilet birden eklemek yeterli oluyor.
Gelelim festivalde seyrine düşerken kafa loblarını temizleyecek programdan seçtiklerimize…
· 13 Eylül Cuma, saat 20.00 / Alan Kadıköy: “The Kitchen Dance – The Black Matter Productions / Yunanistan”
Kaiti neredeyse sadece mutfağında yaşayan bir kadındır. Orada, geçmişi, bugünü ve geleceği çağrışımlarla gözlerinin önünden geçer ve evrensel ve kolektif bir kadın anlatısına dönüşür. Boş zamanın boyutunu ve sadece çalışma kısıtlamasıyla tanımlanan boğucu bir gündelik
ortamda varlığını araştıran koreograf, Elefsina’nın kültürel derneklerinden hepsi işçi, eş ve anne olan kadınlarla iletişime geçer. Onların tanıklıkları ve anlatıları onu, boş zaman ve çalışmanın hassas bir denge içinde bir arada var olduğu çekirdek ve evrensel bir mekâna götürür: Mutfak. Es notu: Performans, 18 Eylül, saat 22.00’de, Eksibir adlı mekânda tekrardan sahnelenecek.
· 14 Eylül Cumartesi, saat 15.00 ve 17.00 / Hope Alkazar: “Journey to the Kingdom of Hypnos – Spectacle & Mirth (US)”
“Ölüm”ün ötesinde, “unutma”nın eşiğinde… Hafıza sizi gözlerinizi kapatmaya ve onunla birlikte Yunan uyku tanrısı Hypnos’un sarayına yolculuk etmeye davet ediyor. Bu ödüllü ve sürükleyici ses tasarımıyla kurulmuş yeraltı dünyası macerası, kolektif bilinçaltının uçsuz bucaksız çevresini keşfetmeye davet ediyor. Jerome Giancola, Steven Warrck, Grey Hash ve Tom Illmensee’nin teknik desteğiyle Carmel Clavin tarafından yaratılmış performans 16+ yaş için uygun.
· 14 Eylül Cumartesi, saat 21.00 / DasDas: “Fransa – HHH – Company Entity”
HHH (Hand, Heart, Head); el, kalp ve kafa arasındaki sürekli faaliyet hakkında bir eser. Gerçek ve yapay bedenlerin, yer değiştirme ve bütünlüğün, duygusallık ve mekaniğin, dans ve görsel sanatların birbirine karıştığı bir gösteri. Sahnede bir manken ve üç dansçı uyumu arar. Kim gerçek ve kim bir araçtır? Fiziksel varlıklarını hangi kurallara uyduracaklar? Uyum sağlamak için mi yoksa deforme etmek için mi? HHH, nesne ve kişi arasındaki sınırları birbirine karıştırmayı amaçlayan hayali bir yolculuk.
· 15 Eylül Pazar, saat 20.30 / Zorlu PSM: “Tayvan / The Whisper of the Waves – Shinehouse Theatre”
Shinehouse Theatre, “The Whisper of the Waves” adlı gösterisini sosyal meseleler ve teatral şiirsellik arasında güzel bir denge kurarak sahneye taşıyor. Metin ve hareket, akıcı bir şekilde stilize edilmiş bir prodüksiyonda bir araya gelirken, kilit bir soruyu da ortaya koyuyor: Başınıza bir felaket gelse ne yapardınız ve kime başvururdunuz? Yalnız bir taksi şoförü, hassas bir saksı bitkisiyle yakın bir bağ kuruyor. Sevgi dolu bir çift taşıyıcı ebeveynlik konusunda çelişkiye düşüyor. Bu karakterlerin iç sesleri ve en içten duygu ve düşünceleri ise farklı teknikler aracılığıyla dile getiriliyor. Sonuç olarak, ortaya hem doğa hem de insan doğası üzerine etkileyici ve ustaca bir değerlendirme çıkıyor.
· 16 Eylül Pazartesi, saat 20.30 / Alan Kadıköy: “Belçika- Cage-Free – Garip Performance Projects”
“Bu sadece bir dönem. Bunu kişisel almayın. Protesto etmeyin. Devam edin. Performans gösterin. Üretin. Sağlayın. Üretin. Devam et.” Bu bir vejetaryen manifestosu değil, ne de Işıl Bıçakçı kümes hayvanlarının tüketilmesini savunuyor. Bir tavuğun yaşamından ilham alarak, insanlık ve tüylü dostları arasında bazı çarpıcı benzerlikler buluyor ve performans ilerledikçe çeşitli soruları hafif yürekli bir şekilde akıllara getiriyor. Konsept, koreografi, performans ve metin: Işıl Bıçakçı.
· 17 Eylül Salı, saat 20.30 / ENKA Sanat: “Japonya – The Life of Hokusai – Global Business Labo / The Life of Hokusai Committee”
Enka Sanat, Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 100. yıldönümünde, Fringe Festival işbirliğinde “The Life of Hokusai / Hokusai’nin Hayatı” performansını İstanbul’a taşıyor. Ünlü Japon ressam Katsushika Hokusai’nin hayatındaki iç çatışmaları, dans ve dövüş sanatlarının bir karışımı olan geibu aracılığıyla tasvir eden performansta, sanatçıyı Katsumi Sakakura canlandırıyor. Kendisinin cennetin ve dünyanın enerjileri arasında bir köprü olduğuna ve bir ejderhanın vücut bulmuş hali olduğuna inanan Hokusai, felç geçirdikten ve büyük bir yangında her şeyini kaybettikten sonra birçok başyapıt çizdi. Kendini resme kaptırdığı yıllarda, ihmal ettiği karısı Koto’nun ani ölümünden sonra, o kadar derin bir pişmanlık duydu ki sanatının anlamını sorgulamaya başladı. 2022’de, Cool Japan Matching Award ile onurlandırılan “Hokusai’nin Hayatı” performansı, sanatçının bu dönemini yansıtıyor.
· 20 Eylül Cuma, saat 22.00 / Alan Kadıköy: “Singapur – The 11th Hour – Decadance Company”
Ölüm konusunu ve sonrasında ne olacağına dair eskimeyen spekülasyonları hicivli bir şekilde ele alan karanlık bir dans komedisi. “Bu gösteri sonlar ve onları kabul edemememizle ilgili. Bunun yerine, ölümden sonra hala bir şekilde var olabileceğimiz fikrini kurgulamak için iyi yerler, kötü yerler, vampirler, hortlaklar, hayaletler ve zombiler hakkında hikayeler uydurulan bir gece seansı” diyen ekip, şöyle devam ediyor: “Hem karanlık hem de insanlığı birbirine bağlayan bir konu ve bazen karanlıkla başa çıkmanın tek yolu ışıktır.”
· 21 Eylül Cumartesi, saat 20.00 / Beyoğlu Arter: “Slovenya – BLUFF – Flota”
Sahnedeki iki hareketli varlık aracılığıyla BLUFF, toplumdaki bireysel bedenlerin imajlarını / algılarını araştırıyor. Bedenler pazar mallarına dönüşür ve böylece gösterinin merkezi haline gelir – aynı pazar sürekli daha iyi, daha güzel ve daha gösterişli bir şeyin peşindedir. İkili, araştırmanın başlangıç noktası olarak, insan bedenine yönelik ikircikli tutumuyla çevre ve birey arasında ortaya çıkan karmaşık dinamikleri sözel olarak gösteren moda alanını kullanıyor. Spot ışıkları altında yavaş ama emin adımlarla nesneye dönüşen bir birey, bir özne.
Meraklısına not: 1947’de (benim de hastası olduğum ve dört defa keşfine düşebildiğim şehir) Edinburgh’da başlayan fringe akımı, dünyanın dört bir yanındaki sanatçılara alternatif platformlar sunarak geniş bir uluslararası topluluk oluşturdu. Bugün, İstanbul Fringe Festival, dünyanın dört bir yanından gelen 500’den fazla sanatçıyı ve binlerce sanatseveri bir araya getiriyor. İlk olarak 1947’de, o zamanki Edinburgh International Festival’a davetsiz misafir olarak katılan ve festival programında yer almamalarına rağmen gösterilerini “bir kenarda” sergileyen 8 ekip ile başlayan fringe topluluğu ise giderek büyür. Bugün, Fringe festivalleri her yıl dünya çapında 170 bin sanatçıyı, 250 farklı mekânda, 60 bin etkinlikte, 19 milyon seyirciyle buluşturuyor. Her şehirde farklı ölçek ve formlarda düzenlenen fringe festivalleri genellikle alternatif ve yenilikçi işler üreten genç sanatçılara işlerini uluslararası bir platformda sergileme fırsatı sunuyor.