KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com
Türkiye’nin dört bir yanından yeni mezun sanatçıların yapıtlarını aynı çatı altında bir araya getiren BASE’in 8. edisyonu, 27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında, The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok’ta gerçekleşiyor. 33 şehirde 40 üniversiteden yeni mezun 132 sanatçıyı sanatseverlerle buluşturacak olan BASE 2024’te, resim, fotoğraf, seramik, cam, heykel, video, yeni medya, grafik tasarım, geleneksel Türk Sanatları gibi farklı disiplinlerde üretilmiş yaklaşık 150 eser yer alacak. Sanat tarihçisi Ernst Gombrich “Sanatın Öyküsü” (Remzi Kitabevi, Ömer ve Erol Erduran çev.) adlı eserinde sanatın işlevini şöyle açıklar: “Sanat bir illüzyondur; gördüğümüz dünyayı yeniden yaratır ve onun anlamını açar.” O vakit sözü; “BASE’in en heyecan verici yanlarından biri, orada hiçbir piyasa kaygısı olmadan üretilmiş, yeni, özgün, yepyeni fikirlerle dolu yaratıcı bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Sergide, sanatçıların onları çevreleyen dünyaya karşı kayıtsız kalmadıklarını görüyor olacağız.” diyen ve aslında günümüz(ün) illüzyonistleri olan “genç sanatçılar”a aracılık eden BASE kurucularına bırakalım. (Erken içimden geldi notu: Base açılışı öncesi iyi gider/gelir niyetine tavsiyem… Bu aralar “gördüğünüz” veya “yaşadığınız” veyahut “yaşatılan” / “dayatılan” hemhalinize/faniliğinize geniş açıdan bakmak isterseniz, Kyung An ve Jessica Cerasi’nin (“Baktığım şey nedir? / Onu sanat yapan şey nedir? / Ve bu neden önemli?” gibi sorularıyla geniş vahada tersinden okumalar yaptıran) “Kim Korkar Çağdaş Sanattan?” (Hayalperest Kitap, Mehmet Üstünipek çev.) adlı 140 sayfalık rehber niteliğindeki kitabını tavsiye ederim.)
“Bugün BASE beraber büyümüş 850 kişilik bir aile”
Sanat tarihçisi Aby Warburg’un “Görüntüler Atlası” projesi, farklı kültürlerdeki imgeler arasında bağlantılar kurarak kültürel bir hafıza oluşturmayı amaçlar. Warburg’a göre imgeler, insan bilincinin ve kolektif hafızanın önemli bir parçasıdır: Sanat ve imgeler, geçmişi bugüne taşır ve kültürel mirasın devamını sağlar. “İmgeler, insanlığın hafıza izleridir” diyen üstadın tanımından yola çıkarak sizin kadrajınızdan sanat mesaisinde 2024 yılı “Z Raporu”ndan ortaya nasıl bir fotoğraf çıkar? Ve 2025’e yaklaşırken yakın ve uzun vadede dünya insanlarına ve sanata karşı öngörünüz ne olur?
Ali Kerem Bilge: Son 8 yıldır BASE, sadece BASE’de sergilenenler değil, 65 şehir ve 100’e yakın üniversitede sanat okuyan gençlerin binlerce başvurusundan dahi ortaya ilginç bir resim çıkartıyor. Çok farklı dallardan incelemeye değer sosyolojik bir deney aslında. Genç kuşak hakkında olsun, Türkiye’de çağdaş sanat hakkında, belki klişe olabilecek ön yargılar olsun çok geniş bir coğrafi ve sanatsal yelpaze sunduğundan dolayı gerçeklere dayanan ve daha önceki algıları yıkmış bir resim sunması bence, yaklaşık son 10 yılın çağdaş sanat üretimine dair başlı başına çok önemli diye düşünüyorum. Sanatçılar yaşadıkları çağın kaydını tutmak adına sanat üretimi yaptığı son araştırmalarla da ortaya çıkan Neandertal dönemi dâhil, toplumun hep önemli birer aktörü oldular. Yakın çağda da hem -öncesinde yaşanan sanat ve tasarımsal dinamiklerin zirveye ulaştığı üretimi önemli derecede yıkan- birinci dünya savaşı ve onu sembolize eden “Çığlık” tablosu olsun, hemen sonraki ikinci dünya savaşı ve ardından yaşanan soğuk savaş adı altında atomik barış olsun makro seviyedeki tüm siyasi ve ekonomik dengelerin aslında toplumlar ve bireylere etkisi oldu ve doğal olarak da sanatçılar ve üretimleri bunun bir aynası oldular farkında olarak veya olmayarak. Şimdi çağdaşlarımızda üretimlerinde yine farkında olarak veya olmayarak sadece Türkiye’nin, yaşadığımız coğrafyanın değil aslında tüm dünyanın hele ki küresel ısınma gibi sanayi devrimiyle son 150 yılda kontrolümüz altında insanlar olarak bizlerin yarattığı ve muhtemelen gelecek 10 yılda geri döndüremeyeceğimiz, koronavirüs gibi tüm insanlığın ortak yaşayacağı bir sorunla yaşamak zorunda kaldığımız bir dönemin bahsettiğiniz gibi sürekli aslında Z raporunu alıyoruz. Bunu sadece her yıl BASE’de değil, ortak sorunlarla küresel olarak bağlandığımız için Frieze’de, Basel’de, dokumenta’da da yaşıyoruz. Bireysel ve toplumsal hafıza, şehirleşme, çevresel yıkım, post soğuk savaş sonrası ideolojik arayışlar gibi konular, bütün bunların, gerilim ve değişimlerin sancısını bunlara en duyarlı, insanlığın kâtibi konumundaki sanatçılar tarafından kayda geçiriliyor. Aslında tüm gerilimli zamanlar gibi ister Amerika’da yakın tarihte ekonomik krizin yaşandığı 70’lerin sonunda ki petrol krizi ve ekonomik krizin sonrasında pop art’ı doğurması veya Timur işgalinde krizdeki Anadolu’nun çini sanatında şaheser Yeşil Cami’yi çıkarması gibi günümüzde de çok hızlı akan ve farkında olmadan bireysel ve sosyolojik büyük değişimlere yol açan dinamiklerin ülkemizde müthiş bir sanatsal ve kültürel üretim patlamasına yol açtığını gözlemleyebiliyoruz. Bilimsel olarak da hem üretmenin hem seyretmenin ruhumuza ve beynimize iyi geldiği ispat edilen* sanat dinamiğinin sadece seyirlik veya etkinlik olarak değerlendirilmeden aslında ekonomimizin ve kültürümüzün önemli bir yapı taşı haline getirebilmemiz, son 30 yılda teknoloji ve sanatın müzik, plastik sanatlar, film ve tasarım gibi alanlarına yatırım yapan Güney Kore gibi ülkemize dünyada kültürel ve ekonomik olarak çok daha fazla gündemde tutacak ve prestij sağlayacak araçlarımızdan biri haline gelebilir. Bu konuda potansiyelimiz çok yüksek.
Gelelim, bu yıl 8. edisyonu ile sanatseverleri ve meraklılarını bir araya getirecek olan BASE meramınıza… Öncelikli sorum, “Türkiye’nin dört bir yanından yeni mezun sanatçıların yapıtlarını aynı çatı altında bir araya getiren” bu uzun yolculukta / deneyimde, bugüne dair bir cümle veya bir durum analizi ifade ediyor olsanız, bu ne olurdu? Ve yaşadığımız dünya ve Türkiye ahvalini düşününce bu yolculuk nasıldı?
Aslı Boduroğlu: Tek bir cümleyle ifade edecek olursam, bugün BASE beraber büyümüş 850 kişilik bir aile. Türkiye ahvalinde parlak bir dönem pek yaşanamadı maalesef BASE’in ilk yılı olan 2017’den bu yana. Ülkemizin içinden geçtiği pek çok farklı, zorlu koşul ve üzerine pandemi de tabii iki senemizden pek çok şey götürdü, ama biz her koşulda BASE’i hayatta tutmak, sürdürebilmek, büyütmek ve bilinirliğini arttırmak için yol boyunca bize destek veren ortaklarımızla beraber çalışmaya devam ettik. Zor koşullardan güçlenerek çıkılır, ülkemiz, sanat camiası ve genç sanatçılarımız adına zorlu bir 8 seneyi geride bırakmış olsak da çok güçlü bir yeni sanatçı neslinin yetiştiğini görmekten dolayı çok mutlu ve umutluyuz. Bir yandan BASE’in önceki edisyonlarında yer alan sanatçılarımızın gelişimini ve hem ülkemizde hem de yurtdışındaki başarılarını büyük gururla takip ediyoruz.
“33 şehirde, 40 üniversiteden yeni mezun 132 sanatçı”
Bu yıl edisyonun mottosu – teması manidar bir soruyla karşımızda, “Sanat ne yapar?” Ben de bu soruyu, BASE yaratıcıları olarak sizlere yöneltmek isterim: “Sanat ne yapar?” ve aynayı ters çevirirsek de “sanat ne yapmaz?”
Aslı Boduroğlu: Sanat aslında neye ihtiyacımız varsa onu yapar. Sanat düşündürür, dönüştürür ve dünyaya bakışınızı değiştirir. Sanat hissettirir, yakınlaştırır, uyandırır. Sanat iletişim kurar, belki eseri yaratan sanatçının üretim süreci boyunca hislerini size aktarır. Bazen sadece renkle ya da figüratif bir eserdeki bakışla sanat size dokunur. Sanat hatırlatır, unutulanları ya da göz ardı edilen toplumsal konuları size hatırlatmak ve üzerine düşündürmek ister. BASE’de ise bence sanat en çok birleştirir, bir araya getirir, ortak belleği yansıtır ve yeni neslin sorularını, sorunlarını, duygularını, umutlarını, kaygılarını, bakış açılarını ortaya koyar.
Bu yılın içeriği nelerden oluşuyor? Temayı ve programı belirlerken öncelikli feneriniz ve rotanız nelerdi?
İdil Bilge: Bu yıl, Türkiye’nin dört bir yanından 2024’te mezun olmuş gençlerin üretimlerini sergileyeceğiz. 33 şehirde, 40 üniversiteden yeni mezun 132 sanatçıya ait yaklaşık 150 eser izleyici ile buluşacak. Bu yıl küratörümüz Derya Yücel, “Sanat ne yapar?” sorusuna dikkat çekmek istedi ve küratoryel başlığını şu şekilde ifade etti: “Sanat sonsuz mudur? Evrensel midir? Sanat iyileştirir mi? Umudu besler mi? Öğretir ya da hatırlatır mı? Rahatsız mı eder, zevk mi verir? Gerçek midir düşsel mi? Sanat güzel midir faydalı mı?” gibi… 8 yıldır, bireyleri, düşünceleri, tavırları ve formları sanatın ortak grameri ile birbirine bağlayan BASE bu yıl, “Sanat ne yapar?” diye soruyor. Çok katmanlı fikirlere kapı açabilecek bu soru, bize yalnızca sanatla ilişkili değil, genç sanatçıların yaşama, dünyaya, insanlara, doğaya, geleceğe nasıl baktıklarıyla ilişkili bir veri sunuyor. Bu soru, genç sanatçıların duyarlığını, belleğini, deneyimlerini, gerçeğe verdikleri düzeni, gerilimlerini ve heyecanlarını çok sesli bir diyaloğa dönüştürmeyi amaçlıyor. Bu soru, kesin yanıtlar aramak yerine, ortak ve geçici bir çerçeve kurarken, sanatçı, yapıt ve izleyiciye ait etkileşimsel bir platform yaratma amacını taşıyor. “Sanat ne yapar?” sorusu, herhangi bir şeyin sanat olabileceği ya da şeyleri sanat eseri kılanın o değerin değişkenliği ile günümüzde üretilen sanatı anlamak konusunda bize yardımcı olabilir. Bugün sanatın anlamı, işlevi, gerekliliği ve insan üzerinde yarattığı etkilerin farklı tanımları mümkün. Belki de “sanat, yalnızca ne yapıyorsa odur.”
BASE seçkisinin yanı sıra eş zamanlı 6 sergi daha gerçekleştiriyorsunuz, bu çalışmaların da detaylarını öğrenebilir miyiz?
Aslı Boduroğlu: BASE 2024 ile eş zamanlı gerçekleşecek 6 sergiyle, 295 sanatçının 400’e yakın eseri sanatseverlerle buluşacak. Herhangi bir tema vermiyoruz aslında sanatçılara, yeni mezunlar en fazla 3 esere kadar diledikleri eserle başvuruda bulunabiliyorlar. Küratörümüz Derya Yücel seçki tamamlandıktan sonra bir küratöryel üst başlık oluşturuyor. Bu sene de “Sanat ne yapar?” sorusunun cevabını arıyor olacağız sanatseverlerle beraber. BASE kapsamında sanatseverleri bekleyen sergiler şöyle:
“BASELECTED x Bilgili Sanat”: 2017’den bu yana farklı BASE edisyonlarına katılmış 100 sanatçının güncel üretimlerinden yaklaşık 150 eserden oluşan bir sergi.
“BASE x KTSM”: “İyi Bak Dünyana” sergisi, dünyanın sınırlılıklarına hassasiyet gösteren ve sürdürülebilir bir geleceğe bakmanın yolları üzerine düşünen, geçmiş edisyonlarımızda yer almış 14 seramik sanatçısının güncel üretimlerinden bir seçki.
“BASE X Jumbo”: “Zamanın İzinde” sergisi, geri dönüşüme estetik bir perspektiften yaklaşan 9 sanatçının zamansız jumbo tasarımlarına yeniden hayat verdikleri enstalasyonlarının yer aldığı; sürdürülebilir sanata ve çevre bilincine dikkat çeken bir sergi.
“BASE x Trendyol Sanat”: Konuk ülke Azerbaycan, genç sanat üretimine bakış sergisi. Bu yıl konuk ülkemiz Azerbaycan’dan yeni mezun ve son yıllarda mezun olmuş 14 genç sanatçının yaklaşık 30 eserinin yer alacağı bir sergi.
“BASE X Norm Sanat”: Baselected Koleksiyoner Edisyonu sergisi. Yolu BASE’den geçmiş 11 sanatçının özel koleksiyonlarda yer alan güncel üretimlerinden oluşan bir seçki.
“Bir Adım Var Vakfı”: Bir Adım Var Vakfı’nın desteklediği 15 genç kadın sanatçının eserlerinin yer aldığı bir sergi.
“Piyasa kaygısı olmadan üretilmiş yepyeni fikirler”
Günümüzde icra edilen sanatı, sanatçıları ve takipçilerini nasıl gözlemliyorsunuz? Ve BASE kapsamında, gençlerin ürettiklerine, algılarına dair deneyimlediğiniz notlar nelerdir?
İdil Bilge: BASE özelinde konuşursam, genç sanatçıların hayata, yaşadıkları çevreye, doğaya ve pek çok toplumsal gerçekliğe çok duyarlı eserler ürettiklerini söyleyebilirim. Bu tabii yaşadığımız coğrafya ile de kaçınılmaz bir durum. Kavramsal üretimlerin, enstalasyonların daha arttığını, “fikirin” öne çıktığını görüyoruz. Çok geniş yelpazede bir malzeme kullanımı söz konusu. Seramik özellikle yükselişte olan bir alan. İzleyiciler nezdinde baktığımda ise Türkiye’nin dört bir yanında doğmuş, büyümüş, sonra aynı dönemde sanat eğitimi almış, dönemdaş bu genç yeteneklerin çalışmalarını burada bir çatı altında, birlikte izleme fırsatı bulmak çok heyecan verici. Hangi konularla ilgilenmişler, çevrelerinde olup bitenlerden nasıl etkilenmişler ve bu etkiyi eserlerine nasıl yansıtmışlar, neler düşünmüşler, tüm bunları bir arada izlemek gerçekten çok keyifli. Ayrıca Türkiye’de, o yılki sanat eğitiminin de küçük bir çıktısını sunuyor. Sergi boyunca sanatçılar da bizlerle oluyorlar ve çalışmalarını birebir ziyaretçilere kendileri anlatıyor, bu açıdan da BASE, sanatçıyı ve izleyiciyi birbirine çok yaklaştıran bir sergi.
Meraklıları, BASE çatısı altında neleri dikize yatacak ve nelerin etkisini hissedecek? Ayrıca bu yıl, genç sanatçı üretimlerini, işlerini seçerken dikkat kesildiğiniz detaylar nelerdir ve neye göre seçtiniz?
İdil Bilge: BASE’in en heyecan verici yanlarından biri şu ki orada hiçbir piyasa kaygısı olmadan üretilmiş, yeni, özgün, yepyeni fikirlerle dolu yaratıcı bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Sergide, sanatçıların onları çevreleyen dünyaya karşı kayıtsız kalmadıklarını görüyor olacağız. Bizim gibi coğrafyalarda toplumsal gerçeklikler sanata tabii sanata da yansıyor. Aidiyet, kimlik, yalnızlık, bireyselleşme, kentleşme, yıkım, bellek, insan-doğa ilişkisi, cinsiyet, güç, eğitim, kadın, sosyal medya gibi pek çok günümüz çağına ait meselenin eserlerde yansımasını izleyeceğiz.
,
Seçici kurul kimlerden oluşuyor? Sanatçı seçim sürecinizde kriterlerinizi belirleyen faktörler neler oluyor?
İdil Bilge: Her yıl 1500’e yakın başvuru oluyor. Başvuru sayısı ve sergi mekân kısıtlarından dolayı bir seçki ile ilerlemek durumundayız. Jürinin çok sesli olmasına ve birbirinden çok farklı yaklaşımda isimlerin yer almasına dikkat ediyoruz. Çünkü bizim BASE’deki amacımız potansiyeli olan, gelecek vaat eden yeni mezun genç sanatçı adaylarına görünürlük fırsatı vermek ve mezuniyetleri sonrasında en azından bir süre daha sanat üretmeye devam etmeleri konusunda heyecan ve motivasyon vermek. Onların koleksiyoner, galerici, küratör gibi kariyerleriyle ilgili pek çok kişiyle bağ kurmasına yardımcı olmak ve motivasyon olacak bir sergi deneyimi yaşatmak. Serginin göreceli olarak güzelliği bizim için ikinci planda. O yüzden de bu potansiyelleri tespit edebilmek ve gözden kaçırmamak için farklı göz ve deneyimde kişilerden oluşan bir jürinin başvuruları değerlendirmesini önemli buluyoruz. Jürideki isimler her yıl değişiyor. Seçici kurulu oluştururken dikkat ettiğimiz nokta, her disiplin özelinde uzman bir göz dahil etmek ve galeri, koleksiyoner, sanatçı, küratör, misafir sanatçı program yöneticisi gibi sanat dünyasının farklı aktörlerini de dahil etmek. Seçim kriterlerinde jürimiz, içerik, fikir, anlatım, tekniğini kullanma yetisi, estetik gibi pek çok farklı perspektif süzgecinden geçirerek başvuruları değerlendiriyor.
“BASE tüm mesafeleri ortadan kaldırıyor”
BASE’in başlangıcından bugüne, katılan genç sanatçıların kariyerlerinde neler gözlemliyorsunuz? Bu tür buluşma ve paylaşımları 8 yıl sürdürmek, ne yazık ki dünya konjonktüründe gittikçe zorlaşıyor; sizin bu sürece dair zorlandığınız ve kolayladığınız neler var?
İdil Bilge: BASE herkese eşit görünürlük, hangi şehirde yaşarsa yaşasın, hiçbir özel bağlantısı olmadan, üretimlerini kendisiyle aynı yıl mezun olan tüm diğer dönem arkadaşlarıyla aynı yıl sanat izleyicilerine eşit imkânlarda sergileme olanağı sunuyor, tüm mesafeleri ortadan kaldırıyor. Bu gerçekten onlar için çok değerli bir fırsat. Sergi sırasında pek çok önemli tanışıklıklar, bağlantılar, dostluklar kuruyorlar. Tabii BASE’ye katılan herkes sanat üretimine devam etmeyebiliyor, ama yaratıcı endüstrilerin farklı alanlarında yaratıcılıklarını kullandıklarını görüyoruz. Katılan sanatçıların önemli bir yüzdesinin de sanat üretmeye devam ettiğini görüyoruz. Onları ister bağımsız ister galeri sanatçısı olarak pek çok karma sergide görüyoruz. Bazıları solo sergiler açıyor, bazıları eğitimlerine Türkiye’de ve yurtdışında devam ediyor, bazıları da yurtdışında önemli başarılara imza atıyor. Kısacası üretme motivasyonlarının devam ettiğini görmek bizleri çok gururlandırıyor ve bunda ufak ya da büyük bir katkımız olduysa ne mutlu bize. Onlarla bağımız hiç kopmuyor, BASE’ye katıldıkları ilk günden bugüne sanatçılarımızın sanatsal yolculuklarını, üretmeye devam edip etmediklerini takip etmeye çalışıyoruz. Mümkün olduğunca farklı mekânlarda, farklı projelerle yine yeniden bir araya geliyoruz. BASE sonrası güncel üretimlerini sergilediğimiz BASELECTED sergilerimiz de onlarla yeniden bir araya geldiğimiz, bizim için çok özel bir sergi dizisi. Sanatçılarımızın üretimlerinin nasıl olgunlaştığını, derinleştiğini, yeni ve farklıyı arayışları, deneysel yolculuklarını izlemek bize büyük keyif veriyor.
Genç sanatçılara güzergâhlarında dip not olsun niyetine neler söylemek istersiniz? Ayrıca BASE oluşumuna katılmak isteyenlere neler önerirsiniz?
İdil Bilge: Öncelikle bol bol okumalarını, kendilerini geliştirmelerini, çok sergi gezmelerini, ufuklarını geniş tutmalarını, entelektüel anlamda kendilerine yatırım yapmalarını; hem Türkiye’de hem yurtdışında sanat alanında ne oluyor, ne bitiyor, takip etmeye çalışmalarını öneririm. Bir önerebileceğim konu da aslında sadece sanat alanında değil tüm gençlere, sabırlı, sebatkâr, alçak gönüllü, yapıcı eleştirilere açık olmaları…
Aslı Boduroğlu: Cesur, özgün ve çok üretken olmalarını, kendilerini sürekli geliştirmelerini, misafir sanatçı programları ve hem ülkemizdeki hem de yurtdışındaki farklı sergi projelerini takip etmeleri ve başvuruda bulunmalarını önerebilirim.
Ali Kerem Bilge: Okul bitene kadar bir takım son teslim tarihleriniz oluyor, sınav tarihleri, jüri tarihleri gibi ancak mezun olduğunuzda bir sanatçı veya yaratıcı olarak malzemenizle baş başa kalıyorsunuz. Bence, kendinize süre koymadan, biraz entelektüel ve bireysel gelişim fırsatlarını yerel ve dünya ölçeğinde kovalamak önemli oluyor. Teknik bir yetenek ve birikime zengin bir entelektüel birikim katmak üretilen sanatın biricikliği, samimiyeti ve özgünlüğüne çok katkı sağlayabiliyor. Eğer yaptığınız işten zevk alıyorsanız çevresel bahaneler duymamaya çalışarak üretimin sürekliliğini esas almak yararlı oluyor. Kendine çeşitli fırsatlar yaratarak bir süreklilik sağlamak uzun vadede mutlaka bir noktada kendini gösteriyor. BASE veya diğer platformlar ülkemizde çok önemli fırsatlar ve kurulmuş olmaları ülkemiz adına büyük şans. Katılma hedefi sanatçılar adına önemli ancak sonrasında kendin için de çalışma disiplini kalıcılık konusunda etki ediyor, sabır ve pozitif olmak mümkün olduğunca her işte olduğu gibi sanırım bu noktada da devreye giriyor.
Bugünlerde dikkat kesildiğiniz kitap, film, sergi, konser, albüm; kısaca, kültür sanat rotasında ilginize mazhar olan neler var?
Aslı Boduroğlu: BASE biter bitmez Arter’de Yasemin Özcan’ın “Islak Zemin” adlı sergisine ve (Serdar Biliş’in yönettiği, Selin Cankı Ceylan’ın yazdığı, Demet Evgar’ın başrolünde oynadığı tiyatro oyunu) “Afife”ye gitmeyi planlıyorum.
İdil Bilge: Yoğunluktan gidemediğim ama öyle çok gitmek istediğim sergi var ki BASE biter gitmez gideceğim. Mustafa Taviloğlu’nun eş zamanlı yedi mekânda tüm koleksiyonunu sergilediği “Bir Koleksiyoner Hikâyesi” sergisinin Likör Fabrikası, Gazhane, Resim Heykel Müzesi mekânlarını gezdim, fırsat bulduğum anda diğer mekânlarını da gezeceğim. Diğer sergiler ise, Rast Galeri’de yedi sanatçının işlerinden oluşan “Çocukluk Bahçesi”; Kairos Galeri’de “Pera’nın Yüzyılı / Prolog: Kayıp Zaman” ve Zilberman’da “Yükselen Sular, Yayılan Işıklar” adlı karma sergiler… Pilot Galeri’de sevdiğim sanatçı Tufan Baltalar’ın, Galerist’de Burcu Yağcıoğlu’nun, Ferda Art Platform’da İnci Furni’nin kişisel sergileri ise rotamda olanlardan. Anna Laudel’de de görmek istediğim Ramazan Can ve Cem Sonel’in “All The Good Memories Are Stored” adlı sergisi var. Gitmem mümkün olur mu bilmiyorum ama Nilüfer Belediyesi, Nazım Hikmet Kültürevi’nde açılan, Yüksel Arslan ve Erinç Seymen’in eserlerinin olduğu “Gökyüzü Başımızın Üstüne Düşebilir” adlı sergiyi de merak ediyorum. Yani daha çok sayarım, gerçekten çok hareketli, canlı bir sanat dünyamız var ve sürekli harika sergilerle karşımızdalar. Zaman yaratıp gezip görmek lazım…
Ali Kerem Bilge: Mustafa Taviloğlu’nun koleksiyon sergisi Türk çağdaş sanatının neredeyse son yüzyılı hakkında müthiş bir hikâye anlatıyor. Bu sergiyi başarabilmiş olmak sadece toplamak değil, tüm dünyada eşine az rastlanılır bir durum, 2024’de bu sergiye sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Serginin tüm mekânlarını bitirebilmek bitmeden en önemli hedefimiz. Müzik, tiyatro ve film festivallerine daha fazla katılmak ve galeri ve bireysel inisiyatiflerin tüm sergilerine trafik, aile ve işlerimiz el verdiğince katılabilmek.