Merak edildi! Yakup Beyi kim öldürdü? Kuruluş Osman Yakup Bey öldü mü? Yakup Bey’i canlandıran Mirza Bahattin Doğan diziden ayrıldı mı?

KAYNAKCnnturk.com

Kuruluş Osman dizisinde Germiyanoğulları beyi ilgi gördü. Yakub Bey dizi ve filmler başta olmak üzere kitaplarda da yer almaktadır. Birçok kişi de Yakub Bey isminin tarihteki önemini araştırıyor. Peki ama Yakup Bey kimdir? 

Yakup Bey kimdir?

Germiyanoğlularının Bey’idir. Türk’ün ve İslam’ın birliğine hizmet eden siyasi bir dehadır. Gözü karadır, kılıcını cesurca kendinden kalabalık ordulara doğrultur. Yakup Bey’in hayali devlet kurmak, sultan olmaktır. Bunun için sarayına alimleri doldurur. Ordusunu güçlendirir. Bir süre sonra Anadolu’nun hakimi Selçuklu Devlet’iyle aynı güce sahip olur. Bu durum Yakup Bey’in kibrini besler. Kibri onun en büyük imtihanı olacaktır. Kendini her daim doğru, karşısında olanı da yanlış görür. Karşısında duranlara acımadan her türlü hamleyi yapar.

Mirza Bahattin Doğan kimdir?

Mirza Bahattin Doğan 07 Ağustos, 1969 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Bilkent Üniversitesi’ni bitiren ünlü oyuncu tiyatroculuğu yanı sıra 2002 yılından itibaren çok sayıda dizi ve yapımda rol almıştır.

2015-2017 arası Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde canlandırdığı Selim karakteriyle hafızalara kazınan başarılı oyuncu Kuruluş Osman’da Yakup Bey karakterini canlandırıyor.

Germiyanoğulları kimdir?

Kuruluş Osman dizisinin 113. bölümünden itibaren Germiyanoğulları dikkat çekti. Germiyanoğulları beyliğinin liderliğini Yakub bey yapmaktadır. 

İslam Ansiklopedisinde şu bilgiler yer alır:

Germiyanlı Kerîmüddin Alişîr’in oğludur. Hakkındaki ilk kayda Ankara Kızılbey Camii minberinin 699 (1299) tarihli tamir kitâbesinde rastlanır. Buradan Selçuklular’a bağlı olarak Ankara’da hüküm sürdüğü, nüfuz alanını Kırşehir’e kadar uzattığı anlaşılır. Muhtemelen 1300 yılından itibaren bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Yâkub Bey devri Germiyanoğulları’nın en parlak dönemini teşkil eder. XIV. yüzyılın başlarında kuzey komşuları Osmanlılar hariç, Aydın ve İzmir yörelerine uzanan Antalya, Isparta çevreleriyle yukarı Sakarya havzasını içine alan geniş bir bölgedeki Türk beyleri Germiyanoğulları’na bağlıydı (Varlık, s. 31-35). İbn Fazlullah el-Ömerî, Germiyan hükümdarının Türk meliklerinin en büyüğü olup hepsinin memleketine hükmettiğini, hükümet merkezinin Kütahya olduğunu bildirmektedir. Yine Haydar Uryan’dan naklen Germiyanoğulları’nın 40.000 atlı askerinin bulunduğunu yazmaktadır. Cenevizli Balaban’dan naklen de Germiyan beyliğinin savaş zamanlarında 200.000 süvari ve piyade askerini teçhizatlı şekilde çıkarabildiğini kaydetmektedir (Mesâlik, s. 35). Bu son rakamın Germiyanoğulları’na tâbi Aydın, Menteşe ve Saruhan kuvvetlerinin tamamını ihtiva ettiği ileri sürülmektedir. Yâkub Bey zamanında Bizans’tan her yıl 100.000 dinar vergi ve bazı kıymetli eşyanın geldiği de bilinmektedir. Yâkub Bey’in büyük hükümdarlar gibi emîrleri, vezirleri, kadıları, hazineleri ve konakları olduğu, sultanlara mahsus her şeye sahip bulunduğu söylenmektedir. Kendisi Ankara Kızıl Bey Camii’nin kitâbesinde “el-emîrü’l-ecellü’l-kebîr” lakabıyla anılmaktadır. Bizans tarihçisi Gregoras, Germiyanlı Alişîr’in (Alisurios) İç Firikya’nın büyük bir kısmını ve Philadelphia’yı (Alaşehir), Menderes çayı civarında yer alan Antiokhia bölgesini ele geçirdiğini yazar. Buradan Alişîr oğlu Yâkub Bey’in Bizanslılar’la savaştığı ve Menderes civarında fetihler gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Yâkub Bey, Menderes nehri yakınlarındaki Tripolis şehrini aldıktan sonra Alaşehir’i kuşattı, bu kuşatmada Sasa Bey ile Aydınoğlu kuvvetleri de hazır bulundu. Bu durum karşısında Bizans imparatoru Küçük Asya’da kalan son arazi parçalarını kurtarmak için teşebbüse geçti, paralı bir askerî birlik olan Katalan kuvvetlerini bu bölgeye yolladı. Bunlarla yapılan savaşta (1304) Germiyan ordusu 8000 süvari ile 12.000 piyadeden meydana geliyordu. Ancak Germiyanlılar az sayıda olmakla beraber profesyonel askerlerden meydana gelen Katalanlar karşısında bozguna uğradı (Lebeau, XIX, 42). Yâkub Bey, Alaşehir’i ele geçiremeden geri çekildiyse de 714’te (1314) burayı haraca bağladı.

Daha sonra Yâkub Bey subaşısı olarak bilinen Aydınoğlu Mehmed Bey’i İzmir yöresine gönderdi. Menteşe Bey’in damadı Sasa Bey de bu yöreye daha önce gelmiş ve Tire ile Ayasuluk’u alıp Sakız adasını da yağmalamıştı. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin torunu Ulu Ârif Çelebi, Birgi’yi ziyareti sırasında Aydınoğlu Mehmed Bey’den Yâkub Bey’in subaşısı diye söz eder (Eflâkî, II, 947). Ulu Ârif Çelebi’nin Ladik (Denizli) şehrini ziyaretini anlatan Eflâkî, Germiyan Emîri Alişîr oğlu Yâkub’un Ladik civarında Alâmeddin pazarı bölgesinde ordugâh kurduğunu bildirir. Yâkub Bey’in Denizli yöresinde ordugâh kurması Denizli’deki İnançoğulları Beyliği’nin Germiyanlılar’a tâbi olduğu şeklinde yorumlanmıştır (Köprülü, II, 412). Ulu Ârif Çelebi, ziyareti esnasında Yâkub Bey’in kendi köleleriyle uğraşıp onunla ilgilenmediğine üzülerek oradan ayrılmasının hemen ardından adamlarını gönderip özür dilediği belirtilir. Daha sonra Ulu Ârif Çelebi, Kütahya’ya geldiği zaman Yâkub Bey kızını kucağına alıp gelmiş ve ona talebe olmuştur (Eflâkî, II, 946-947). Yâkub Bey, 1314’te Anadolu beyliklerini itaat altına almak için İlhanlı Hükümdarı Olcaytu Han tarafından gönderilen ve Erzincan-Sivas arasında ordugâh kuran Emîr Çoban’ın yanına giderek ona bağlılığını bildirmek zorunda kaldı. İlhanlılar’ın Anadolu valisi Çobanoğlu Timurtaş, Hamîdoğlu Feleküddin Dündar Bey ile Eşref oğlu Süleyman Bey’i katledip Karamanoğlu’nu zorla itaat altına alınca Karahisar emîri Yâkub Bey’e sığındı; Timurtaş bu duruma müdahale edemedi. Ardından Karahisar emîri Yâkub Bey’e damat olarak durumunu kuvvetlendirdi ve Germiyanlılar’ın Karahisar valiliğini yapmaya başladı. Yâkub Bey’in bundan sonra kuzeydeki komşusu Osmanlılar’la da arası açıldı. Osmanlı kaynaklarında yer alan rivayete göre Yâkub Bey’den teşvik gören Çavdar Tatarları, Orhan Gazi’nin Eskişehir’de bulunmasından faydalanarak Osmanlı topraklarına saldırmış, Karacahisar şehrini ve pazarını yağmalamıştı (Neşrî, I, 87, 120). Bu olaylar sırasında çıkan savaşta Germiyanlılar yenilgiye uğramıştı.

Kaynaklarda bunların dışında Yâkub Bey hakkında bilgi yoktur. Onun ölüm tarihi de belli değildir. Ṣubḥu’l-aʿşâ’daki bir kayıttan (VII, 281) Yâkub Bey’in 741’de (1340) Mısır ile mektuplaştığına dair bilgi mevcuttur. Onun Mûsâ adlı bir oğlu olduğu da bir vakfiye sûretinde belirtilir (Varlık, s. 96). Evliya Çelebi, Yâkub Bey’in Kütahya’da Hıdırlık tepesinde defnedildiğini yazar (Seyahatnâme, IX, 17). Yâkub Bey’den sonra yerine oğlu Mehmed Çahşadan Bey geçti. Yâkub Bey’e ait 721 (1321) tarihli bir vakfiye sûreti mevcuttur (VGMA, Mücedded Anadolu Defteri, nr. 6-592, s. 139, sıra nr. 116). Bu vakfiye Uşak kazasında tesis edilen bir zâviyeye ait olup burada ayrıca Hacimköy ve etrafındaki diğer vakıf arazileri ve sınırları tesbit edilmektedir. Öte yandan Yâkub Bey döneminde edebî ve ilmî faaliyetlerin arttığı, Kütahya’nın bir beylik merkezi olarak gelişme gösterdiği belirtilir.

Yorum yapın