Mehmet Metiner, Batı kültürünün Türk toplumuna etkilerini yazdı. Batılılaşmanın değerlerimizi nasıl yok ettiğini anlatan Metiner, eğitim sistemimizin Batı’ya göre şekillendiği eleştirisinde bulundu. Irkçılığın ve yabancı düşmanlığının artışına dikkat çeken Metiner, Yeni Şafak gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:
“Biz biz olmaktan çıktık.
Bizi biz yapan değerler giderek yok oluyor.
Batı’nın değerleri baş tacı.
ÖNE ÇIKAN VİDEO
Batı’nın kültürü, düşünme biçimi, giyim-kuşamı, hayat tarzı.
Tek amacımız, Batı gibi, Batılı gibi olmak.
Nesillerimizi bu amaç ve ülkü doğrultusunda yetiştirdik.
Eğitim sistemimiz buna ayarlı.
Gövdemiz Türk veya Kürt ve/ya da Arap.
Sadece gövdemiz öyle.
Zihnimiz ve aklımız Fransız, İngiliz, Yunan vs…
Onlar gibi düşünüyor, onlar gibi inanıyor, onlar gibi kazanıyor, onlar gibi yaşıyor, onlar gibi tüketiyoruz.
Bir Fransız ne kadar modern ise biz de o kadar modern olmak istiyoruz.
Hatta onlardan daha fazla modern ve dahi medenî olmak istiyoruz.
Peki, nedir modernlik veya medenilik?
Kendimizi inkâr.
Değerlerimizi toptan değersizleştirme.
Geleneğimizi topyekûn reddetme.
Geçmişimizi, tarihimizi, kısaca her şeyimizi.
“Çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkmak” başka türlü mümkün değil çünkü.
Müslümanım diyenlerimiz bile Batı’nın modern aklıyla düşünüyor.
Batı kültürünün kodlarıyla düşünüyor.
Kutsal Kitabın öğretisi ve Resûlün sözleri onun için sözde önemli.
Prensipte reddetmiyor ama özde düşünme biçimini ve pratiğini Batı’nın kavramları oluşturuyor.
Kutsal olan özde Batı’nın kavramları.
Batı’nın değerleri ise her şeyin üstünde.
Siz istediğiniz kadar Kur’an’dan akideyi eksene alan kardeşlik ayetlerini hatırlatın.
Dilediğiniz kadar Peygamber hadisi koyun önüne, o reddetmeden dinler sadece ve hüküm cümlesini yine Batı’nın kavramları üzerinden oluşturur.
Irkçılığa sizin gibi karşı çıktığını söyler, yabancı düşmanı olmadığını tekrarlayıp durur ama Batı’nın o kutsadığı kavramlarının kendisini ne denli ırkçı ve yabancı düşmanı kıldığının farkına bile varmaz.
Hatta öyle ki o lanetli anlayışı din kisvesinde bile savunmaktan geri durmaz.
Menşei Batı olan ve o yüzden tekrar Batı’da tırmanışa geçen ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının bizim ülkemizde neşvünema bulamayacağını söyleyenlerin aklına şaşarım.
Batı bizim içimizde.
Batı bizim zihin kodlarımızı belirliyor.
Batı’nın kültürü, düşünme biçimi, aklı, hayat tarzı bizim devlet ideolojisine dönüştürdüğümüz şey.
Eğitim sistemimiz kendi değerlerimize uygun nesillerin yetişmesine imkân tanımıyor.
Batı’nın eğitim sistemi neyse bizimkisi de o.
Fransa’da bir yurttaş okullarda neyi kutsayarak yetişiyorsa bizim ülkemizde de evlatlarımız onu kutsayarak yetişiyor.
Gayrı bir eğitim sistemi, yani kendi inanç, kültür, medeniyet ve değer sistemimize uygun bir eğitim sistemi önermek bile çağdışılık-gericilik diye yaftalanabiliyor.
O yüzden Batı’da ne oluyorsa bizde de o olur.
Ne olacaksa o olacak.
Bugün olmazsa yarın mutlaka olacak.
Kayseri’de tanık olduğumuz anlayış ve görüntü sorarım size neyin nesidir?
Biz o muyuz?
O anlayış ve görüntüler bizi mi yansıtıyor?
Biz dönüştürüldük.
Biz biz olmaktan çıktık.
O yüzden ilkelerimizi hatırlatmanın o güruha hiç bir faydası yok.
“Yaratılanı severim Yaratandan ötürü!” diyen Yunus biziz, ama dinleyen kim?
“İncinsen de incitme!” diyen yüce hünkâr Hacı Bektaş biziz ama o yakıp yıkanlar kim peki?
Bir Suriyelinin bir diğer Suriyelinin 6 yaşındaki evladına yaptığı o iğrenç eylemi Şeriat kültürüyle özdeşleştirip suçlamalarda bulunanlar kimin modern aklının çocuklarıdırlar acaba?
Ya bir aşağılık adamın yaptıkları üzerinden onlarca masum insanın malına ve canına kastetmeye çalışanlar hangi akidenin ve kültürün ürünüdürler?
Sorarsanız o dibine kadar Şeriatçılık diyerek kendi değerlerine Batı’nın değerleri adına düşmanlık yapanlar da, o ırkçı saldırganlıkta sınır tanımayanlar da Müslüman olduklarını söylerler.
Peki, Müslümanlık böyle bir şey midir?
Batı’nın ideolojik değerleri üzerinden Şeriatçılık diyerek bu milletin değerlerine kin kusmak mıdır, ezanı Türkçeleştirmek midir, sarığı, cübbeyi, çarşafı ve başörtüyü yasaklamak mıdır?
Irkçılık yapmak mıdır, kendi ırkından olmayan ama özellikle de Arap ırkından olan Müslümanlara düşmanlık etmek midir, köpeğinize Arap adı takmak mıdır, Arapça tabelaları yasaklamak mıdır?
İngilizce, Fransızca ve hatta Yunanca olunca baş tacı ama Arapça ve Kürtçe olunca asla olmaz mantığının neresi Müslümanlık hassasiyetiyle bağdaşıyor söyler misiniz?
Bir Suriyelinin yaptığı iğrenç ötesi bir eylemin faturasını masum Suriyelilere ödetmeye kalkışmak mıdır Müslümanlık anlayışı?
Böyle bir Müslümanlık yok.
Buna düpedüz ırkçılık denir.
Yabancı düşmanlığı diyeceğim ama nedense başka yabancıları baş tacı ettikleri için başka bir tanım bulmak gerekiyor bu insanlık suçuna.
Batı’da o iğrenç fiili en itibarlı katlarda olanlar işliyor. Ama nedense topyekûn Batı’ya ve Batılılara düşmanlık etmek akıllarına dahi gelmiyor içimizdeki o güruhun.
O kadar Batıperestler yani.
Bir de utanmadan Türklük taslıyorlar, milliyetçilik taslıyorlar.
“Türk olmak şereftir” gibisinden laflarla bu Türklüğe leke sürenlerin ırkçı saldırganlıklarını engellemeye çalışanların aklına da ayrıca şaşarım.
İçine doğduğu aidiyet üzerinden kendilerine şeref devşirenlerin aklı bilesiniz ki bize ait değildir, bizi biz yapan öğretimizle hiç alakalı değildir.
Lafı uzatmadan bitireyim:
Batı’da yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı anlayışı içimizde de yükseltilmek isteniyor.
Bunun panzehiri olarak sunulan şeyin bir başka zehir olduğunu görmeyenler aziz milletimize de ülkemize de zarar veriyorlar.
Kendimize dönelim.
Kutsal öğretimize.
Bizi biz yapan değerlerimize ve geleneğimize dönelim.
İçimizi oymaya ve bizi birbirimize düşürerek tüketmeye çalışıyorlar.
Bizi müstevlilerimize dönüştürenler şimdi de müstevlilerimizin eksik kalan hesabını tamamlama operasyonunda figüranlık yapıyorlar.
15 Temmuz kılık değiştirerek devam ediyor.
Görenler için her şey apaçık.”