Mafya Osmanlıda da varmış! – Yeni Akit

Şaban Bıyıklı ve Mehmet Berk Yaltırık’ın yayına hazırladığı eser, Sultan II. Abdülhamid döneminden 1876-1909 başlayarak Meşrutiyet’e ve 1920’lere uzanan İstanbul’un binbir âlemini okuyucuya sunuyor. Türk basınının önemli kalemlerinden Münir Süleyman Çapanoğlu’nun yazdığı Esrarengiz İstanbul isimli kitabıyla tarih serisi genişlemeye devam ediyor.

Kitap, Sultan II. Abdülhamid döneminden 1920’lere dek İstanbul’un yeraltı dünyasını, kabadayılarını, külhanbeylerini, karanlık sokaklarını, savaş ortamına rağmen toplumun belli bir kesiminin müdavim olduğu işret yerlerini, batakhaneleri, meyhaneleri ve gazinoları anlatıyor.

İstanbul’un gizli kalmış tarafını ayrıntılı bir şekilde ele alan kitap, “isim isim, semt semt kabadayılar neredeydi ve vukuatları nelerdi? Hangi silahları, nasıl kullanırlardı? Argoları, jargonları, raconları neydi?” anlatıyor.

Kabadayıların siyasetle ilişkisi, mafya döneminden çok önce nasıl başlamıştı? Sadece kabadayılar mı?

Sayfa: 400

BAMBAŞKA BİR İSTANBUL

Kitap; “Meyhanelerin müdavimi şairler ve edipler kimlerdi?” sorularının yanıtlarını meraklısına sunuyor. Kısacası bu kitapta sizleri, 100-120 yıl evvelki İstanbul’un karanlık ve esrarengiz binbir âlemi ve çehresi bekliyor…

KİTAPTAN…

“İcabında kavgacıları ayırırlar, kanlı bıçaklı düşmanları barıştırırlar, racon keserler, söz dinlemeyenlerin ağızlarına birer tokat atıverirlerdi. Esnaf arasında sözleri çok geçerdi. Dik ve çevik adamlardı. Eskiden kalma bir itiyatla [alışkanlıkla], hâlâ sol omuz inik, sağ omuz kalkık yürürler, afili afili konuşurlar, fıskiye gibi tükürüklerini ta ileriye püskürürlerdi. Feslerini, yine eski tertip eğri, kaş üstüne kadar eğik giyerlerdi. Bu külhanbeylere, kabadayılara mahsus giyiş tavrı idi.”

Yorum yapın