Bu hafta içinde Atlantik’in farklı yakalarında şahitlik ettiğimiz biri siyasi, diğeri kültürel ve sportif iki sapkınlık ritüeli nasıl bir dünya sisteminde yaşamaya mecbur bırakıldığımızı bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Böylece neo-liberal piyasa uygarlığına dayalı kapitalist Batı medeniyetindeki insani, vicdani, kültürel ve ahlaki çürümüşlüğü bir kez daha yakından tecrübe ettik.
Dünyayı hayrete düşüren ilk rezalet Gazze’de çoğu çocuk ve kadın 40 bin masum sivili barbarca soykırımdan geçiren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 24 Temmuz Çarşamba günü ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmanın Amerikalı senatör ve vekiller tarafından tam 58 kez ayakta alkışlanmasıydı.
İkinci rezalet ise 26 Temmuz Cuma günü Paris Olimpiyatları’nın açılış töreninde sergilenen paganizm, satanizm ve pedofili soslu LGBT+ şovlarıydı. Bu da dünyamızı yöneten küreselci elitlerin sahip olduğu nihilist, hiçbir kutsal değeri tanımayan hazcı ve cinsel asimilasyoncu kirli zihniyetini net bir şekilde ortaya koydu.
***
Haliyle emperyal küresel statükonun sahipleri konumundaki ABD ile Avrupa’da iplerin kimlerin elinde olduğunu yakından gördük. Bu sapkınlıklardan anladığımız küresel siyasette normale dönüşün hayli çetin olacağıdır. Çünkü ne bu iki sapkın rezalet ne de bugün Gazze, Ukrayna ve dünyanın diğer sıcak noktalarında devam eden krizler, tuhaf ve kolayca baş edebileceğimiz olaylar değil.
Bu krizler siyasi, kültürel ve ekonomik bütün küresel meselelerin temel ritimlerini, rota ve hedeflerini belirleyen değişimlerin belirtileri. Dolayısıyla Batı’nın çürümüş değerlerinden kaynaklanan kültürel buhranların, savaş, kıtlık, yoksulluk ve ırkçılığın pençesindeki dünya her açıdan büyük bir yıkıma doğru ilerliyor.
Atlantik medeniyetinin bir tarafında ırkçı neo-muhafazakâr güçler diğer tarafında ise LGBT’ci güçler yer alıyor. Her iki kanada liderlik eden siyasi palyaço ve kuklaların tasması da küreselci Siyonist barbarların elinde.
***
Rusya ve Çin dışında küreselcilerin ağındaki ülkelerde artık ev sahibi olamayan, aile kuramayan, küçük işletmelerini dahi idare edemeyen ve gelecekten umutsuz kitleler ya cinsiyet eşitliği ve kültürel çoğulculuk kamuflajı ile sunulan LGBT+ ırkçılığına ya da sosyo-ekonomik olarak anti-küreselci kamuflajla servis edilen siyasi ırkçılığa mahkûm edilmiş durumda.
Bir bakıma ölümü gösterip dünyayı sıtmaya razı ediyorlar. Nedeni de halkları küreselci vampirlerin ekonomik, kültürel, toplumsal ve siyasi sömürüsünden koruyabilen işlevsel ulus devlet mekanizmalarının yokluğu. Çünkü ilkesiz siyasi sınıflar küreselci çetelerin ve lümpen oligarkların alçak değerleriyle ülkelerini yönetiyor.
Tek çıkar yol küreselci sapkınlarla işbirlikçi yerli siyasi sınıfların yozlaşmış özel çıkar koalisyonlarını dağıtmaktır. Bunun ilk adımı da zihni paradigmamızı yeniden inşadan geçiyor. Öncelikle İslamcıları, milliyetçileri ve solcu kesimleri, psikopat ve sapık küreselcilerin piyadeleri olmaktan kurtarmak lazım. Zor ama imkânsız değil.