Kehanet ve bilimsellik – Son Dakika Cumhuriyet Pazar Haberleri

Bu yazıda kâhinlerin, medyumların kehanetlerine inanma tavrı ile bilimsel düşünme şekli karşılaştırılacaktır.

SENİ RÜYAMDA GÖRDÜM

Bilimsel olmayan düşünme şekli günlük yaşamımızda sürekli ortaya çıkmaktadır. Örneğin pek çoğumuza zaman zaman bir yakınımız telefon edip, “Dün gece seni rüyamda gördüm, iyi misin?” diye sorar. Bunun nedeni rüyasında sizi sıkıntıda görmüş olmasıdır. Endişelenmiştir, telefon edip durumunuzu öğrenmek istemiştir. Bu davranış dostçadır ancak o yakınınız kendisini kâhin zannetmektedir ve bilimsellikten bihaberdir. Niçin?  

Bazılarımız kendimizi çok önemseniz, evrenin geleceğe ilişkin gizli bilgileri kulağımıza fısıldadığını zannederiz. Oysa rüyalar gelecekte olacaklarla ilgili değildir sadece kişilerin kendi yaşantılarıyla ilgili olarak ortaya çıkan zihinsel işleyişlerdir. Günümüzdeki yaygın kanıya göre kişilerin zihinlerinde çocukluklarından itibaren oluşan zengin bir arşiv vardır. Kişi rüyayı gördüğü günün öncesinde yaşadıklarıyla ilgili olan bir anısını arşivinden bilinçli olmadan seçer, bu anı sembollere bürünmüş halde rüyada ortaya çıkar. Kişinin beyni bir sanatçı gibi teşbihlere başvurur. İnsan beyninin kâhin olma özelliği yoktur. 

Freud bir pazar sabahı, rüyasında papanın öldüğünü görür. Uyandığında bu rüyaya bir anlam veremez. Ancak kahvaltıda eşi, “Sen uyanmadan az önce kilisenin çanları gürültüyle çaldı, uyanmandan korktum” der. Freud böylece rüyasını yorumlar, gerçek yaşamda mesleki görüşlerine karşı çıkan kiliseyle arası açıktır, çan sesini duyunca bilinçaltı papayı sembolik ölüme göndermiştir. Şüphesiz ki olayı izleyen günlerde papa ölmez çünkü Freud bir kâhin değildir. Aslında dünyada kâhin olmaya çalışanlar vardır ama gerçek kâhin muhtemelen yoktur. 

Bir dostunuz rüyasında sizin kaza geçirdiğinizi görse ertesi gün de gerçekten kaza geçirseniz dostunuz kendini kâhin zanneder ve “Bana malum oldu” der. İşte rüyasında gördüğü şey gerçekleşmiştir. Bu kesinlikle bilimsel bir yorum değildir. Çünkü sosyal bilimlerde istatistik kullandığımızda hata payının en çok yüzde 0.5 olabileceğini düşünürüz. Yani ulaştığımız ölçümlerde yüzde 0.5 hata yapma hakkımız vardır ancak söylediğimizin yüzde 95’i doğru olmalıdır. Şimdi rüyasında kaza geçirdiğinizi gören dostunuzun elindeki doğru sonuç sadece yüzde birdir. Bir hafta içinde iyi veya kötü 100 olay yaşadınız diyelim dostunuz 100’ünü de rüyasında görürse ve bunların 95 tanesi gerçekleşirse olay bilimseldir, dostunuz olacakları önceden bilmektedir. Aksi halde yüzde 1’lik veri onu kâhin yapmaz. Ortada sadece tesadüf vardır, olay toplumsal illüzyondan ibarettir. 

TOPLUMSAL İLLÜZYON 

İllüzyonistler sahnede teknolojiden ve el çabukluğundan yararlanarak birtakım bireysel illüzyonlar sergilerler. Kanımca bir de toplumsal illüzyon vardır. 

Rüyada geleceği görme olayı toplumsal illüzyona bir örnektir, bu konuda daha çarpıcı örnekler verilebilir.  Örneğin hekimler bir pandeminin gelmek üzere olduğunu tedbirli olarak telaffuz etmeye başlarlar. Bunun üzerine açıkgöz kâhinler, “Yakında pandemi ortaya çıkacak” derler, gerçekten de çıkar. Herkes onların tahmin konusunda uzman olduklarını zanneder. Oysa ortada sadece bir toplumsa illüzyon vardır. İnternette Edgar Cayce’in bir kâhin olduğu, Sovyetler’in dağılacağını yıllar öncesinde bildiği yazılı. Oysa batmamış imparatorluk yoktur, Sovyetler’in ekonomik ve sosyolojik yapısını biraz inceleyen herkes bir süre sonra batacağını söyleyebilirdi. Veriye dayalı tahminde bulunmak kehanet değildir.

Aralık aylarında kâhinler ortaya çıkıp, gelecek yıl deprem olacak, bir ünlü ölecek derler. Geçmişte Paul Papa’nın yakında öleceği konusunda şom ağızlı kâhinler yıllarca aralık ayında gazetelere beyanat verdiler. Adamcağız yıllarca ölmedi ancak ölümlü olduğu için sonunda bir gün öldü. Bunun üzerine ortaya çıkan kâhinler olayı önceden bildiklerini iddia ettiler. Bu da tam anlamıyla bir toplumsal illüzyondur, temelsizdir. 

Bilim, eldeki verilere bakarak geleceği tahmin ve kontrol etmeye çalışır. Sözde kâhinler ise hiçbir somut veriye dayanmadan geleceği bildiklerini iddia ederler. Bu türden tüm bilimdışı gayretlere karşı ortaya attığım boyutsallığın* bir panzehir olacağını düşünüyorum. 

___________________       

* Dökmen, Ü. (2024). Boyutsallık. Ankara: Bilim ve Sanat Kitabevi. 

Yorum yapın