Kanser, hücrelerin anormal ve kontrolsüz bir şekilde büyüyerek vücut dokusunu tahrip ettiği hastalıktır. İyi huylu tümörlerde hücreler çok nadir bir şekilde yayılım gösterir ve genellikle herhangi bir tehlike oluşturmaz ancak kötü huylu kanser hücreleri büyüyüp gelişim gösterek diğer organlara yayılır ve bu durum metastaz olarak adlandırılır. Genetik, çevresel faktör, kötü beslenme, hareket azlığı ve stres gibi faktörlerin neden olduğu kanser tedavisi için kemoterapi, radyoterapi ve ilaç tedavisinden faydalanılır. Unutulmaması gereken önemli noktalardan biri de kanserin erken teşhisidir.
Kanser Nedir?
Kanser, anormal hücrelerin hızla bölünerek büyüdüğü ve başladığı yerden başka organlara yayılarak ciddi bir hastalık tablosuna neden olan geniş bir hastalık grubudur. Bilinen 200’den fazla kanser türü vardır ve hızlı büyüyen kanser hücreleri tümörlere sebebiyet vererek vücudun düzenli işleyişini de engeller. Hücrelerin hızla büyümesi sonucu meydana gelen iyi huylu, kötü huylu ve prekanseröz (premalign) tümörler söz konusudur.
İyi huylu tümörler genellikle diğer dokulara yayılmaz ve tehlike oluşturmaz. Ancak kötü huylu tümörler, metastaz adı verilen vücudun diğer dokulara ve organlarına yayılmasıyla kişide hayati tehlike meydana getirebilir.
Prekanseröz (veya premalign) ise kansere dönüşebilecek (veya gelişmesi muhtemel) anormal hücreleri içeren durumu tanımlar. Yaygın görülen ve ölümcül olabilen kanser türleri akciğer, lenf, lösemi prostat, meme ve kolon kanseridir.
Kanser Çeşitleri Nelerdir?
Yaklaşık 200 farklı kanser çeşidir vardır bunların görülme sıklığı kişiden kişiye farklılık gösterir. En yaygın görülen kanser çeşitleri ise akciğer, lenf, lösemi, prostat, meme, tiroid, rahim ve kolon kanseridir.
Genel olarak kanser çeşitleri şöyle sıralanabilir:
Akciğer kanseri
Meme kanseri
Prostat kanseri
Lenfoma
Lösemi
Beyin tümörleri
Kolon kanseri
Tiroid kanseri
Rahim ağzı kanseri
Böbrek kanseri
Yumurtalık kanseri
Mide kanseri
Pankreas kanseri
Cilt kanseri
Göz kanseri
Yemek borusu kanseri
Testis kanseri
Kanser Neden Olur?
Kanser, hücrelerin içindeki DNA’da meydana gelen mutasyonlar ve anormal büyümeler sonucu meydana gelir. Yapısal nedenlerle birlikte kansere neden olan durumlar arasında genetik faktör, çevresel faktörler, yoğun güneş ışını, sigara-alkol tüketimi, kanserojen maddeye maruz kalma, kötü beslenme ve stres yer alır.
Kanserin nedenleri şu başlıklar altında toplanabilir:
Genetik faktör
Çevresel faktörler
Aşırı sigara-alkol tüketimi
Yoğun güneş ışını
Kanserojen maddeye maruz kalma
Radyasyon
Obezite
Stres
Hareket azlığı
Hormonal ilaçlar
Bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar
Hava kirliliği
Genetik faktörler
Genetik faktörler özellikle meme kanseri başta olmak üzere bazı kanser türlerinde önemli bir rol oynar. Genlerdeki mutasyonlar veya genetik varyasyonlar kanser oluşturma riskini artırabilir. Genetik faktörlerin kansere etkisini şu şekilde açıklamak mümkündür:
Kalıtsal Mutasyonlar (Germline Mutasyonlar): Kalıtsal mutasyon adı verilen bu tür mutasyonlar ebeveynlerden çocuklara geçer ve doğumdan itibaren vücudun tüm hücrelerinde bulunabilir. Bazı kalıtsal mutasyonlar kanser riskini artıran genetik sendromlara yol açabilir. Örnek vermek gerekirse BRCA1 ve BRCA2 genlerinde meydana gelen mutasyonlar, meme ve yumurtalık kanseri riskini artırabilir. Ailede belirli kanser türlerinin yaygın olarak görülmesi bu tür kalıtsal mutasyonların varlığına işaret edebilir ve hayatın belli bir döneminde kansere yakalanma tehlikesi oluşturabilir.
Edinilmiş (Somatik) Mutasyonlar: Diğer bir adı somatik mutasyon olan edinilmiş mutasyonlar, bireyin yaşamı boyunca çevresel faktörler (radyasyon, sigara, virüsler gibi) veya yaşlanma süreci gibi nedenlerin sonucunda hücrelerde meydana gelir. Edinilmiş mutasyonlar genellikle kalıtsal değildir ve yalnızca belirli hücrelerde meydana gelir ve çoğu kanser türleri bu tip mutasyonlardan kaynaklanır.
Son olarak genetik faktörler her zaman kanseri doğrudan başlatmaz ve kanserin kesin nedeni sayılmaz ancak kanser gelişimine katkıda bulunabilir. Mevcut olan genetik testler, özellikle aile geçmişinde kanser öyküsü olan kişiler için önemlidir çünkü bu testler, risk altında olan bireylerin erken teşhis ve bunun akabinde önlem alma veya tedavi sürecinde iyileşmeye katkıda bulunur.
Çevresel faktörler
Çevresel faktörler de kanser gelişiminde en az genetik faktörler kadar önemli bir role sahip olabilir. Bu faktörler arasında yaşam tarzı, çevre ve kişinin maruz kaldığı bazı kimyasallar gibi dış etkenler yer alır. Özellikle sigara ve alkol tüketimi gibi faktörler çevresel faktörler sınıfına girer. Bu faktörlerin kansere etkisini anlamak, önleyici stratejiler geliştirmek için de oldukça önemlidir.
Çevresel faktörlerin kansere etkisini artıran unsurlar şöyle sıralanabilir:
Kimyasal maddeler ve kanserojenlere maruz kalma: Sigara, alkol, asbest, benzen, bazı pestisitler gibi maddeler kanserojen olarak bilinir, vücuda oldukça fazla zarar verir ve bunlara uzun süreli maruz kalma durumunda kanser riski artabilir. Örneğin, sigara içmek akciğer kanserine neden olan temel bir faktördür ve sigaranın içindeki kimyasallar hücrelere zarar vererek kansere yol açabilir.
Radyasyonun kansere etkisi: Güneş ışığındaki ultraviyole (UV) radyasyon, cilt kanseri riskini artıran faktörlerin başında gelir. Ayrıca, röntgen ve bazı tıbbi görüntüleme yöntemlerinde kullanılan iyonize radyasyon da yüksek dozlar söz konusu olursa kansere yol açabilir. Ayrıca radon gazı gibi doğal radyoaktif gazlara uzun süre maruz kalmak da akciğer kanserini tetikleyebilir.
Beslenme ve Diyet: Yanlış ve sağlıksız beslenme alışkanlıkları, işlenmiş et tüketiminin fazla olması, yüksek yağ ve şeker içeren diyetler de kanser riskini artıran çevresel faktörlerden biridir. Özellikle işlenmiş ve kırmızı et tüketimiyle kolon kanseri arasında bir bağlantı olduğu değerlendirilir. Bunların aksine lif bakımından zengin gıdalar tüketmek ve sebze-meyve ağırlıklı bir diyet uygulamak kanser riskini azaltabilir.
Vücuttaki enfeksiyonlar: Bazı virüs ve bakterilerin kanser riskini artırabildiği bilinir. Örneğin, Hepatit B ve Hepatit C virüsleri karaciğer kanseri riskini artıran unsurlardan sayılırken HPV (insan papilloma virüsü) ise rahim ağzı kanseri riskini tetikler. Helicobacter pylori bakterisi ise mide kanseri ile bağlantılıdır.
Yaşam tarzı ve kanser ilişkisi: Hareketsiz bir yaşam sürmek, egzersiz yapmamak, obezite, stres ve yetersiz uyku gibi faktörler de kanser riskini dolaylı olarak artırabilir. Özellikle stresin son yıllarda kanser vakalarını artırdığı görülür. Düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek, bazı kanser türlerinin önlenmesine katkı sağlarken stresten de mümkün olduğunda uzak durmak kansere karşı vücudu güçlü kılar.
Çevresel faktörler çoğunlukla değiştirilebilir faktörler olduğundan, bu konularda alınacak önlemlerle kanser riskini azaltmak mümkün olabilir. Örneğin, sigarayı bırakmak, sağlıklı bir diyet benimsemek, egzersiz yapmak, güneşten korunmak ve düzenli sağlık kontrolleri yaptırmak kanserden korunmada ve kanseri önleme noktası önemli ve etkili adımlardır.
Sigara ve alkol tüketimi
Sigara ve alkol tüketimi kanser hastalığının ana sebeplerinin başında gelir ve kanser riskini önemli ölçüde artırır. Her iki madde de birçok kanser türüyle ilişkilendirilir ve özellikle beraber kullanıldıklarında risk ve tehlike daha da artar.
Sigara ve alkolün kansere etkisi şu şekilde incelenebilir:
Sigaranın kansere etkisi
Kimyasal içerik ve kansere yol açan maddeler içermesi: Sigara dumanında 70’ten fazla kanserojen kimyasal madde bulunur. Bun maddeler arasında arsenik, benzen, formaldehit ve polonyum-210 gibi akciğere zarar veren maddeler yer alır. Bu kimyasallar hücrelerde DNA hasarına yol açarak başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanser türüne yol açabilir.
Sigara ve alkolün akciğer kanseri başta olmak üzere birçok kanser türüyle ilişkisi: Akciğer kanserine yol açan temel faktör sigara tüketimidir. Bunun yanı sıra ağız, boğaz, gırtlak, yemek borusu, pankreas, böbrek, mesane, mide ve rahim ağzı kanserleri de sigara ile bağlantılıdır ve aşırı sigara tüketimi bu kanserleri de tetikleyebilir. Özetle sigara içmek, tüm vücudu etkileyen ve birçok organ sisteminde kansere yol açabilen geniş bir olumsuz etkiye sahiptir.
Pasif içiciliğin etkisi: Sigara içmenin yanında sigara dumanına maruz kalmak da zamanla kanser riskini artırabilir. Bu durum pasif içicilik olarak tanımlanır. Sigara içmeyen kişilerde bile dumanla uzun süre temas etmek akciğer kanseri ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu risk sigara içenler kadar olmasa da yine de söz konusu olabilir. Özellikle çocuklar ve bebekler, sigara dumanına maruz kaldıklarında daha fazla risk altındadır.
Alkolün Kansere Etkisi
Asetaldehit üretimi ve DNA hasarı: Alkol, vücutta metabolize edildiğinde asetaldehit adlı kimyasala dönüşen bir üründür. Asetaldehit, DNA’ya zarar vererek hücrelerde kontrolsüz büyümeye neden olabilir. Hücrelerdeki kontrolsüz büyüme de kanser anlamına gelir.
Hormon seviyelerinde artış: Alkol, özellikle meme kanserine yol açabilen östrojen gibi hormonların seviyesini artırabilir. Hormon dengesizliği, meme kanseri gibi hormonla ilişkili kanserlerin gelişimini teşvik edebilir.
Bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkisi: Alkol kullanımı bağışıklık sistemini zayıflatır ve vücudun kansere karşı doğal savunma mekanizmalarını azaltır. Bu da bağışıksızlık sistemini güçsüzleştirir. Bağışıklık sisteminin güçsüzleşmesi, vücudun kanser hücreleriyle savaşma yeteneğini düşürür. Vücut savaşacak güç bulamadığında kanser hücreleri dokularda rahat hareket etme imkanı tanır ve metastaz imkanı bulur.
Alkolle başlıca ilişkili kanser türleri: Alkol tüketimi, ağız, boğaz, yemek borusu, karaciğer, kolon, rektum ve meme kanserleriyle ilişkilendirilmiştir. Alkol tüketim miktarı arttıkça bu kanser türlerinin gelişme riski de zamanla artış gösterebilir.
Sigara ve alkolün birlikte kullanımı
Sigara ve alkolün birlikte kullanımı zararı adeta ikiye katlar. Birçok kanser türü bu birlikte tüketim riskin daha da yükselmesine yol açabilir. Özellikle ağız, boğaz ve yemek borusu kanseri riski, her iki maddenin de bir arada kullanımıyla önemli ölçüde artabilir. Bu maddeler birbirinin zararlı etkilerini artırarak etkileşime girer ve hücrelerde çok daha fazla hasara yol açabilir.
Sonuç olarak
Sigara ve alkol kullanımı, çoğu kanser türü için değiştirilebilir risk faktörleridir. Sigara bırakıldığında ve alkol tüketimi sınırlandığında, hatta bırakıldığında kanser riski de önemli ölçüde azalır. Bu nedenle, başta kanser riskini azaltmak ve sağlıklı bir yaşam sürmek adına sigara ve alkolden uzak durmak veya kullanımını en az seviyeye indirmek, kanserden korunma açısından önemlidir.
Stres faktörü ve kanser
Stres, doğrudan kansere yol açan bir faktör olmamakla birlikte özellikle son yıllarda etkisi bilimsel olarak ön plana çıkarılan bir faktördür.
Bu bağlamda stresin kansere etkisi, hem bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkilerinden hem de sağlıksız davranış alışkanlıklarını tetiklemesinden kaynaklandığı değerlendirilir.
Stresin kanserle ilişkilendirilecek etkileri şöyledir:
Stresin bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi: Stres, vücudun bağışıklık sistemini zayıflatan unsurlardan biridir. Bu da kansere karşı vücudun doğal savunmasını olumsuz etkileyebilir. Özellikle kronik stres durumunda kortizol gibi stres hormonları sürekli yüksek seviyelerde kalır. Bu da stres hormonları yüksekliği anlamını taşır. Bu durum, bağışıklık sisteminin gücüne bağlı olarak etkinliğini düşürerek kanser hücrelerinin kontrolsüz şekilde çoğalmasına yol açabilir. Güçsüz bir bağışıklık sistemi hastalıklara karşı vücudun savunmasız kalması demektir.
Stresin DNA hasarı ve hücresel düzeyde etkisi: Stres, vücuttaki oksidatif stresi artırarak vücudu ve hücreleri kansere karşı savunmasız hale getirebilir ve bu da hücrelerde serbest radikal hasarına yol açar. Serbest radikaller, hücrelerde DNA hasarına neden olarak kanser hücrelerinin gelişimini tetikleyebilir. Bunların dışında stresin hücre bölünmesini ve onarımını etkileyen süreçleri bozduğu da değerlendirilir. Bu durum da hücresel düzeyde kanser riskini artırabilecek faktörler arasına girer.
Stresin sağlıksız davranış alışkanlıklarını tetiklemesi: Stres, bireylerin sağlık alışkanlıklarını olumsuz etkileyebilir. Kimi insan strese bağlı olarak yemekten kesilebilirken kimi ise aşırı yemek yiyerek kilo almaya başlar. Yemek dışında stresle başa çıkmak için bazı kişiler sigara içmek, alkol tüketmek ve fiziksel aktiviteyi azaltmak gibi sağlıksız davranışlarda da bulunabilir. Bu tür alışkanlıklar, kanser riskini doğrudan artıran etkenlerdir.
Stresin uyku düzenini ve metabolizmayı etkilemesi: Kronik stres, uyku düzenini bozabilir ve uzun vadede uykusuzluk sorunlarına yol açabilir. Bunu yoğun stres altında yaşayan ve uykusuzluk çeken kişilerde görebiliriz. Uykuların bozulması kısa vadede olmasa bile uzun yaşam yolculuğunda bağışıklık sisteminin zayıflamasına, metabolizmanın bozulmasına ve hücrelerin kendini onarma yeteneğinin azalmasına sebebiyet verebilir. Aynı zamanda uykusuzluk, vücudun kanserli hücreleri yok etme yeteneğini de olumsuz etkileyebilir. Kansere davetiye çıkarmamak için stresten uzak durmak oldukça önemlidir.
Stresin hormonal dengesizlik ve hormonlarla ilişkisi: Stres, vücutta bazı hormonların dengesini bozabilir. Özellikle kortizol değerlerindeki yükseklik yüksek kortizol seviyeleri ve meme kanseri gibi bazı hormonlarla ilişkili kanser türlerinin gelişim riskini artırabilir.
Stresin psikolojik etkileri ve tedavi sürecine etkisi: Stres yalnızca sağlıklı bireyleri etkilemez. Özellikle kanser tedavisi gören bireyler üzerinde de stresin olumsuz etkileri söz konusudur. Kanser tedavisi sürecinde yaşanan stres, aynı zamanda tedaviye başarılı yanıt verme sürecini zorlaştırabilir ve iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, kanser hastalarında stres yönetimi, tedavi sürecinin daha başarılı geçmesine yardımcı olabilir. Tedavi sürecinde terapi almak bu bağlamda tavsiye edilebilir.
Sonuç Olarak
Stres, kansere dolaylı olarak bilinse de aslında doğrudan diyebileceğimiz yoldan katkıda bulunan önemli bir faktördür. Özellikle kronik ve uzun yıllar süren stres, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, hücrelerde DNA hasarına ve sağlıksız hücre oluşumuna katkı sağlayabilir.
Kansere neden olan gen türleri
Kansere katkıda bulunan genetik değişiklikler genellikle üç ana gen türünü etkileyerek gerçekleşir.
Bunlar, proto-onkogenler, tümör baskılayıcı genler ve DNA onarım genleridir. Proto-onkogenler normal hücre büyümesi ve bölünmesinde rol oynar. Ancak bu genler belirli şekillerde değiştiğinde veya normalden daha aktif olduğunda kansere neden olan genler (veya onkogenler) haline gelebilir ve hücrelerin büyümelerine ve hayatta kalmalarına izin verebilir.
Tümör baskılayıcı genler ayrıca hücre büyümesini ve bölünmesini kontrol etme konusunda da önemli bir rol oynar. Tümör baskılayıcı genlerinde belirli değişiklikler olan hücreler kontrolsüz bir şekilde bölünebilir.
DNA onarım genleri ise hasarlı DNA’nın onarılmasında rol oynar. Bu genlerde mutasyon bulunan hücreler, diğer genlerde ek mutasyonlar ve kromozomlarında kromozom parçalarının çoğalması ve silinmesi gibi değişiklikler geliştirme eğilimindedir.
Bu mutasyonlar bir araya geldiğinde hücrelerin kanserli hale gelmesine yol açabilir. Ancak günümüzde artık kanserli hücrelerde bulunan gen mutasyonlarını hedef alan birçok kanser tedavisi mevcuttur. Bu tedavilerden birkaçı, kanserin nerede büyümeye başladığına bakılmaksızın , hedeflenen mutasyona sahip kanseri olan herkes tarafından kullanılabilir. En doğru tedavi seçeneği, kanserin türü ve evresine göre değişebilir.
Kanser Evreleri Nelerdir?
Yaygın olarak görülen birçok kanserin dört evresi söz konusudur. Bu evreler kanserin boyutu, şiddeti ve vücuttaki konumları gereği değişkenlik gösterir.
Kanseri dört aşaması şöyledir:
Evre 1: Kanser küçük bir alandadır ve henüz lenf düğümlerine veya diğer dokulara yayılmamıştır.
Evre 2: Kanser bağlı bulunduğu alanda yayılıp büyümüş ve kısmi olarak lenf düğümlerine sıçramış olabilir diğer dokulara yayılmamıştır.
Evre 3: Kanserin büyüyüp geliştiği ve lenf düğümleriyle birlikte diğer dokulara yayıldığı evredir.
Evre 4: Bu evreye ilerlemiş kanser evresi veya metastatik kanser adı da verilir. Dördüncü evrede kanser hücreleri vücudun diğer organ ve dokularına yayılmıştır. Bu evrede kişinin hayati tehlikesi söz konusu olabilir.
Genellikle dört evre şeklinde görülen kanser hastalığında ayrıca sıfırıncı evre vardır. Bu evre en erken evre olarak kabul edilir ve kanserli hücrelerin kanserin başladığı bölgede hâlâ lokalize olduğunu tanımlar. Bu evrede olan kanserler genellikle kolayca tedavi edilebilir ve bir tehlike unsuru oluşturmaz.
Kanser Hücreleri ile Normal Hücreler Arasındaki Farklar
Kanser hücreleri normal hücrelere göre birçok farklı özelliklere sahiptir.
Örneğin, kanser hücreleri:
Vücutta büyümelerini söyleyen sinyaller olmadığında da büyür ve çoğalırlar. Normal hücreler yalnızca bu tür sinyaller aldıklarında büyüme gerçekleştirir.
Hücrelere, bölünmeyi durdurmalarını veya ölmelerini (programlanmış hücre ölümü veya apoptoz olarak bilinen bir süreç) söyleyen sinyalleri görmezden gelirler.
Yakındaki bölgelere istila eder ve vücudun diğer bölgelerine metastaz yaparlar.
Normal hücreler diğer hücrelerle karşılaştıklarında büyümeyi durdurur ve çoğu normal hücre vücutta hareket etmez.
Normal hücreler, kan damarlarına tümörlere doğru büyümelerini söyler. Bu kan damarları tümörlere oksijen ve besin sağlar, aynı zamanda da tümörlerden atık ürünleri uzaklaştırır.
Bağışıklık sistemi normalde güçlü bir yapıya sahip olduğunda hasarlı veya anormal hücreleri ortadan kaldırır.
Kanser hücreleri bağışıklık sistemini kandırarak kanser hücrelerinin hayatta kalmasına ve büyümesine yardımcı olur. Örneğin, bazı kanser hücreleri bağışıklık hücrelerini tümöre saldırmak yerine onu korumaya ikna eder. Bu süreç de kanser hücrelerinin vücutta yayılımını kolaylaştırabilir.
Kromozomlarında çoğalmalar ve kromozom parçalarının silinmesi gibi birden fazla değişiklik biriktirirler. Bazı kanser hücreleri normal kromozom sayısının iki katına sahiptir.
Kanser hücreleri, normal hücrelerden farklı besin türlerine güvenirler. Ayrıca, bazı kanser hücreleri besinlerden enerjiyi çoğu normal hücreden farklı bir şekilde üretirler. Bu süreç, kanser hücrelerinin daha hızlı büyümesine olanak tanır.
Kanser Belirtileri Nelerdir?
Bir çok kanser türü bulunduğu için kanserin türüne göre semptomlar farklılık gösterebilmektedir. Kanser türlerinde yaygın görülen bazı ortak belirtiler söz konusudur. Yaygın kanser belirtileri, yüksek ateş, kilo kaybı, kronik yorgunluk, ağrı, lenf bezlerinde şişlik, dışkıda kan, idrarda kan ve adet dönemi dışı vajinal kanamadır.
Kanserin seyri sırasında sık görülen belirtiler şunlardır:
Sürekli yorgun ve bitkin hissetme
Sebepsiz vücut ağrıları
Özellikle kilı kaybı gibi beklenmedik kilo değişiklikleri
Koltuk altı, meme ve kasık gibi bölgelerde ele gelen kitle
Yüksek ateş
Geç iyileşen yaralar ve sebepsiz kanamalar
Ciltte kızarıklık, et benlerinde şekil ve renk değişimi
Dışkılama alışkanlığında değişiklik ve dışkıda kan
Kronikleşen öksürük
Adet dönemleri dışında yaşanan vajinal kanama
İdrarda kan
Cilt ve göz akında sararma (sarılık)
Diş eti kanamaları
Kronikleşen yorgunluk
Genel olarak tümörün büyümesi kişide halsizlik ve yorgunluğa neden olabilir. Nefes darlığı, anemi, ağrı veya kandaki oksijen seviyesinin azalması (hipoksi) gibi diğer kanser semptomları da yorgunluğu tetikleyen faktörlerdendir.
Sebepsiz vücut ağrıları
Meydana gelen ve dokulara yayılan tümörler büyüdükçe sinirlere, kemiklere veya organlara baskı yapar ve kişiyi zor duruma düşürebilecek vücut ağrıları meydana getirir.
Kilo kaybı
Vücutta büyüme gösteren kanser hücreleri sağlıklı hücrelere göre daha fazla enerjiye ihtiyaç duyarak vücudun dinlenirken normalde olduğundan daha fazla kalori yakmasına sebep olur ve bu durum da kanser hastalarını zayıflatır.
Koltuk altı, meme ve kasık gibi lenf bezi bulunan bölgelerde şişlik
Metastatik yani diğer organlara yayılan kanserler sıklıkla tümörün yakınındaki lenf düğümlerinin şişmesine sebebiyet verir. Bu durum aynı zamanda meme ve koltukaltında büyümüş kitleler ortaya çıkarabilir.
Yüksek ateş ve gece terlemeleri
Özellikle geceleri ortaya çıkan yüksek ateş, genellikle birçok kanser türünün ortak semptomu olarak bilinir ancak enfeksiyon kaynaklı da meydana gelebilir. Bu gibi durumlarda doktora başvurmanız daha sağlıklı olacaktır. Özellikle bazı kanser türlerinde sebepsiz ve anormal gece terlemeleri de görülmektedir.
Olağandışı kanama ve morarmalar
Kanserin neden olduğu hücrelerdeki yapısal değişimler vücutta kanama veya morarmaların görülmesine neden olabilir. Kanserin yaygın belirtilerinden biri olan olağan dışı kanama ve morarmalar, çok geç iyileşebilir veya bu yaralar iyileşmeyedebilir.
Ciltteki benlerde şekil ve renk değişimi
Özellikle cilt kanserinde hücrelerin yapılarında anormal bir değişim meydana geleceği için vücuttaki benlerin şekli ve boyutu da değişir. Bu değişimin gözle görülür olması bir işaret olabilir.
Kronikleşen öksürük
Akciğer kanserinin yaygın belirtileri arasında geçmeyen balgamlı öksürükle birlikte öksürürken ağızdan kan gelmesi yer alır. Bunun akabinde kişide ses kısıklığı da görülebilir.
Diş etlerinde kanama
Özellikle löseminin belirtileri arasında gösterilen diş eti kanaması, lösemi hastalarının kanındaki trombosit sayısının düşüklüğünden kaynaklanır.
Meydana gelen bu belirtiler kişinin her zaman kanser olduğuna işaret etmeyebilir. Belirtilerin altında farklı hastalıklar yatabileceği gibi kanser belirtileri ortaya çıktığında vakit kaybetmeden doktora gitmek erken teşhis ve hastalığın iyileşmesi açısından büyük önem taşır.
Kanser Nasıl Teşhis Edilir?
Kanseri teşhis etmek için kullanılan araçlar genellikle laboratuvar testleri, görüntüleme çalışmaları ve diğer invaziv veya non-invaziv prosedürleridir.
Fiziksel muayeneler
Kansere işaret eden yumrular, kitleler, lezyonlar veya cilt rengindeki değişiklikleri değerlendirmek için doktor tarafından fiziksel muayene yapılır.
Tam kan sayımları (CBC)
Tedavi sırasında anemi, enfeksiyon veya diğer komplikasyonların gelişimi izlenirken, kandaki lösemiyi düşündüren anormallikler kan değerleriyle tespit edilebilir.
Tümör belirteç testleri
Tümör belirteç testleri kanda kanser varsa yükselme eğilimi gösteren maddeleri ölçmek için kullanılan kan testleridir. Bunlar arasında prostat kanserini saptamak için prostata özgü antijen testi (PSA), hem meme hem de yumurtalık kanseri için kullanılan BRCA1 ve BRCA2 testleri ve bir dizi kanserle ilişkili bir tümörü saptamak için kullanılan CA-125 testi bulunur.
Akış sitometrisi
Akış sitometrisi, sıvı içinde süspanse edilmiş hücreleri değerlendirir ve bir kan veya kemik iliği örneğinden lösemi veya lenfoma teşhisinde faydalıdır.
Biyopsi
Biyopsi, mikroskop altında değerlendirme için vücuttan bir doku veya sıvı örneğinin alınmasıdır. İnce iğne aspirasyonu (FNA), çekirdek iğne biyopsisi, koni biyopsisi veya ameliyatla elde edilebilir.
Görüntüleme testleri
Görüntüleme testleri, kanseri teşhis etmek için faydalanılan bir yöntemdir. Bu testler X-ışını, bilgisayarlı tomografi (CT) ve manyetik rezonans görüntülemeyi (MRI) içerebilir. Radyoaktif izleyicileri kullanan nükleer tıp görüntüleme, belirli kanser türlerini teşhis edebilirken, pozitron emisyon tomografisi ile tutarlı olarak metabolizmadaki değişiklikler saptanabilir.
Genomik test
Genomik test bir tümörün kromozomal özelliklerini tanımlamaya yardımcı olabilir ve onkoloğun hastalığı neyin tetiklediğini anlamasına ve en uygun ilaç tedavilerini seçmesine yardımcı olabilir. Bu testlerin çoğu sadece kanseri teşhis etmek için kullanılmaz. Ayrıca kanser hastasının uygulanan tedaviye yanıtını ölçer.
Kanser Tedavisi Nasıl Yapılır?
Kanser tedavisi genellikle kanserin geliştiği dokunun bir kısmının veya tamamının alındığı cerrahi yöntemi, hücre veya organ naklini, kemoterapi, radyasyon tedavisi, hormon tedavisi, akıllı ilaç tedavisi ve immünoterapi yöntemini içerir. Kanserin türü ve evresine göre cerrahi işlem öncesinde kemoterapi uygulanarak kanserin küçülmesi ve ameliyat ile alınacak doku miktarının azalması tedavi işleminin ana odağıdır. Ameliyat sonrasında eğer kanserli hücrelerin tamamı alınamadıysa kalan hücreleri öldürmek için yadyasyon tedavisi, kemoterapi, hedefli tedavi veya hormon tedavisi ve tekrar nüksetmesini engellemek için adjuvan tedavisi uygulanır.
Genel olarak kanser tedavisinde uygulanan yöntemler şunlardır:
Cerrahi yöntemler
Kemoterapi
Radyasyon tedavisi
Hormon tedavisi
Biyolojik tepki değiştirici tedavi
İmmünoterapi
Hedefe yönelik tedavi (akıllı ilaçlar)
Kemik iliği nakli
Uygulanan kanser tedavilerinin kişilerin üstünde meydana gelen yan etkileri ise anemi, mide bulantısı ve kusma, yorgunluk ve ağrı şeklindedir.
Kanserden Korunmak İçin Neler Yapılabilir?
Kanser riskini azaltmak için genel olarak sigara-bırakılmalı, egzersiz yapılmalı, sağlıklı beslenilmeli, yoğun güneş ışınlarından kaçınmalı ve düzenli sağlık kontrolleri yaptırmalısınız.
Genel olarak kanser riskini azaltmak için yapılması gerekenler şöyledir:
Sigara ve alkol tüketimi bırakılmalı
Düzenli egzersiz yapılmalı
Sağlıklı ve dengeli beslenilmeli
Yoğun güneş ışınlarından kaçınılmalı
Sağlık kontrolleri aksatılmamalı
Uyku düzenine dikkat edilmeli
Stresten uzak durulmalı
Kanser hastalığına genel bir bakış
Kanser, trilyonlarca hücreden oluşan insan vücudunun hemen hemen her yerinde meydana gelebilen ve hem türüne hem de evresine tehlikeli hale dönüşebilen bir hastalıktır.
Normalde insan hücreleri büyür ve çoğalır (hücre bölünmesi adı verilen bir süreçle) ve vücut ihtiyaç duyduğunda yeni hücreler oluşturur. Hücreler yaşlandığında veya hasar gördüğünde ölür ve yerlerini yeni hücreler alır. Bu süreç normal şartlarda sağlıklı bir şekilde işler. Ancak bazen bu düzenli işleyen süreç bozulur ve anormal veya hasarlı hücreler, olmaması gereken zamanlarda büyür ve çoğalır. Bu hücreler, doku yığınları olan tümörler meydana getirebilir. Bu tümörler kanserli veya kansersiz (iyi huylu) şekilde olabilir.
Kanserli tümörler yakındaki dokulara metastaz adı verilen yayılma gerçekleştirebilir veya onları istila eder ve vücuttaki uzak yerlere ulaştırarak yeni tümörler oluşturabilir (metastaz adı verilen bir süreç). Aynı zamanda kanserli tümörlere kötü huylu tümörler adı da verilebilir.
Birçok kanser türü katı tümörler oluşturur ancak lösemi gibi kan kanserleri genellikle oluşturmaz. İyi huylu tümörler ise yakındaki dokulara yayılmaz veya onları istila etmez. İyi huylu tümörler çıkarıldığında genellikle tekrar büyümez veya nüksetme özelliği göstermez. Oysa kanserli tümörler bazen büyüme ve nüksetmez riski taşıyabilir. İyi huylu tümörlerin oldukça büyük meydana gelmesine rastlanabilir, bazıları ciddi semptomlara da neden olabilir veya beyindeki iyi huylu tümörler gibi yaşamı tehdit edici olabilir.
Kanser Hakkında Sık Sorulan Sorular
Kanser tam olarak nasıl tanımlanır?
Kanser, vücuttaki bazı hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması ve vücudun diğer bölgelerine yayılması (metastaz) ile meydana gelen bir hastalıktır.
Kanser nasıl anlaşılır?
Beklenmedik kilo kaybı, koltuk altı, boyun, meme ve kasık bölgesinde yumru veya şişkinlik, genel halsizlik ve vücut ağrıları, öksürük, vajinal kanama, et benlerinde şekil ve renk değişimi, idrarda ve/veya dışkıda kan, sarılık ve tekrarlayan yüksek ateş gibi belirtiler kanserin seyri sırasında görülen belirtilerdir.
Kanser kaşıntısı nasıl olur?
Kanserli hücreler tarafından salgılanan maddeler ve vücudun tümöre gösterdiği reaksiyon kaşıntıya neden olur. Kanser kaşıntısı, huzursuz hissettirecek, özellikle geceleri uyumayı engelleyecek ve depresyona neden olabilecek noktada sürekli, şiddetli ve tahriş edici olur. Kaşımaya bağlı ciltte ağrı ve enfeksiyon meydana gelebilir. Kaşıntılar vücudun her yerinde olabilir ancak bacaklarda ve göğüste daha yaygındır. Cilt ve lenf kanserinde daha yaygın görülen kanser kaşıntısı genellikle kanser tedavisi görülünce azalır.
Kanserin son evresinde neler olur?
Dördüncü evre olarak bilinen kanserin son evresi, metastazın en yoğun olduğu, kanser hücrelerinin diğer organ ve dokulara çok fazla yayılım gösterdiği evredir.
En tehlikeli kanser hangisi?
En yaygın ve ölüm oranı yüksek kanser çeşidi akciğer kanseri olarak kabul edilir.
Stres kansere sebep olur mu?
Yoğun stres altında yaşamanın kansere sebep olduğu düşünülse de stresin kansere neden olduğu konusunda kesin bir cevap söz konusu değildir. Ancak stresin birçok hastalığın nedeni olarak değerlendirilir.
En sinsi kanser hangisi?
Herhangi bir belirti göstermeyen ve net olarak saptamayan sinsi kanser türü pankreas kanseri olarak gösterilir.
Kanser en çok kimlerde görülür?
Yaş grupları ve cinsiyete göre kanser görülme sıklığı değişebilir. Örneğin çocuklarda ve ergenlik çağında olanlarda kan kanseri daha sık görülürken yetişkin erkeklerde akciğer kanseri, kadınlarda ise meme kanseri daha yaygındır. Memorial Tıbbi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.