İstanbul’da bir serseri delikanlı Galata Kulesi

İstanbul, keyifle okunan bir tarih kitabı sanki ya da hiç bitmesini istemediğiniz sürükleyici bir roman gibi. Her yapısında gizemli bir hikâye saklı; her hikâyesi aşkla örülmüş. Boğazı kaç aşk hikâyesine tanık mesela ya da konakları ama en gizemli hikâyeleri kulelerinde saklı bu şehrin. Mesela Kız Kulesi… Şu koca boğazın ortasında yalnız başına, bütün zarafeti ve güzelliği ile insanı büyüleyen, İstanbul’u onun varlığıyla İstanbul yapan, her daim gizemini taşıyan, yüzyıllardır var olan şaheser. Güzelliği ve aşklara konu olan efsaneleri ile insanda büyük bir merak uyandıran bir afet. Ve Kız Kulesi’nden 1300 yıl sonra, Cenevizliler zamanında dünyaya gelip gözünü ilk açtığında karşısında gördüğü bu güzelliğe vurulan, mağrur, asi ve serseri delikanlı Galata Kulesi…

İKİ DELİ AŞIK

Her ikisi de ayrı ayrı aşk hikâyelerine gebe, her ikisi de ayrı ayrı aşk hikâyelerine tanık. Peki ya bu iki deli aşığın dillere destan aşkı; binlerce yıl eskimeyen, geçen yıllarla daha güçlenen aşkı… Öyle bir aşk ki bu, medeniyetler değişmiş, savaşlar olmuş, depremler, afetler görmüş; ama yıkılmamış, hiç bitmemiş her geçen gün daha da güçlenmiş. Belki hiç kavuşamayacakları için bu kadar güçlü aşkları ya da geçen yüzyıllar, biraz da sadakatten olsa gerek, kopamaz hale getirmiş onları. Aşkını dalgalarla, rüzgârla, martılarla anlatan Galata Kulesi, bu nazlı güzel Kız Kulesi’ni ikna edememiş olmalı ki Hezarfen’e anlatmış derdini. Bu aşkı en yalın haliyle dinleyen Hezarfen de dayanamamış, bırakmış kendini takma kanatlarla Galata Kulesi’nden Kız Kulesi’ne kuş misali. Özgürlüğün ve aşkın gücü ile Hezarfen önce gökyüzünden süzülüp boğazı geçmiş sonra Kız Kulesi’ne en yakın yere bırakmış kendini.

BİR DÖNEM ZİNDANMIŞ

Her güzele ulaşan yol gibi Galata Kulesi’ne de ulaşmak tabi ki biraz zahmetli. Karaköy’den yukarı çıkan dik yokuştan sonra karşıda büyük aşkın yıllara meydan okuyan kahraman delikanlısı. Etrafında şov yapan kule cambazları, kafeler, çay bahçeleri… Giriş, kulenin kuzeyindeki iki tarafından kıvrılarak gelen mermer merdivenlerden… Kapının hemen üzerinde kuleyi 1832 yılında restore ettiren Sultan II. Mahmut’a Pertev tarafından yazılmış 16 mısralık methiye. Taban çapı: 16.45 m. ve iç çapı 8.95 metre olan bu heybetli delikanlının duvarlarının kalınlığı 3.75 m. Kulenin kalın gövdesi işlenmemiş moloz taşından. Galata Kulesi’nin içine girmeden önce bazı üzücü hikayelerini de dinlemek gerekiyor; bir dönem zindan olarak kullanılması, tarihinde görülen bazı intihar hikayeleri gibi… Bu hikâyelerin en üzüntü vereni ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın 15 yaşındaki oğlu Vedat’ın kuleden atlayarak intihar etmesi. Ve bu kulenin en çok yürek burkan şiiri Oğuzcan’ın oğlu için döktüğü dizeleri: “Gencecikti Vedat / Işıl ışıldı gözleri / İçi / Bütün insanlar için sevgiyle doluydu / Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa / Kendini bir anda bıraktı boşluğa / Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün / Zaman durdu / Bir adam düştü Galata Kulesi’nden / Bu adam benim oğlumdu”

ŞİİR GİBİ BİR MANZARA

Hüzünlü hikayelerine tanıklık ettiğiniz Galata Kulesi’ni ziyaret etmenin tam vakti… En üst kattaysanız ve hafif bir rüzgâr size hoş geldin dercesine kendini hissettiriyorsa göreceğiniz muhteşem manzara karşısında nefesinizin kesilmesine hazır olun çünkü Galata Kulesi’nin gözlerindesiniz… Karşınızda sayfalarında okunmamış hikâyeleri saklayan, nice âşıkların gizli tanığı, hep merak edilen, her sayfası açılıp okunmak istenen, nefes kesen manzarası ile İstanbul… Rüzgâr, Hezarfen gibi uçurmaya davetkâr. Duvarlar, tanık olduğu nice aşkları anlatmak için sabırsız. Zaman masalsı bir yolculuğa taşımak için aceleci… Bir tarafta Sultanahmet, karşısında nazlı bir gelin gibi süzülen kırmızı elbiseli Ayasofya, Topkapı Sarayı, Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı, Yeni Cami, Galata Köprüsü, engin maviliği ile boğaz, boğazın üzerinde Galata Kulesi’nin salınan yâri Kız Kulesi… Şiir gibi bir manzara; okumaya doyulmayan bir şiir…

Yorum yapın