İlk web sitesi 33 yıl önce açıldı – Teknoloji Haberleri

İngiliz bilim insanı Tim Berners-Lee’nin, “World Wide Web” (www) projesini tanıtan bir metnin yer aldığı ilk web sitesi 20 Aralık 1990’da yayımlandı.

class=”medyanet-inline-adv”>

O tarihte sadece İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) içinden erişime açık olan web sitesi henüz “www” olarak faaliyet göstermiyordu.

Berners-Lee’nin, “World Wide Web” projesini tanıtan bu siteyi 6 Ağustos 1991’de dışarıdan insanların kullanımına açmasıyla bugün kullanılan web sayfalarının ilk örneği ortaya çıktı.

Bu sayede çağın en büyük icatlarından biri olarak kabul edilen internet, insanlar arasındaki iletişimden, ticaret, eğitim ve ulaşıma kadar hayatın bütün alanlarında en çok başvurulan araç oldu.

Sosyal medya platformlarının artmasıyla çevrim içi topluluklar oluşturma ve kişisel içerik paylaşma imkanına kavuşulan internet, aradan geçen 33 yılda bugün mobil erişimi ve yapay zeka teknolojileri sayesinde günlük yaşamın her alanına entegre olarak sürekli gelişen dinamik bir ekosistem haline geldi.

class=”medyanet-inline-adv”>

“DÜNYA GENELİNDE YAKLAŞIK 5,5 MİLYAR İNSAN İNTERNET KULLANIYOR”

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Berk Üstündağ, İTÜ’nün Türkiye’de internetin gelişimine sağladığı katkıyı, internet teknolojilerinin günlük yaşantıyı nasıl şekillendirdiğini ve geleceğini AA muhabirine anlattı.

Soğuk Savaş döneminde internet fikrinin nükleer saldırı endişeleriyle ortaya çıktığını belirten Üstündağ, Türkiye’nin ise internete ilk olarak 1986’da bağlandığını dile getirdi.

Prof. Dr. Üstündağ, İTÜ’nün 1987’de ABD üniversite bilgisayar ağı BITNET’e katıldığını, bu ağ üzerinden yurt dışındaki akademisyenlerle iletişim kurulmaya başlandığını anlattı.

İlk internet uygulamalarının metin tabanlı olduğunu aktaran Üstündağ, ancak 1990’larda web sayfaları ve e-posta gibi modern internet hizmetlerinin yaygınlaştığını söyledi.

Üstündağ, İTÜ’nün internet tarihinde önemli bir rolü olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Dünya genelinde yaklaşık 5,5 milyar insan internet kullanıyor. Bu müthiş bir rakam. Daha müthişi ise bunun üç katından fazla olanı, yani 17 milyar da internetin insan olmayan kullanıcısı var ve çok büyük hızla artıyor. Çünkü insan olarak bizim hayatımızda kullandığımız teçhizata, yardımcı araçlara, güvenlik sistemlerine, kameralara, hatta geleneksel telefonlarımızın yerine gelen internet protokolüyle taşınan sesler de dahil olmak üzere iletişimimizin tamamına yakını neredeyse internet üzerine dönmüş vaziyette.”

class=”medyanet-inline-adv”>

“GÜNÜMÜZDE İNTERNET, STATİK OLMAKTAN DİNAMİK VE DAĞITIK HALE GEÇTİ”

Web 1.0’ın statik web sitelerinin bulunduğu internetin ilk dönemi olduğunu kaydeden Üstündağ, web 2.0’ın ise kullanıcıların içerik oluşturduğu, paylaştığı ve etkileşime girdiği daha dinamik bir internet dönemini ifade ettiğini dile getirdi.

Üstündağ, web 3.0’ın ise daha akıllı, veri odaklı ve kullanıcı odaklı bir internet olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Günümüzde internet, statik olmaktan dinamik ve dağıtık hale geçti. Artık veri, tek bir sunucu yerine birçok noktada işleniyor. Blok zincir teknolojisi bu dağıtımı desteklerken, güvenliği artırdı. Bu da internetin ikinci bir endüstri devrimi gibi büyük bir dönüşüm yaşamasına neden oldu. Fiber optik ağların yaygınlaşması, 5G teknolojisi ve diğer yeni iletişim yöntemleri, internet hızını ve gerçek zamanlılığı artırdı. Ayrıca, pil ömrü uzun cihazlar sayesinde tarım ve şehir yönetiminde yeni çözümler sağlanıyor. Bu teknolojiler milyarlarca noktayı bağlayarak büyük bir veri ağı oluşturdu.”

class=”medyanet-inline-adv”>

İTÜ’nün yürüttüğü projelerin, bu yeni teknolojilerin mobilite ve hız açısından nasıl avantajlar sağladığını gösterdiğini vurgulayan Üstündağ, “Önümüzdeki yıllarda, yapay zeka ve diğer teknolojilerle bu gelişmeler daha da ileriye taşınacak. Web 3.0 ve Web 4.0 gibi terimler, bu teknolojik ilerlemeleri tanımlamak için kullanılıyor. Yapay zeka ve internet, hayatımıza kaçınılmaz bir şekilde etki edecek ve çevremizdeki dijital dokunun bir nevi ikizini oluşturacak. Bu, hem fırsatlar hem de tartışmalı konuları beraberinde getirecek.” ifadelerini kullandı.

AKILI ŞEHİRLER KONSEPTİ

İTÜ’nün internetin her bir uygulamasının sahaya yayılmasını sağlamak için çeşitli girişimlerde bulunduğunu kaydeden Üstündağ, bunlardan birinin de akıllı şehirler konsepti olduğunu anlattı.

class=”medyanet-inline-adv”>

Üstündağ, akıllı şehir konseptinin, kent içindeki hareketlerin ve çevresel faktörlerin optimizasyonunu sağladığını, bunu da İTÜ’de bulunan 5G teknolojisiyle yaptıklarını kaydederek, şöyle devam etti:

“Örneğin, bir şehirdeki hareketlerinizi analiz ederek tasarruf sağlanabilir. Sabah ve akşam yapılan hareketler, A noktasından B noktasına kaç defa gidildiği, hangi ulaşım araçlarının kullanıldığı gibi veriler toplanır. Yağış durumuna göre riskler ve araçlardan diğerlerine geçiş süreleri dikkate alınır. Kural tabanlı sistemlerin yerini, kişisel hareketlerinizi ve konumunuzu takip eden akıllı sistemler alır. Bu sistemler size en iyi organizasyonu sağlamak için veri toplar ve analiz eder. Kent güvenliği için de yağış nedeniyle atık sistemlerinde sorun oluştuğunda otomatik uyarılar yapılır. Geçeceğiniz rotadaki riskler belirlenir ve kısa vadeli yağış ihtimaline göre giysinizin ya da rotanızın uygunluğu değerlendirilir. Bu şekilde, sizin sadece baştan sona dijital bir ikizinizi takip ederek, günlük yaşamınızı destekleyen çözümler sunulur. İnternetin sağladığı bu tür akıllı sistemler, her birey için günlük 20 dakika tasarruf anlamına gelir. Benzer tasarruflar üretim ekonomisinde de sağlanabilir.”

“BULUT VE YAPAY ZEKA TEKNOLOJİLERİ YENİ BİR DÖNEME GEÇİŞİ SAĞLADI”

Bulut ve yapay zeka teknolojilerinin yeni bir döneme geçişi sağladığına işaret eden Üstündağ, bu dönüşümün, üretim ekonomisinden hizmetlere kadar hem tehditler hem de büyük fırsatlar sunduğuna dikkati çekti.

Prof. Dr. Üstündağ, şöyle devam etti:

“Bu tehditlerle başa çıkmak ve fırsatları görmek bizim için önemli bir strateji olmalı. Korkmanın faydası yok. Bu tehditleri iş fırsatına dönüştürmek gerekiyor. Bu bağlamda, gençlerimize büyük görevler düşüyor. Gençler, günümüz eğitim sistemleriyle daha yüksek adaptasyon yeteneğine sahipler. 30 veya 50 yıl önceki eğitimle kıyaslandığında, günümüz gençlerinin eğitimleri ve adaptasyon yetenekleri çok daha yüksek. Bu nedenle, gençlerin fırsatları görmek ve problemlere çözüm bulma yetenekleri, internet çağının bize sunduğu en önemli olgulardan biridir.”

Bu çağda başarıya ulaşmak isteyen ülkeler ile bireylerin fırsatları iyi değerlendirmek zorunda olduğunu belirten Üstündağ, “İnternet, başlangıçta sıradan bir protokol gibi görünse de kültürümüzü tamamen değiştirdi ve bundan sonra da değişmeye devam edecek. Kendi kültürümüzü koruyarak ilerlemek istiyorsak, gençlerin ve toplumun bu dijitalleşme sürecine uyum sağlaması gerekiyor. Bu şekilde bilgi toplumu olmanın gerekliliklerini yerine getirebilir ve gelecekte başarılı olabiliriz. Aksi takdirde, bu fırsatları kaçırmış olabilir ve tartışma konusu olabiliriz. Bilgi toplumu olmak ve rekabet edebilmek, ülkemiz açısından faydalı ve gerekli bir durumdur.” değerlendirmesinde bulundu.

Yorum yapın