Eylül ayı ile birlikte siyaset sahnesi yeniden hareketli günlerine dönüyor. AK Parti’nin 3 Eylül’de yapacağı MKYK toplantısında “kongre kararı” alınması bekleniyor. Ki bu, değişim sürecinin işaret fişeğinin de atılması demek.
CHP ise 4-9 Eylül arasında Sivas’tan Ankara’ya uzanacak şekilde Program ve Tüzük Kurultayı gerçekleştirecek. Bahse konu kurultay, CHP’nin düne takılıp takılmadığını, parti içinde açık/örtülü iktidar kavgası yaşanıp yaşanmadığını, değişim iddiasının samimi olup olmadığını anlamak bakımından gösterge niteliği kazanacak. Halihazırdaki manzara… 2028 planlarının CHP’deki nefsi hesapları kabarttığını ama seçmen baskısı yüzünden “taktiksel oyunlar oynandığını” gösteriyor. Eldeki veriler ise… CHP adına sistematik olarak “cumhurbaşkanı adayı gibi sunulan isimlerin” bugünkü halleri ile henüz sistemik onay alamadığını fakat her birinin performansının dikkatle izlendiğini teyit ediyor!
Biz, AK Parti’ye odaklanacak olursak…
O noktada farklı fikirler, hatta eksenler dikkati çekiyor.
Ne demek istiyoruz?
Örneğin “değişimin zamanlaması!” Geç kalındığını ve beklentilerin yönetilemediğini savunanlar da var, doğru teşhislerle tedrici değişimden yana olanlar da…
Veya…
Konjonktürel reçete yazanlara da rastlanıyor, yapısal çözüm önerileri üzerinde kafa yoranlara da… Misâl… 31 Mart yerel seçim sonuçlarını, “ekonomik faktörlere, sandığa gitmeyen ya da tepkisel oy kullanan seçmen psikolojisine” bağlayanların yanı sıra Türkiye Yüzyılı iddiası ile uyumlu yeni bir siyasi öykü yazılması gerektiğini, sadece eski metotlarla gidilemeyeceğini ileri sürenler de mevcut…
Sanılanın aksine AK Parti’de, yetkili kurullarda ve özel ortamlarda oldukça dinamik beyin fırtınasının sürdüğünü söylemek mümkün.
Kanımca bütün bunlar kadar önemli olan husus, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın, devlet hayatı ve siyasetteki sürekliliğini kabulle ilgili. Alçak ses tonu ile “Erdoğan sonrası” diye düşünceye dalanlar, Erdoğan’sız bir denklem kurulamayacağını, bunun sadece oturulan koltukla sınırlı bir konu olmadığını anlamak ve fabrika ayarlarına dönmek durumunda!
***
İşte bu aşamada, “değişim” kelimesi kimileri için fırsat, kimileri için tehdit manasına geliyor. Daha doğrusu kongre dönemini, şahsi mevzii koruma ve 2028’e ön hazırlık için değerlendirmek isteyenler bir sır değil. Elbette, en geç Mart 2025’te tamamlanması zaruri hal alan bu değişimin yeni yüzyıla, yeni kadrolara, yenilikçi anlayışa daha fazla fırsat penceresi açacağını umanlar da herkesin bildiği bir sır!
İşin özü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Ağustos 2024 tarihli konuşmasında ayan beyan ortada…
AK Parti’nin en önemli özelliği toplumu doğru analiz etmesi, değişimi, yenilenmeyi, kendini yeni durumlara adapte etmeyi başarması olmuştur.
Özeleştirimizi samimiyetle yapıyor; nerede eksiğimiz varsa, hiçbir komplekse kapılmadan üzerine cesaretle gidiyoruz.
Büyük Kongre sürecimizi sadece bir ‘vitrin yenilenmesi’ olarak değil, milletimizin bizden beklediği ‘kapsamlı değişimin ana zemini’ olarak görüyoruz.
Ve en kritik bölüm…
1- Kendini yorulmuş, bitkin hissedenlerin gönüllülük esası ile kenara çekilip soluklanması.
2- Koltuğuna yaslanıp rehavete kapılan, heyecanını kaybedenlerin, millete hizmetin önünde engel olmaması…
Görünür gelecek gösteriyor ki…
Tıpkı bundan 23 sene önce olduğu gibi bundan sonra da “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”