Bunlar kullanışlı kriminal unsurlar! Artık milli güvenlik meselesi haline geldiler

Sabah gazetesi yazarı Ferhat Ünlü, Türkiye’nin göçmen meselesini milli güvenlik sorunu olarak ele aldı. Suriye iç savaşının ardından Türkiye’ye gelen göçmenlerin sosyal ve ekonomik sorunlar oluşturduğunu belirten Ünlü, Kayseri’deki göçmen karşıtı olayların pogrom girişimi olduğunu ve önlem alınması gerektiğini vurguladı. Ünlü, göçmen meselesinin çözülmesinin Türkiye’nin milli güvenliği için önemli olduğunu ifade ettiği yazısında şunları kaydetti:

“Türkiye, uzun yıllardır etnik ve mezhebi fay hatları üzerinde oyunlar oynanan bir ülke olagelmiştir. Mezhebi fay hatları; 1978 Kahramanmaraş, 1980 Çorum olayları ile 1993 Madımak Oteli katliamı ile harekete geçirilmek istenmiş, ancak bu tür girişimler şükür ki sonuç vermemiştir.

1978’de kurulan ve altı yıl sonra, 1984’te silahlı terör eylemlerine başlayan PKK üzerinden kurgulanan Türk-Kürt çatışması senaryosu da yaklaşık yarım asırdır başarıya ulaşamamıştır.

Zira bu konuda bağışıklığımız çok yüksektir. Bunu elbette Türkiye üzerine oyunlar oynayan düşman güç odakları da çok iyi bilmektedir. Bu yüzden mezkûr odaklar; yeni, derin bir fay hattı, Haziran 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı’yla birlikte ülkemizde oluşan göçmen nüfus üzerinden çatışma planları yapmaya başladılar.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Kayseri’de başlayan ve birkaç ilimize münferit olaylar şeklinde sıçrayan göçmenlere, evlerine ve eşyalarına yönelik ‘pogrom simülasyonu’ neyse ki bağışıklığımız yüksek olduğu için fazla alevlenmeden söndü. Pogrom, dinsel, etnik ve siyasi nedenlerle bir gruba karşı düzenlenen toplumsal şiddet hareketlerine verilen isimdir ve Türkiye’de en müşahhas örneği 6-7 Eylül 1955 tarihlerinde Beyoğlu’nda Rumlara yönelik şiddet eylemleriyle yaşanmıştır.

Kayseri’de başlayan olayların, yıllar önce istihbari ve diplomatik düzeyde başlamış ve bugün tam da siyasi sonuçları alınma evresine erişmiş Esad rejimi ile görüşmelerin somutlaştığı dönemde ortaya çıkması rastlantı değildir.

Aynı şekilde Türkiye’nin askeri varlığının bulunduğu Suriye içindeki bölgelerde sahneye konulan şanlı bayrağımıza yönelik saldırı provokasyonlarının da organize olduğunu anlamak için istihbarat uzmanı olmaya gerek yok.

ANKARA’DA DA SAHNELENDİ

Yabancı gizli servisler, yaygın ‘alaycı’ deyimle dış güçler; provokasyon girişimlerinden sonuç alabilmek için hedef aldıkları ülkelerde uygun bir toplumsal zemin ararlar. Türkiye’de bu zemin, göçmen meselesi bağlamında vardır; ekonomik buhranın etkileriyle birleştiğinde bu zeminin çarpan etkisi de yükselmiştir.

Göçmen nüfusu üzerinden planlanan provokasyonlardan biri 2021 senesinde Ankara’nın Altındağ ilçesinde 18 yaşındaki Emirhan Yalçın’ın, Suriyeli biri tarafından bıçaklanarak öldürülmesinden sonra devreye girmiştir. Üç yıl önce Ankara’da göçmenlerin yoğunlukta olduğu mahallede toplananlar, yabancıların iş yerlerinin camlarını kırdı, eşyalarını dışarı çıkarıp, ateşe verdi. Geç saatlere kadar süren gerginlik, polisin müdahalesiyle son buldu.

Ne 2021 Ankara olayları, ne de ondan daha büyük çaplı olan Temmuz 2024 Kayseri olayları, ‘pogrom’ olarak nitelendirilebilecek sonuç ve niteliklere tam haiz olmasa da bir tür pogrom girişimidir ve tedbir gerektirmektedir.

KULLANIŞLI KRİMİNAL UNSURLAR

Kayseri’deki olaylar bir kez daha göstermiştir ki, herhangi bir ideolojik saikle hareket etmeyen biri de siyasi gerekçelerle başlayan pogromlarda lince iştirak edebilir. Kayseri’deki olaylara karışanların genelde kriminal tipler olması, çeşitli suçlardan; hatta ironik biçimde göçmen kaçakçılığı gibi suçlardan sabıkalı olmaları ideolojisiz, suça meyyal linç gruplarının ülkemizde her daim diri olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti bu tür olayları kontrol altına alabilecek güce fazlasıyla sahiptir. 2012’den bu tarafa devlet içinde yaşanan güç mücadeleleri ve 2013’te Gezi’de yaşanan toplumsal olaylar bu konudaki toplumsal bağışıklığımızı artırmıştır. Bununla birlikte Türkiye’nin bir göçmen meselesi vardır ve bağışıklığımızı daha da güçlendirmek için çözülmesi şarttır.

Esad rejimi ile yaklaşık dört yıldır sürdürülen istihbari diplomasi süreci, Türkiye’nin terörle mücadele maksatlı olarak Suriye’deki askeri varlığının sağladığı avantajların da etkisiyle sonuç alınabilir seviyeye erişmiştir.

Yazıyı; bundan iki sene önce, 15 Ağustos 2021’de bu köşede yayınlanan ‘Bir milli güvenlik meselesi olarak göç’ başlıklı yazının son iki cümlesiyle tamamlayalım:

“Düzensiz göçten ötürü meydana gelebilecek provokasyonlara karşı tedbir almak Türkiye için kısa vadeli bir milli güvenlik meselesi… Göçün ekonomik ve toplumsal sonuçlarını zamanla Türkiye lehine çevirmek de uzun vadeli bir milli güvenlik meselesi…” ”

 

Yorum yapın