Boğaz’ın incileri yalılar – Turizm Haberleri

İstanbul’da Boğaz’ın her iki yanında yer alan göz alıcı yalılar, en az Boğaz’ın kendisi kadar popüler. Avrupa ve Asya kıtalarının birbirine kavuştuğu İstanbul’da, farklı dönemlere ve mimari tarzlara sahip bu yapılar, aynı zamanda şehrin de en önemli kültürel mirasları arasında. Avrupa ve Anadolu yakalarının kıyılarını süsleyen yalıları keşfetmenin en güzel yolu ise şehrin büyüleyici manzarasına karşı, eşsiz bir seyir keyfi yaşatan tekne turları.

RENKLER SOSYAL STATÜ

Boğaziçi, tarih boyunca İstanbul’un her daim en gözde adreslerinden biri olmuş. Bu nedenle nefes kesici manzaralara sahip Boğaz kıyılarında 17. yüzyıldan itibaren sırtını korulara ve caddelere yaslayan çok sayıda yalı inşa edilmiş. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yalının konumu da rengi de sahibinin sosyal statüsüne göre belirlenirken yalılar da genellikle iki ya da üç katlı olarak konak ve köşk tarzında, çok sayıda oda ve bölümlerle, geniş bahçe veya koruya sahip olarak inşa edilmiş. Döneminin mimari üslubuna uygun olarak genelde kârgir, ahşap, bağdâdî teknikle inşa edilen, Osmanlı kültürünü içeren mimariye ve ihtişamlı görünüme sahip bu yapılar, kalem işi süslemelerle bezenmiş ve balkon yerine de geniş cumbalar eklenerek yapılmış. Yapıldıkları dönemde denize sıfır inşa edilen bu yapılar, kayıkhaneleriyle birlikte tasarlanmış.

300’DEN FAZLA YALI VAR

Bugün Boğaziçi’ne doğru bakıldığında hiç şüphesiz göze önce Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Adile Sultan Kasrı, Beylerbeyi Sarayı ve Küçüksu Kasrı gibi yapılar takılsa da Boğaz’ın her iki yakasını süsleyen 300’den fazla yalı olduğu biliniyor. Anadolu Yakası’nda Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vanikoy, Kandilli, Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe ve Beykoz; Avrupa yakasında ise Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı, Emirgan, İstinye, Yeniköy, Tarabya ve Sarıyer’de hepsi birbirinden güzel pek çok yalıyla bir seyir zevki yaşamak mümkün. Büyük çoğunluğu Osmanlı döneminde inşa edilen yapıların bir kısmı ise Cumhuriyet Dönemi’nde yapılmış. Günümüze ulaşan yapıların bir kısmı koruma çalışmalarıyla yeniden eski ihtişamlarına kavuşturulmuş durumda. Restore edilen yalılar, farklı biçimlerde yeni işlevler üstlenirken günümüzde bazısı otel, bazısı da müze olarak kullanılıyor. Çoğu ise hâlâ İstanbullu bazı ailelerin konutu olarak kullanılmaya devam ediyor.

TEKNE TURLARIYLA KEŞFEDİN

İstanbul Boğazı’nı ve kıyılara inci gibi dizilen bu yalıları keşfetmenin en güzel yolu ise elbette ki her iki yakayı da denizden izleyebileceğiniz bir tekne turu. İstanbul’da tekne turlarına Kabataş ve Eminönü gibi şehrin her daim canlı olan semtlerindeki vapur iskelelerinden başlayabilirsiniz. Turistlerin de yoğun ilgi gösterdiği bu turlar kısa ve uzun olmak üzere iki farklı seçenekte sunuluyor. Vaktiniz kısıtlı da olsa Boğaz’ı ve kıyıların tüm güzelliklerini bu tekne turlarında keşfedebilirsiniz. Öte yandan özel bir tekne kiralayarak ayrıcalıklı bir keşif deneyimi de yaşayabilirsiniz. Özellikle ilkbahar mevsimiyle birlikte, bahar çiçekleriyle renklenen İstanbul Boğazı’nda baharın müjdecisi olan ve lilamsı, pembemsi ve morumsu tonlarla kıyıları göz alıcı bir renge büründüren erguvan çiçeklerinin yarattığı manzara sizi kendine hayran bırakacak. Beykoz’dan Üsküdar ve Kuzguncuk’a Tarihi Yarımada’dan Beşiktaş, Kuruçeşme, Yeniköy ve Rumeli Hisarı’na doğru uzanan bu renk cümbüşü, İstanbul’da yalıların göz alıcı güzelliğine eklenerek ilkbahar zamanı Boğaziçi’ni daha da bir güzel kılıyor. Şanlıysanız Boğaz sularına dalıp çıkan yunuslarla bile turunuzu tamamlayabilirsiniz.

Yorum yapın