Bakan Şimşek’ten CNN Türk’te son dakika vergi ve enflasyon açıklaması – Son Haberler

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin ekonomideki yol haritasını CNN TÜRK’te anlattı. Bakan Şimşek’in açıklamalarından satır başları şöyle; Son 1 yıldır gerçekten geçmişte olmadığı kadar bir yoğunluk oldu. Seyahatler çok oluyor. Dolayısıyla yoğunluk iki boyutlu. Bir taraftan uluslararası arenada programın anlatılması, bir taraftan programın artması. İçeride ve dışarıda yoğun bir trafik var.

class=”medyanet-inline-adv”>

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRBakan Şimşek, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası yönetimiyle görüştüHaberi Görüntüle

RİSK PRİMİNDEKİ DÜŞÜŞ

İkinci olarak ülkenin rezervlerini biz iyileştirdik. Uluslararası rezervlerimiz geçen sene Mayıs ayında brüt olarak 98,5 milyar dolar. Bugün itibariyle açıklanan, yani geçen Perşembe günü açıklanan resmi rakamlar 147 milyar dolar civarına çıktı. 98,5 milyar dolardan 147’ye çıktı. Ama Cuma kapanışı itibariyle söyleyebilirim, 153 milyar doların üzerinde bir rezervimiz var. Rezervlerimiz arttı. Swap hariç piyasada çok tartışılan bir konu. Yani yurt dışından veya içerideki bankalardan geçici olarak, diyelim ki Alman dövize karşı TL verilmiş. Yani bu 98,5 milyar dolar swap dahil. Swapları hariç tuttuğumuzda eksi 60,5 milyar dolarımız vardı. Şimdi biz bunu yaklaşık 78 milyar dolar iyileştirdik. Yani rezervlerimiz, net rezervlerimiz swap hariç, net rezervlerimiz 78 milyar dolar iyileşti. Bu çok ciddi bir rakam. Çünkü şöyle bir perspektif vereyim; Mesela bizim en iyi dönemimiz 2003-2013’tür. Bu 10 yıllık süreçte net rezervlerimizdeki artış yaklaşık 38 milyar dolardı. Şimdi ne kadar? Şimdi son bir yılda net rezervlerimizdeki artış açıklanan rakamlar üzerinden 78 milyar dolar. Ama muhtemelen dediğim gibi bu son haftada çok ciddi girişler var. Yani yaklaşık 90 milyar doların üzerinde net rezervlerde cuma günü itibariyle bir iyileşme var. Bu da kırılganlığımızı azalttı. Neden? Çünkü rezerv olduğu zaman dış şoklara karşı tepki verilmiyorsunuz.

class=”medyanet-inline-adv”>

En önemli bileşenlerden bir tanesi bu. Kırılganlığın azalması.Tabii, dış kırılganlığın azalması. Şimdi ben size parça parça anlatayım. Mesela ülkemizin risk primi geçen sene çok yüksektir.

Risk primimiz 700 baz puanın üzerindeydi. Şu an itibariyle 270’in altına düştü. Ve bizim Risk primimizdeki düşüş, bize benzer ülkelere göre çok çok daha iyi. Dolayısıyla biz 700 baz puandan Risk priminin 270 baz puanın altına düşürdük. 270 baz puanın Risk primi yüksek bu arada, hala yüksek. Ama doğru yoldayız. Şimdi Risk primi ne işe yarar diye vatandaşlarımız sorabilirler. Genelde siz yurt dışından borçlandığınız zaman, aynı vadedeki, Amerikan tahvil, Amerika’nın sattığı kağıdın getirisini baz alıyorlar. Ona Risk free diyorlar, yani risksiz getiriyorlar. Onun üzerine sizin mutlaka Risk priminizi en az ekliyorlar. Dolayısıyla bizim dış borçlanma maliyetimiz düştü.

class=”medyanet-inline-adv”>

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRCumhurbaşkanı Erdoğan: Sosyal medya operasyon aygıtı olduHaberi Görüntüle

 

TÜRKİYE’YE DAHA ÇOK KAYNAK GELİYOR

Sadece daha ucuza borçlanmıyoruz. Daha çok borçlanma imkanı, yani Türkiye’ye daha çok kaynak geliyor. Geçen sene, Ocak-Mayıs döneminde bankalarımız yurt dışına 100 dolar borç ödedikleri zaman sadece 97 dolar bulabiliyorlardı. Yani net fazla 3 dolar ödemek zorundaydılar ve pahalıydı. Bu sene 100 dolar borç ödediklerinde 150 dolardan daha fazla kaynak buluyorlar. Real sektördeki durum daha dramatik. Geçen sene reel sektör, yani büyük şirketler yurt dışına 100 dolar borç ödediklerinde 73 dolar bulabiliyorlardı. Şimdi 120 doların üzerinde. Bunlara ‘rollover asyası’ diyoruz. Dolayısıyla hem dış kaynağa erişim arttı, hem daha ucuza dış kaynak bulabiliyoruz, hem de daha uzun vadeli. Yani çok daha elverişli koşullarda. Bu da kalkınmayı da getiriyor beraberinde.

class=”medyanet-inline-adv”>

“İTİBARIMIZ ARTTI”

Türkiye’nin itibarı arttı. Şimdi bunlar dış kırılganlığımızı azaltan, bünyemizi dış şoklara karşı güçlendiren, dayanıklılığımızı arttıran unsurlar. Bir şey daha hatırlarsanız, ikinci başlığımız vardı. O da enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledik. Şimdi tabii haklı olarak belli çevreler, finans çevreleri, piyasalar, vatandaşlar diyor ki, ya geçen sene enflasyon %38-40 civarıydı. Şu anda daha yüksek. Yani siz neyi başardınız, ne değişti diyorlar, haklı olarak. Şimdi şöyle bir şey, genelde başka türlü olsaydı sorusu sorulur. Yani bu program uygulanmasa ne olurdu mesela? Bu sorulmuyor.

Birincisi, geçen sene Türkiye hakikaten eşi benzeri görülmemiş son 100 yılın en büyük bir deprem felaketini yaşamış. Bu da bütçede çok büyük bir açığa sebep olmuş. Sadece deprem değil tabii, diğer faktörler de var. Ama ciddi bir bütçe açığı ile karşı karşıyaydık. Yani geçen sene bu programı başlatmadan önce piyasanın beklentisi ve bazı tahminler, bütçe açığı milli gelirin %9.8’ine, %9’ına, %10’una ulaşır diye bir beklenti vardı. Şimdi öyle bir açık tabii çok daha enflasyonist olurdu. Ne olurdu mesela? Öyle bir büyük açığı bankacılık sektöründen finanse etmeye çalışsanız, o zaman bütün kaynakları kendinize çekmeniz lazım, reel sektöre kaynak kalmasın. Şimdi biz ne yaptık? Onun yerine tedbir aldık. Geçen sene Temmuz ayında ciddi tedbirler aldık, almak zorundaydık. Tabii ki kısmen borçlanacaksınız ama kısmen de tedbir almanız lazım.

class=”medyanet-inline-adv”>

ENFLASYONUN KONTROLDEN ÇIKMASI ENGELLENDİ

Kur korumalı ödemek diye bir konsept vardı ülkede. Şimdi bu uygulama, eğer kur, bankaların verdiği faizden çok daha fazla, yani lira değer kaybederse, farkı Merkez Bankası para basarak veriyordu. Hazinede, zaten bütçede böyle bir kaynak yoktu. Şimdi, geçen sene biz, uluslararası dış kaynağa, finansmana erişmeseydik, düzeltme noktasında bu ilerlemeleri sağlamasaydık, çok büyük ihtimalle, bazılarının beklediği gibi, lira ciddi bir şekilde değer kaybedebiliyordu. Eğer kaybetseydik, Merkez Bankası çok daha fazla para basmak zorunda kalacaktı. Türkiye gerek deprem felaketini, gerekse kur korumalıyı yöneterek, ciddi bir şekilde enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledi. Biz zaten, ilk yılı geçiş yılı olarak belirlemiştik. Dolayısıyla özetlersek, hem iç kırılganlığı azalttık, hem dış kırılganlığı azalttık.

ENFLASYON TEK HANEYE DÜŞECEK Mİ?

Enflasyonda kalıcı düşüş başladı, devam edecek. Enflasyon, en kötü vergidir. En adaletsiz vergidir. Çünkü enflasyon, hakikaten dar gelirliyi çok etkiliyor. Gelir dağılımını bozuyor. Dolayısıyla ne yapıp ne edip, vatandaşımızın kalıcı alım gücünün artışı için, kalıcı refah artışı için, bizim enflasyonun kontrolünü almamız lazım. Fiyatlar daha yavaş artıyor ama artmaya devam ediyor. Dolayısıyla enflasyonda düşüş, fiyatlarda düşüş anlamına gelmiyor. İki şeyi karıştırmamak lazım. Ama şunun altını tekrar çizmek istiyorum. Biz enflasyonun dar geriliği, çok etkilediğini, bir geçir sıkıntısı olduğunun farkındayız. Bunu biliyoruz ve bu şuurla hareket ediyoruz. Ama kolayca çözümler yok. Kestirme çözümler yok. Bakın, az önce de söyledim. 56 ülke 100 enflasyon şoku incelenmiş. Ortalama 3.4 yıl almış şok öncesi. Bizim şok öncesi ne? Şok öncesi diyelim ki tek hane. Onun için biz bu programı yaparken 3 yıllık perspektif ortaya koyduk. Bakın ilk yıl kontrol altına aldık. Şimdi dezenflasyon başladı. Belirgin, kalıcı bir dezentlasyon. Enflasyonda inişin şu anda içindeyiz. Önümüzdeki yılın başında, yani 2025’in başında ilk çeyreğinde, enflasyon 30’lu rakamlara düşecek.

2025’TE ENFLASYON NE OLACAK?

2025 Haziran, Temmuz gibi, çok büyük ihtimalle 27 rakamlara düşecek. Belki daha önce düşer. Perspektif vermek için söylüyorum. Yılın sonunda da bizim hedefimiz, Merkez Bankası’nın bandının üstü değiştirmezlerse yüzde 21. Ama biz, yüzde 17 istiyoruz. Gelecek senenin sonunda enflasyonun yüzde 20’nin altına indirebileceğimize samimi bir şekilde inanıyoruz. Tabii 2025’in sonunda. Biz samimiyiz bu konuda. 2025’in ikinci yarısında çok belirgin bir düşüş olacak hissedilecek. İşte bütün bunları aşmak için, yani kalıcı refah artışı için, daha adil gelir dağılımı için enflasyonu tekrar tek hale indireceğiz. Şimdi AK Parti bunu başardı. AK Parti hükümetleri bunu başardı. 

Bakın, 70’li yıllarda her gelen enflasyonu düşüreceğim demiş. 80’li yıllarda rahmetli Özal tek başına iktidar. Uzun süre bir sürü program, bakan geldi gitti ama düşürülemedi. 90’lı yıllar ortalama enflasyon %70’in üzerinde düşürülemedi. Kolay değil, kolay değil. Ama biz 2003 sonrasında, 2002 sonrasında enflasyonu gerçekten tek hale düşürdük.

GELECEK SENE BU OLMAYACAK

Tekrar edeyim, fiyat artışlarındaki yavaşlama hissedilir düzeyde. Şu anda reel olarak fiyatlar artmıyor, düşüyor. Konut aynı şekilde. Dolayısıyla mesela eğitim, son on iki aya baktığınız zaman yüzde 120’nin üzerinde bir artış vardı. Ama geçmişte muhtemelen tutulmuş, şimdi yansıyor. Ama gelecek sene bu olmayacak. Örneğin kirada da aynı şekilde. Biz mesela konut arzını artıracağız. Mesela bu sene deprem bölgesinde 201 bin tane konut teslim edilecek. Şimdi sadece bir miktar sabra zamana ihtiyacımız var. Uluslararası deneyim de bunu gösteriyor. Ortalama 3.4 yıl. Daha biz 1.4 yılı yeni geride bıraktık.

CUMHURBAŞKANIMIZIN DESTEĞİNİ HEP HİSSETTİK

Ülkede tabi bir takım dengesizlikler var. Pandemi olmuş, savaş olmuş, deprem olmuş. Bunları görelim. Eksiklikler, yani dengesizlikler var. Ama sonuçta, biz bir program ortaya koymuşuz. Programı kararlılıkla uyguluyoruz. Ve Cumhurbaşkanımızın desteğini hep güçlü bir şekilde hissettik.

DÜNYADA TEK ÜLKEYİZ

Kredi notumuz arttı değil mi? Kredi notu son bir yılda hatta 2024 yılında her üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından kredi notu arttırılan tek ülkeyiz dünyada tekiz. Bakın abartmıyoruz. Moody’s iki kademe arttırdı. Fitch iki kademe arttırdı. Ve Standard & Poor’s bir kademe arttırdı ama pozitif görünüm var. Yani siz bu programı uygularsanız arttıracağım diyor.

Enflasyon yüksekse planlama yapmak zordur. Fiyatlama zordur. Stok yönetimi zordur. Gerçekten zordur. Hatta bazı ülkelerin iş insanları yüksek enflasyon ortamında nasıl faaliyet göstereceklerini bilmiyorlar. Bir örnek vereyim. Dostumuz bir ülke. Ben bu sene dedim ki ya Türkiye’de faaliyet gösteren, önde gelen şirketlerimizin CEO’larıyla biz bir araya gelelim bir akşam. Dinleyelim yani ne sorunlar var, nasıl yardımcı olabiliriz, nasıl daha çok yatırım çekebiliriz. Türkiye’yi çok seven bir ülke. Dedim ki geçen sene sizin ülkenizden dünyaya 80 milyar doların üzerinde yatırım gitti. Çok ciddi bir yatırım. 80 milyar dolar yurt dışına yatırım yapıldı. Ama dedim Türkiye’ye çok fazla bir şey gelmemiş. Niye dedim. Biz sizinle dost değil miyiz? Açıkça öyle söyledim. Ne dediler bana? Burası bizim ikinci vatanımız. Biz burayı çok seviyoruz. Buraya yatırım yapmak istiyoruz. Ama enflasyon ortamında nasıl faaliyet göstereceğimizi bilmiyoruz

KDV ORANLARINI ARTIRMAYI DÜŞÜNMÜYORUZ

İndirimli oranları gözden geçireceğiz, etkinlik açısından, verimlilik açısından. Dolayısıyla o husus bir kenara, genel KDV oranlarında artış gündemimizde yok. İki, kurumlar vergisinde bir artış gündemimizde yok. Gelir vergisi dilimlerine ilişkin bir artış gündemimizde yok. Tabi ki programın çok boyutu var. Diyelim ki belli bir alanda, ithalatta, biz risk görmeye başladık. Veya içeride bir takım sektörlerin korunma ihtiyacı var. Ona yönelik tedbirleri her zaman alırız. O ayrı bir istisna. Ama bu istisnai durumlar için söz konusu. Ben spesifik örneklere girmek istemiyorum. Dolayısıyla şu anda bizim gündemimizde, bu an itibariyle kurumlar vergisi, gelir vergisi ve KDV genel oranlarında herhangi bir artış gündemimizde yok. Geçen sene Eylül’de de söyledim bunu.

MİLLİ GELİRİMİZ O ZAMAN ARTACAK

Mesela şu anda, kadınların iş gücüne katılım oranı %36 Türkiye’de. OECD ülkelerinde %66. Nereden geldik %36’ya? %20’lerden geldik. İlerleme kaydetmişiz. Ama eğer biz OECD ortalamasını yakalarsak, kadınların iş gücüne katılım oranında, ne olacak biliyor musunuz? Bizim milli gelirimiz bugün dünden %20 daha yüksek olacak. Ve Türkiye o zaman, yüksek gelirli ülkeler grubuna girecek.

Benim bir siyasi gündemim yok, tamamen bu sorunları, makro ekonomik dengeleri sağlamak, sorunları çözme noktasında Sayın Cumhurbaşkanımıza yardımcı olma dışında benim herhangi bir motivasyonum gerçekten yok, ne de gündemim var. Dolayısıyla benim gerçekten bu güzel ülkemize hizmet dışında zerre kadar başka bir beklentim yok.

20 YIL SONRA ALINDI

Bakın ilk defa Türkiye yatırım yapılabilir kredi notunu 1990’ların başında aldı, 93’te kaybetti, 94’te büyük bir kriz yaşandı, sonra ne zaman aldık biliyor musun? Yatırım yapılabilir kredi notunu veya statüsünü 2013’te, 20 yıl sonra, tam 20 yılda.

BİZE ETKİSİ SINIRLI OLDU

Japonya kaynaklı küçük bir türbülans yaşandı. Japonlar Yen borçlanmışlardı, faizi düşük diye. Dolara çevirmişler, gitmişler, Amerikan hisseleri almışlar. Amerika’da bir takım veriler çıkıp, Amerika’da acaba resesyon olur mu, endişesi baş gösterince, bu arada da Japon Merkez Bankası ufak bir faiz artışına gitmiş, Yen de değerlenmiş. Bunlar bu Yeni açığa satmışlar ya, tekrar yene dönmek zorunda kaldılar. Burada bir türbülans yaşandı. Bu arada bize etkisi sınırlı oldu. Bakın, oldu ama sınırlı oldu. Mesela bu asılsız iddialar sonrası, Türkiye’den muazzam bir para çıkışı oldu. Özellikle off-shore, yani dışarıdan kaynak. Çünkü onlar tedirgin oldular. Dolayısıyla bu tedirginliklerin, bu belirsizliklerin, bu tür iddiaların maalesef maliyeti var. Memlekete maliyeti var. Tabii ki dezenformasyon birimi tarafından önce yalanlandı. Ona rağmen, bakın, ona rağmen, maalesef bu dedikodular devam etti. Ve dışarıya bir şekilde servis edildi.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRMeteoroloji yeni hava durumu raporu yayımladı ve il il uyardı! Metrekareye tam 100 kg yağmur düşecekHaberi Görüntüle

Yorum yapın