Bahçeli’nin hamlesi terörü bitiriyor mu? Devlet aklı devrede

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Saydam, Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı çağrının Türkiye’nin terörle mücadelesinde kritik bir adım olduğunu dile getirdi. Saydam, bu çağrının arkasında uzun vadeli bir devlet aklı olduğunu belirtti. PKK’nın lağvedilmesi sürecinin terör örgütüne büyük bir darbe vuracağını ifade eden Saydam, Türkiye’nin bu adımla iç cepheyi güçlendirmeyi amaçladığını vurguladı. Saydam, bu süreçte siyasi iletişim stratejilerinin de dikkatle uygulanması gerektiğini kaydetti. Ali Saydam, şunları söyledi:

“İsrail ve ABD, İran’a büyük bir darbe vurma hazırlığı içinde mi?

Evet!

Gazze, Lübnan ve Suriye’nin hükümranlık alanları İsrail tarafından yerle bir edildi, bundan sonrası karanlık mı?

Evet!

İsrail’in bir gün sınırımıza dayanma, ABD ile birlikte besledikleri YPG teröristleriyle iş tutarak güvenliğimize, huzurumuza kastetme, istihbarat faaliyetleriyle karmaşaya neden olma olasılığı var mı?

Evet!

ABD, Çin’i zayıflatmak ve Pasifik’teki hakimiyetini perçinlemek için onu çevreleyen Yeni Zelanda, Avustralya, G. Kore ve Japonya’yı NATO’ya yerleştirmeye çalışıyor mu?

Evet!

Rusya, Orta Doğu’daki çelişkilerin tam göbeğine yerleşmiş vaziyette mi?

Evet!

BRICS’in önlenemez yükselişi AB’yi rahatsız ve de dengeleri altüst etmekte mi?

Evet!

PKK meselesini “Kürt sorunu” olarak sunmak ve orada sağlayacağı ittifakla arkada PKK’nın olup olmadığını dikkate almadan iktidara yürümek isteyen bir ana muhalefet partisi var mı?

Evet!

Yıllarca PKK iltisaklı DEM ve benzeri partilere ağır eleştiriler getirdikten, bunlarla iş birliği yapan ana muhalefet partisi ile müttefiklerini ‘bebek katillerinin’ ortağıymış gibi konumladıktan ve hatta bu nedenle 31 Mayıs seçimini kazandıktan sonra insana “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirten bir eylemin içine girmek, siyasi iletişim boyutunda son derece riskli değil midir?

Evet…

Peki, bütün bu çelişkileri bir anda çözümlemenin en önemli adımı olarak PKK’nın lağvedilmesi görüşünü ortaya atıp gündemi belirlemek ve tartışmanın odağını beklenmedik, çetrefilli ancak uzun vadeli ‘devlet aklı’ doğrultusunda olduğu izlenimini yaratan bir eksene kaydırmak en azından üstünde tartışılması gereken ciddi bir yaklaşım mıdır?

Evet, ama…

İşin ‘ama’sı şu: Yıllarca sürmüş terörle mücadele, şehitlerimiz, perişan anneler, öksüz, yetim çocuklar, baskı altına alınmış köyler, canına kastedilmiş siviller… Bu mücadeleye, Türkiye’nin dört bir yanındaki vatandaşlarının huzurla alacağı nefesi sağlamak üzere akıtılmış kaynaklar… Ekonomik krizlerin ortasından geçip dururken bu kaynakların başka, ikincil ihtiyaçlara sevk edilememesi… Terör örgütünün 40 yıldır sürdürdüğü kara propagandaya karşı üretilmiş söylemler, sarf edilmiş sözler… Askerimizin, emniyetimizin, kamu görevlilerinin kahramanlıkları… Cansiparane mücadeleler, adanmış hayatlar…

Bütün bu tarih, bu hafıza, bu duygusal iklim öyle bir anda değişebilir mi? Bir açıklamayla hemen ikna olunması beklenebilir mi?

Hayır!

O hâlde ne yapmalı? Lafı ortaya atıp, tartışmayı sadece medyaya ve muhalif siyasetçilere bırakmamalı… ‘Öncesi, sırası, sonrası’ yöntemine uygun bir kapsamla hazırlanmış, 3İ (İstişare, İkna, İttifak) stratejisiyle donatılmış bir iletişim eylem planı devreye alınmalı…

Devlet aklını, millet aklı ile birleştirmeli…”

 

Yorum yapın