Aşkın başkentindeyiz; Roma… Tarih meraklılarını günlerce, haftalarca hatta aylarca kendine bağlayacak kadar zengin bir şehir Roma… Sanat, aşk, savaş, barış, zulüm, trajedi hepsi bu şehirde yaşanmış. Michelangelo, Raphael, Caravaggio, Bernini, Julius Ceasar her an her yerden bir heykeli ile karşınıza çıkıveriyor. Şehir böylesine tarihi bir görsel şölen sunarken ayrıca size derin bir romantizm yaşatıyor, hayal kurduruyor, âşıklar şehrinde adeta sizi âşık olmaya zorluyor. Mesela, Roma der demez ilk akla gelen, kartpostallarda bolca gördüğümüz hatta İtalyan yönetmen Fellini’nin muhteşem filmi La Dolce Vita’da (Tatlı Hayat) hayran kaldığımız Trevi Çeşmesi, Türklerin deyimi ile Aşk Çeşmesi… Turistlerin akın ettiği en uğrak mekânlardan olan çeşme, en çok da âşıkların gözdesi… Herkes ayrı dileklerle bu çeşmeye para atıyor. İtalya’da evlenen çiftler ise aşkları daim olsun diye gelinlikleri ve damatlıkları ile soluğu burada alıyor. Bir inanışa göre de burada dilek tutup para atanlar tekrar Roma’ya gelebiliyor. Bu çeşmenin tılsımlı bir havası var. Kalabalık ve kalabalığın uğultusu sizi ilk etapta rahatsız ediyor ama çeşmeye yaklaşıp da akan suyun sesine kendiniz bıraktığınız an, bütün uğultular gidiveriyor, suyun o huzur veren sesi sizi sarıp sarmalıyor… Bu esnada belki de yapılacak en güzel şey; gözlerinizi kapatmak, hayale dalmak ve hayattan bir parça almak…
İSPANYOL MERDİVENLERİ’NDE SEYİR
Aşk Çeşmesi’ne çok yakın olan ve turistlerin oldukça ilgisini çeken bir diğer mekânda İspanyol Merdivenleri… Adını İspanyol Elçiliği’nin bulunduğu İspanyol Meydanı’ndan alan merdivenlerin yapımı 1726 yılında tamamlanmış. 137 basamaktan oluşan merdivenler 19. Yüzyıl’da sanatçıların buluşma yeri iken günümüzde âşıkların, turistlerin, hünerlerini sergileyen müzisyenlerin, etrafı seyretmek için oturanların mekânı olmuş… Hemen hemen her milletten insanın yer aldığı bu mekânda anı ölümsüzleştirmek isteyenler fotoğraf çekilirken kimisi de sadece bu anın tadını çıkarıp Roma’nın seyrine dalıyor.
RENK RENK ÇİÇEKLER…
Merdivenin başlangıcında Bernini tarafından yapılmış küçük bir havuz yer alıyor. Aynı hizada yer alan bloklarda zamanında İngiliz şairleri Keats ve Shelly’nin ikâmet ettiği, ziyarete açık evleri bulunuyor. Basamakların hemen tepesinde Trinita dei Monti to Piazza di Spagna Kilisesi yükseliyor. Renk renk çiçeklerle bezenmiş merdivenlerin en tepesine çıkıp, çiçeklerin büyüleyici kokusunu içinize çekerek Roma’yı seyre dalmak muhteşem bir deneyim.
ÖLÜM ARENASI COLOSSEUM
Roma aşka, savaşa, barışa, trajediye ve zulme sahne olmuş bir şehir. En büyük aşkların yaşandığı bu şehirde, çok büyük acılar da yaşanmış. Gladyatör filmlerinden görmeye alışık olduğumuz vahşi sahnelerin hepsi Roma’nın ölüm arenası olan Colosseum’da gerçek olmuş. Tarihi 2000 yıl gerilere uzanan yapı, 72 yılında İmparator Vespasiano tarafından yaptırılmaya başlanmış ve 80 yılında oğlu Titus tarafından tamamlanmış. 80 adet girişi olan bu devasa yapı 4 kattan oluşuyor. Yaklaşık 87 bin kişi alan amfi tiyatro, farklı sosyal sınıflar için ayrı ayrı oturma düzeneği ile düzenlenmiş. Roma’nın bin yıl ayakta kalması şerefine, M.S. 249 yılında düzenlenen şenliklerde yüzlerce hayvan dövüştürülerek öldürülmüş. Gladyatör dövüşlerinde de yüzlerce gladyatör ölüme gönderilmiş. Tarihte büyük zulümlere sahne olsa da heybetli duruşu ile gelen turistleri büyüleyen yapı, 19. Yüzyıl’a kadar dünyanın en büyük amfi tiyatrosu olarak ayakta kalmış.
GÖRKEMLİ BİR MEYDAN
Roma Tanrılarının kutsal Tapınağı Pantheon’a çok yakın mesafede olan Navona Meydanı, oval şekli ve büyüklüğü ile Roma’nın en görkemli meydanı. Hipodrom şeklinde tasarlanan meydan, bir zamanlar Romalıların buluşma yeri iken günümüzde turistlerin, ressamların, karikatüristlerin, müzisyenlerin, hediyelik eşya satıcılarının hatta falcıların gözdesi olmuş. Birbirinden büyüleyici barok binalarla çevrili meydanın en ünlü yapıtı, tam ortadaki Fontana dei Fiumi yani Dört Nehir Çeşmesi. Dünyanın dört bir yanındaki dört büyük nehri Nil, Tuna, Ganj ve Rio della Palata’yı temsil eden çeşme, Bernini öğrencileri tarafından yapılmış. Birbirinden güzel cafe ve restoranların bulunduğu meydanda, yorucu geçen bir gezinin ardından soluklanabilirsiniz.
TANRILARIN TAPINAĞI PANTHEON
Antik Roma döneminde tüm tanrılara adanan Pantheon Tapınağı, M.Ö. 100’lü yıllarda yapılmış. Pagan döneminde tapınak olarak inşa edilen yapı, Hıristiyanlığın kabulü ile Katolik Kilisesi’ne çevrilmiş. Silindir biçiminde inşa edilen tapınak, 43 metre yüksekliğinde, 43 metre çapında, ‘Tanrı’nın Gözü’ diye tabir edilen ve içeriye ışık alabilen 8 metre ortası delik kubbesiyle, benzeri bir daha yapılamamış tek tapınak olma özelliğine sahip. Ünlü ressam Rafaello’nun da mezarının bulunduğu yapı, 2000 yıl boyunca ayakta kalabilmiş, görülmeye değer ender eserler arasında…
4 “NE”!
Antik Roma şehrinde muhteşem bir gezinin ardından 4 “Ne” sorusu geliyor hemen akıllara; Ne yenir? Ne alınır? Nerede kalınır? Ne zaman gidilir? Bizim yemek kültürümüze çok yakın olan İtalyan mutfağında size tavsiye edebileceğimiz en güzel lezzetler; makarna, pizza, tramisu ve cappicuno. Tabi ki meşhur roma dondurmasını da unutmamak lazım… Modanın önde gelen kentlerinden biri olan Roma’nın lüks caddeleri, dünyaca ünlü markalara ev sahipliği yapıyor. İspanyol Merdivenlerinin tepesinde yer alan oteller, kentin en iyi manzarasına hakim.