Emin Pazarcı, İsrail’in insanlık dışı saldırılarını ve Filistinlilere karşı uyguladığı şiddeti eleştirdi. Akşam gazetesi yazarı Pazarcı, İsrail’in kendi vatandaşlarına karşı bile acımasız davrandığını ve İslam dünyasının bu durum karşısında sessiz kaldığını belirtti. Filistin’deki katliamların Batı’nın ikiyüzlülüğünü gözler önüne serdiğini ifade eden Pazarcı, şunları kaydetti:
“Ademoğluna genel olarak “insan” adı verilir. Ama tamamı insan değildir. Hatta onlara insan diye hitap etmek, insanlığa hakaret olur. İçlerinde hayvandan da aşağı, “Esfeli Safilin” olarak adlandırılanlar vardır.
Ne dediğimi anlamak için İsrail’e bakmak yeterli. İnsanlıktan nasibini almamış büyük bir kitle var orada. Kendilerini “üstün ırk” olarak görüp, insanlığın bütün değerlerini katlediyorlar. Batı’da da bol miktarda destekçileri bulunuyor.
“Alçak” kelimesi yeteriz kalır onlar için. “İğrenç” diyerek anlatamazsınız yaptıklarını. Kelimeler kifayetsizdir o güruhu ifade etmek için.
7 Ekim 2023’ten bu yana, neredeyse bir yıldır sırtlan sürüleri gibi saldırıyorlar. Bu süre içinde 40 binden fazla insanı katlettiler. 90 binin üzerinde yaralı var. 10 bin kayıp aranıyor. Muhtemelen onlar da toprağın altında. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, minicik bir toprak parçasında en büyük barbarlığı sergiliyorlar.
İnsanlığa savaş açmış durumdalar…
İsrail, son bir yıl içinde mazlumların üzerine sürekli ölüm, acı ve gözyaşı yağdırdı. Saldırılarında 81 bin ton patlayıcı kullandı. 7 atom bombasına eşit bir tahribat ortaya çıkardı.
Yetmedi, bitmedi, kin ve nefret bu kadarla da sınırlı kalmadı. Öldüremediği, katledemediği sivilleri de insanlık dışı bir hayata mahkûm edip kaçırmak için iş makineleri kullandı. Elektrik, su ve kanalizasyon şebekelerini tahrip etti. Filistinlilerin dükkânlarını yıktı.
İnsanlığın yasakladığı, içine sindiremeyeceği ne varsa onu yaptı.
***
Sadece Filistinlilere saldırmıyorlar, kendi aralarında da itişip kakışıyor bu barbarlar. Mücadelelerinin altında ise insani bir duruş değil, metot farklılığı var. Filistinlilere uygulanacak insanlık dışı muamelede tamamı aynı fikirde.
Devlet kurdukları 14 Mayıs 1948’den bu yana farklı davranmadılar zaten. İşgal ettiler, başkalarının topraklarına çöküp oturdular. Mazlumları, çocukları öldürdüler. Hastane bombaladılar, ambulans vurdular. Filistinlileri yok edilmesi gereken haşeratlar gibi gördüler. Gereğini de yaptılar.
Bugün Netanyahu’ya kızanlar, protesto gösterileri yapanlar, “Niye Filistinlileri öldürüyorsun, insan ol” demiyorlar. “Bizim esirler niye ölüyor, onları neden kurtaramıyorsun” diye bağırıyorlar. Biraz da rahat ve huzurları kaçtığı için tepkililer.
İçlerinde onlara insan diye bakanların, yaşadıklarından acı duyanların sayısı yok denecek kadar az çünkü!
İşte böyle bir gerçekle karşı karşıyayız.
En vahimi de İsrailliler, kendi açtıkları ateşle hayatını kaybeden birkaç rehinenin cesedi geldi diye ayağa kalkıyorlar. Günlerce protesto gösterileri yapıyorlar. İslam Dünyasının büyük bölümü ise, yaklaşık bir yıldır dozunu iyice artıran katliam karşısında uykuda. İsrail ölüm kusuyor, çocukların parçalanan cesetleri ortalığa saçılıyor. İçlerinde buna dolaylı destek verenler bile var.
Demek ki neymiş?..
Hak haklının değil, güçlününmüş! Birleşmiş Milletler dahil, küresel düzeni sağlamaya çalışan kuruluşların tamamı koca bir yalanmış! Haktan yanaysak ve hakkı savunuyorsak eğer, güçlü olmak zorundayız. Onun dışındaki söylemlerin hepsi boş, tamamı hikâye.”