Ege’den Akdeniz’e Türkiye’nin tüm kıyıları birbirinden güzel… Ancak Akdeniz’in ortasında öyle nazlı bir güzel var ki… Tarihi, doğası, bayrağı, eşsiz kum ve plajlarıyla bizi çağırıyor. Evet, Akdeniz’in incisi Yavru Vatan Kıbrıs’tan bahsediyorum… Rotamız Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti (KKTC)… Hem deniz hem havayoluyla gidilebilen adaya kimlikle giriş yapabiliyor olmamız zaten bize buranın vatanımız olduğunu ilk anda hissettiriyor. Al bayrağımızı selamladığımız adada bu sıcak yaz gününde ilk durağımız Karpaz Yarımadası oluyor… Altın sarısı kumlarıyla sanki altın sarısı saçlarını savuran bir kız gibi… Mavi gözlerinin yaşları kıyıya vuruyor. Güneş ışıl ışıl… Deniz bizi çağırıyor. Muhteşem bir deniz-kum-güneş keyfini sunan bu adada, saatler su gibi akıyor.
OSMANLI İZLERİNİ TAŞIYOR
Adada ikinci günümüz… Burada saatler hem çok hızlı akıyor hem de zaman çok yavaş, sakince ilerliyor. Yavru Vatan’ı biraz keşfetmek istiyoruz. İlk durağımız adanın başkenti Lefkoşa. Adanın en kalabalık nüfuslu olan bu şehri aynı zamanda KKTC’nin ekonomik, sosyal ve kültürel kalbi… Lefkoşa’da ilk durağımız Girne Kapısı. Mimarisi ve tarihiyle dikkat çeken bu kapı, Venedikli askeri bir mimar olan Francesca Barbaro tarafından 1567’de yapılmış. 1800’lü yıllarda Osmanlı tarafından restore edilen Girne Kapısı, günümüzde içinde bir turizm ofisi barındırıyor. Venedikliler adaya birçok tarihi yapı bırakmış. Bunlardan biri de Venedik sütunu.
Granitten yapılmış olan 6 metre uzunluğundaki sütun, çok eskiden Gazimağusa’daki Salamis Antik Kenti’ndeyken 15. Yüzyıl’da Venedikliler tarafından Lefkoşa’ya getiriliyor. Üzerinde 6 İtalyan ailesinin armasını bulunduran sütun, Lefkoşa’nın en merkezi yeri olan Atatürk Meydanı’nda ziyaretçilerini bekliyor. Lefkoşa’nın mimarisiyle etkileyen bir diğer eseri Selimiye Camii. 16. Yüzyıl ortalarında St. Sophia Katedrali’nin camiye dönüştürülmesiyle ortaya çıkan cami, Kuzey Kırbıs’ta Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri. Selimiye Cami’nin hemen ilerisinde yer alan Büyük Han, inşa edildiği dönemde gezginler ve tüccarlar tarafından kullanılıyormuş. O dönemde de dinlenme ve soluklanma alanı olan bu güzel han, şimdi de turistlerin uğrak rotası. Burada tatlı şivesiyle Kıbrıslıların işlettiği kafelerde çay-kahve içebilir, adaya dair güzel anılar dinleyebilirsiniz.
İYOT KOKUSUNDA LİMAN BOYU
Adadaki üçüncü günümüzde durağımız Girne oluyor… Beşparmak Dağları’nın eteğine kurulan Girne, limanı, havası, yol boyu uzanan narenciye, zeytin, keçiboynuzu ağaçları ve güler yüzlü insanlarıyla tam bir Akdeniz şehri. Hemen her yolun limana uzandığı bu şehirde dükkânları geze geze limana doğru yürüyoruz. İyot kokularıyla bizi karşılayan liman, çevresindeki şık restoranlarıyla davetkar… Venediklilerden kalma eski evlerin, Girne Kalesi’nin ve deniz manzarasının süslediği bu enfes limanda bir kahve içip Girne Kalesi’ne doğru ilerliyoruz. Bizans, Venedikliler, Osmanlılar ve İngilizlere dair pek çok eser saklayan bu güzel kale, kentin tarihi dokusunu besleyen önemli bir yapı. 7. Yüzyıl’da Bizanslılar tarafından Arap saldırılarına karşı yapıldığı düşünülen kale, gece ayrı gündüz ayrı limana açılan çok güzel bir manzaraya sahip. Kalenin içinde bulunan etkileyici Batık Gemi Müzesi, Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa lahiti ve zindan ya da ambar olarak kullanılmış odalar, zamanda yolculuğa çıkarıyor.
HAYALET ŞEHRİ ZİYARET
Adadaki son günümüzde son durağımız Mağusa olarak da bilinen Gazimağusa… Burada ilk durağımız ise bir tarihin de simgesi olan ve 2020’de yeniden ziyarete açılan Kapalı Maraş… 1970’li yılların başlarında Akdeniz Bölgesi’nin en gözle tatil noktalarından biri olan Maraş, bir anda karanlığa bürünüp “Hayalet Şehir” olmaya terk edilmiş. Şimdilerde yeniden ziyaretçilerini ağırlayan bu şehri çok yakından görmek insanı çok heyecanlandırıyor. Bu şehirde bir sonraki durağımız Othello Kalesi… Surların içerisinde bulunan ve bir iç kale olan Othello, 1300’lü yıllarda Lüzinyan Dönemi’ne şahitlik etmiş. Venedikliler’in hakimiyetine geçtikten sonra duvarları kalınlaştırılan kale, günümüze kadar ulaşmayı başarmış. Kaleden sonra çarşıya doğru yürümeye devam ettiğinizde karşınıza görkemli bir yapı çıkacak: St.Francis Manastırı. Burası 1226 yılında Kıbrıs’a gelen Francis mezhebinin Gazimağusa’daki en önemli manastır ve kiliselerinden biriymiş. Francis mezhebi, MS 1400’lü yıllarda adanın neredeyse tamamına yayılmış ve en büyük mezheplerin arasına girerek günümüze kadar ulaşmış. Gazimağusa’nın her yerinden görülebilen en görkemli yapı olma özelliğine sahip olan St. Nicholas Katedrali, 1298 yılında Lüzinyan döneminde yapılmış. Akdeniz Bölgesi’nde bulunan en görkemli yapılardan biri olarak tarihte ün yapmış. Kıbrıs’ın fethi sonrasında Osmanlı hakimiyetine geçince 1571’de camiye çevrilmiş ve Lala Mustafa Paşa Camii adı verilmiş. Camii’nin 100 metre ilerisinde Venedik Kraliyet Sarayı’nın kalıntılarını ve duvarlarını görebilirsiniz.
ADA KIBRIS HER BÜTÇEYE UYGUN
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 2023 yılında Lefkoşa’da gerçekleştirilen “Türkiye Cumhuriyeti – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Ortak Çalışma Grubu 1. Toplantısı” sonrasında Ada Kıbrıs projesini başlattı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı, Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti’ndeki herkesin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gelmesini istiyoruz. Aynı dili, aynı para birimini kullanan vatandaşlarımıza bu adaya gelmeleri çağrısını yapıyoruz. Cazip fiyatlarımızla kusursuz bir tatil imkânı sunuyoruz. Amacımız Türkiye’nin her köşesine ulaşmak… Türkiye’den gelen turist sayısının artması için yıllar öncesinden yola çıktık. Ada Kıbrıs’ımız için hep birlikte daha iyisini yapmak adına var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Ada Kıbrıs’ın hedefinin Anavatan’da yaşayan herkes için uygun fiyatlı tatil imkânı sunmak olduğunu aktaran Türkiye Cumhuriyeti Kültür Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, “Ada Kıbrıs projesini iki kardeşin beraber ortak yol yürümesi olarak gördük. Bu tanıtma ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni bir stratejiye gittik. Hedef ülkeleri beraber belirledik. Üzerine düşeceğimiz gastronomisinden, kültür varlığına, güneşine, kumuna her bir noktaya beraber karar verdik. İki kardeşin beraber ortak yol yürümesi olarak gördük projeyi” diye konuştu.
BİR MASALIN İÇİNDE
Girne şehir merkezine 5 km uzaklıkta yer alan Bellapais Manastırı görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. 1160’lı yılların başında inşa edildiği tahmin edilen manastır, bir tarafının deniz diğer tarafının ise dağ manzarasına sahip olmasıyla Girne’deki en etkileyici yerlerden biri olarak kabul ediliyor. Dünyanın en özel dalış noktalarından biri olabilecek Girne aynı zamanda dalış ve batık noktaları için zengin su altına dünyanın en özel dalış cenneti. Biz deneyemedik ancak dalış severlerin muhakkak deneyimlemesi gerekiyor. Burası aynı zamanda kaplumbağaların da vatanı. Alagadi sahilinde yavru deniz kaplumbağalarının denize kavuşmasını izlemeli, Caretta Caretta ve Yeşil Kaplumbağa’yı da gözlemlemelisiniz. Yine Kıbrıs’ın özel endemik Alev Kayası ziyareti, Karaman Köyü ve sokakları gezisi, kuş gözlem gezisine katılmayı ihmal etmeyin. Girne’ye 10 kilometre mesafedeki St. Hilarion Kalesi’nin de Walt Disney’in ‘Uyuyan Güzel’ masalındaki kaleye ilham kaynağı olduğu belirtiliyor. Bir masalın içinde hissedeceğiniz bu kaleyi de görmeyi ihmal etmeyin.