Avrupa yönetilemez hale mi geliyor?

Geçtiğimiz günlerde Alman bir seçmen, Almanya şansölyesi Olaf Schloz’a sert bir eleştiride bulunarak ülkeyi yönetemediklerini ve kabine bakanlarının çocuklar gibi birbiriyle kavga ettiğini söyledi. Seçmene haklı olduğunu söylemekle yetinen Olaf Schloz, Alman ekonomisinin bu sebeple felç olduğu gerçeğini inkar edemedi.

The Wall Street Journal (WSJ) analiz haberinde Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’nın politikacılarının artık çok az konuda anlaşabildiklerine dikkat çekerken, Almanya’nın aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin eyalet seçimlerindeki son zaferi, Sosyal Demokrat partili Scholz’un huzursuz hükümetine bir darbe daha indirdiğini yazdı.

Almanya ile birlikte onlarca yıldır Avrupa Birliği’nin lokomotifi olan Fransa da, Haziran ayındaki seçimlerde parlamentonun çok sayıda parti arasında bölünmesinin ardından benzer bir siyasi felç durumuyla karşı karşıya kaldı.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ulusal Meclis’te sol eğilimli partilerden oluşan bir koalisyon en fazla sandalyeyi kazanmış olmasına rağmen merkezi sağ olan bir hükümet kurdu. Bu durumda hükumete karşı güvensizlik oyu vermeye karar vermesi veya bütçesini desteklemeyi reddetmesi durumunda Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin meydan okumalarına karşı savunmasız kalması anlamına geliyor.

“TEMEL KONULARDA BİLE ORTAK ZEMİN BULUNAMIYOR”

Siyasi parçalanma ve kutuplaşma, yalnızca sol ve sağ eğilimli partiler arasındaki hantal koalisyonlarda yönetebilen siyasi liderlerin ellerini bağlamadı. Aynı zamanda hükümetler, artan sayıda göçmenle başa çıkma, Ukrayna’daki savaş ve durgun ekonomiler gibi en kronik sorunlarından bazıları bir yana, temel konularda bile ortak bir zemin bulmakta zorlandı.

Scholz’un hükümeti konut krizini yumuşatma, bürokrasiyi azaltma, altyapıyı iyileştirme ve suçu azaltma vaatlerini yerine getirmedi. Şehiriçi trenler artık alışılagelmiş bir şekilde geç kalıyor; kurum vergileri akran ülkeler arasında en yüksek seviyede ve altyapı çöküyor: Geçtiğimiz ay Dresden’de bir köprü gecikmiş onarımlar nedeniyle çöktü.

Bu arada, Macron’un kamu harcamalarını kesme vaatlerine rağmen, Fransa’nın açığı ve borcu Macron döneminde iki katı arttı.

“UMUTSUSUZ”

Almanya’nın en büyük kamuoyu araştırmacılarından Forsa’nın kurucusu Prof. Manfred Güllner, Wall Street Journal’a verdiği demeçte “Seçmenlerin ana akım siyasetten duyduğu memnuniyetsizlik, siyasi grupların kademeli olarak parçalanmasına yol açtı: Şu anda yedi önemli parti var ve bunlardan üçü siyasi açıdan uçlarda yer alıyor. Bu da hem federal düzeyde hem de Almanya’nın 16 eyaletinin çoğunda tutarlı bir koalisyonun neredeyse imkansız hale geldiği anlamına geliyor” dedi.

Güllner, “Bu durum İsveç veya Hollanda gibi daha küçük uluslarda uzun zamandır böyleydi, ancak felç artık Avrupa’nın en büyük siyasi sistemlerinin yapısal bir özelliği haline geldi.Merkezdeki liderlik etrafında her zaman alternatiflerimiz ve net çoğunluklarımız vardı, ancak artık makul bir çoğunluk, birleştirici bir güç yok, umutsuzuz” diyerek sözlerine devam etti.

“ASKERİ STOKLARI NEREDEYSE TÜKENDİ”

Avrupa’nın Ukrayna karşısındaki savaşta bile bunalımdan çıkamadığını söyleyen Düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nde görevli Ivan Krastev “Savaşın üçüncü yılında AB, Kiev’e bir milyon mermi teslim etme sözünü yerine getirmeyi başaramadı ve Rusya’nın silah üretiminin genişlemesine de yetişemedi. Fransa, Almanya ve diğerlerinin askeri stoklarının neredeyse tükendiğini ve savunma kapasitelerinin vaat edilen şekilde artırılmasına dair çok az işaret var” dedi. Krastev, sözlerine şöyle devam etti:

“YAŞANANLAR ŞAKA GİBİ”

“Rusya’dan varoluşsal bir tehdit algılandığı bir zamanda bile Avrupa’da askeri üretimle ilgili yaşananlar şaka gibi. Temel zorlukların üstesinden gelebilecek bir çoğunluk yok ve devlet meşruiyetinin temeli, artık açıkça eksik olan şeyleri tamamlayamamak gibi beceriksizlikleriyle ilgili.”

Macaristan’ın daha istikrarla ilerleyen bir Avrupa ülkesi olarak WSJ’ın haberinde örnek verilirken Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın “otoriter bir devlet” anlayışı benimseyerek ve Çin’le çalışarak yabancı yatırımı ülkeye çektiği vurgulandı.

ALMANYA VE FRANSA’NIN ÜMİDİ ‘OTOKRATİK LİDERE’ KALDI

Avrupa liderleri ayrıca Balkan ülkesinin büyük lityum rezervlerine erişimle ilgileniyor. Elektrikli araçlarda ve diğer yerlerde kullanılan pillerin bir bileşeni olan metal, Avrupa’nın fosil yakıtlardan uzaklaşması için ekonomik geçişi açısından hayati önem taşıyor. Almanya’da ve AB genelinde bulunuyor ancak hükümetlerin üzerinde anlaşamadığı çevre düzenlemeleri nedeniyle çıkarılamıyor.

Avrupa Birliği ülkeleri arasında ekonomiden göçmen meselesine ve Avrupa’nın derinden ihtiyaç duyduğu lityuma karşı Macro ve Scholz Sırbistan diplomatlar ve demokrasi gözlemcileri tarafından otokratik olmakla eleştirilen Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’i ziyaret etti.

Üst düzey bir Alman yetkili, Vucic için WSJ’a “Otokratik bir cumhurbaşkanı olabilir, ancak isterse lityumu gerçekten çıkarabilir” dedi.

Yorum yapın