Bursa Haberleri – Yaşam biçimimiz virüsle değişti


class=”medyanet-inline-adv”>

GÜLNUR SEYMEN: ERKURT HOLDİNG İLETİŞİM ŞEFİ

– Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İlk, orta ve lise eğitimimi Bursa’da tamamladım. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nden 2002 yılında mezun oldum. Üniversite son sınıf öğrencisiyken hazırladığımız bir proje sayesinde iş teklifi aldığım Yunus Marketler Zinciri’nin Reklam ve Pazarlama departmanında çalışarak Ankara’da meslek hayatına başladım. İki yıl sonra evlenerek Bursa’ya yerleştim ve Aras Kargo’da önce Şube Yönetmeni, sonrasın da Bölge Satış Yönetmeni oldum. 2007 yılında kendi meslek alanıma geri döndüm. Avrupa’da da iş yapan Eroğlu Şirketler Grubu’nda Kurumsal İletişim departmanının kurulmasına öncülük ettim. 4 yıl boyunca bu departmanın Almanya ve Türkiye yöneticisi olarak görev yaptım.

class=”medyanet-inline-adv”>

KARİYERİME DEVAM EDİYORUM

Erkan Seymen, Şevval Nur Seymen, Gülnur Seymen

Pırlant Saat’te 4 yıl Kurumsal İletişim Yöneticisi olarak çalıştım. Bu firmada 20 markanın pazarlama iletişimini yönetirken, aynı zamanda kurum bünyesindeki moda & magazin blogları ve dergileri için editörlük yaptım. Ardından 4 yıl Bursa’nın köklü otomotiv yan sanayi kuruluşlarından biri olan Coşkunöz Holding’de Kurumsal İletişim Kısım Müdürü olarak görev yaptım. Endüstriyel mutfak alanında öncü kuruluş olan İnoksan’da Kurumsal İletişim Müdürü olarak çalıştıktan sonra otomotiv yan sanayi sektörüne tekrar geçiş yaptım ve in-house bir iletişim ekibinin lideri olarak ‘Being Global’ vizyonuyla sektörde fark yaratan Erkurt Holding’de kariyerime devam ediyorum. Evliyim ve bir çocuk annesiyim.

– ‘Yeni Normal’ sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Birey olarak gerekli özeni gösteriyor muyuz?
‘Yeni Normal’ değişen koşulları kabul etme ve uyum sağlama sürecinin herkes için geçerli olduğunu hissettiren bir tanım. Adından da anlaşılacağı gibi önceleri tuhaf karşıladığımız birçok unsurun artık hayatımızın bir parçası olmasının ‘normal’ olduğunu haykırıyor bize. Maske ve dezenfektan kullanımından öte, önceleri normal olarak karşıladığımız birçok şeyi aslında sağlığımız için birer tehdit olarak görmeye başladığımız, ihtiyaçların değiştiği bir dönemdeyiz. İhtiyaçların değişmesi tercihlerimizi de değiştirdi ve bu da tabii ki iş yapış modellerini, meslekleri ve kısaca yaşam biçimimizi değiştirdi. Ve bu, çok hızlı ve kolektif bir şekilde oldu.

class=”medyanet-inline-adv”>

İNOVATİF ÇÖZÜMLER BULDUK

‘Yeni Normal’ bana göre dünya vatandaşlığı kavramından sonra daha çok konuşmaya başlayacağımız ‘ortak bir dünya kültürü’ oluşturdu. Bu süreçte, ülke olarak salgın başladığında aldığımız önlemlerin gevşediği çok aşikâr. Hayat devam ediyor tabii, ama şunu anlamamız ve kabullenmemiz gerekiyor ki eskisi gibi devam etmiyor. Bu dönemde çok inovatif çözümler de bulduk ve ‘Eskiden neden böyle değilmiş?’ dediğimiz çoğu önlemle birlikte “hijyene ve sağlığına önem veren” bir nesil inşasının da bir bakıma temellerini attık.

– Şirket olarak dış pazara da satış yapıyorsunuz. Sınırların kapandığı dönemde alternatif olarak neler yaptınız?
Bu süreçte faaliyetlerimizi durdurmadık. Potansiyel müşterimizle irtibatımızı kesmeyerek şirketimizi, çalışmalarımızı ve Ar-Ge projelerimizi tanıttık. Yeni kazanımlarla bu süreci bir fırsat olarak değerlendirdik. Yeni normale döndüğümüzde daha verimli çalışmak için makine bakımlarımızı yaptık, eğitim faaliyetlerimizi ara vermeden dijital ortamdan da sürdürdük. Aynı zamanda sağlığımızı korumaya yönelik, koruyucu maske ve entübasyon kabini üreterek bu dönemi hem çalışanlarımız hem de toplum için değere dönüştürdük.

class=”medyanet-inline-adv”>

– Erkurt Holding kültürünü nasıl tanımlarsınız?
Yerli üretimi tüm dünyaya yayma gayretinde olan, faaliyet gösterdiği her alanda global bakış açısıyla hareket eden bir kuruluş. Erkurt Holding’de çalışanlar gerçekten kendilerini ailenin bir parçası gibi hissediyor ve firmasına güveniyor. Bağımsız bir kuruluşun yaptığı değerler anketimizin sonuçları da şirketimizde güven esasına dayalı bir ilişki olduğunu destekliyor. “Etik ilkeler, itibarımızın teminatıdır” yaklaşımını gerek ‘Etik Hat’ gibi uygulamalarıyla hayata geçiren gerekse aldığı ödüllerle tescilleyen bir firmada çalıştığım için mutluyum.

– Şirketinizde uzun vadeli kariyer imkanları nelerdir? Çalışanların profesyonel gelişimlerini nasıl destekliyorsunuz?
Şirketimizde hem ofis hem de saha çalışanlarımız için “KariyERkurt” adı altında gerçekleştirilen kariyer gelişim programları bulunuyor. Özellikle G² Gençler Geleceğimizdir projesiyle 90’lar ve sonrasında doğan gençlerimizin eğitim ve gelişimlerini desteklediğimiz bir programla gençlerin kariyer rotalarının oluşmasına destek veriyoruz.

class=”medyanet-inline-adv”>

 ‘TOPLUMSAL ALANDA KÖKLÜ DEĞİŞİMLER YAPILMALI’

– Sizce kadınların iş hayatındaki yerini artırmak amacıyla neler yapılabilir?
Bunun için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sadece belirli grupların gündemi olmaktan çıkıp, ülke hedefi haline gelmesi ve toplumsal alanda köklü değişimlerin yapılması gerektiğini düşüyorum. Eğitim seviyesinin artması ve toplumun yapı taşı olan ailelerin bilinçlenmesi çok önemli. Kız çocukları kadar erkek çocukları da bu farkındalıkla yetiştirilmeliler. Kadının kendini daha özgüvenli hissedebilmesi için şu anda esefle kınadığımız kadına yönelik şiddet ve taciz olaylarına karşı da caydırıcı kararlar alınmasını, kadınların kendini daha güvende hissettirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kadının iş hayatında da güvenle çalışması için şirketler de gerekli önlemleri almalılar.

class=”medyanet-inline-adv”>

– İnternet üzerinden yapılan canlı yayınlarla ilgili neler söylemek istersiniz?
Samimiyet ve güven, en çok konuşulan kavramlar olarak bu dönemde bir adım öne çıktı. Kurumsal iletişim, hiç olmadığı kadar önem kazandı. Bu süreçte internet üzerinden yapılan canlı yayınların hem çift yönlü iletişim hem de daha geniş kitlelere hitap etme amaçlarının yanında artık çok aranan değerler olan “samimiyet ve güven” tesisi yönünden de faydaları olduğuna inanıyorum.

– Pandemi süreci, sizi özelinizde nasıl etkiledi? Hayatınızda neler değişti?
Pandemi sürecinde mesleki anlamda ve bireysel anlamda da değişimler yaşadım. Mesleki anlamda çalışanlarımızla “anında ve sürdürülebilir iletişim” anlayışıyla çok yoğun iletişim kurduğumuz bir dönem yaşadık. Bu süreçte farklı iletişim kanallarını en anlaşılır bilgiyle ve en hızlı şekilde ulaştırmaya çalıştık. Aslında pandemi bir nevi “empatinin” işimize çok daha etkin bir şekilde yön verdiği bir dönemdi diyebilirim. Çünkü hepimiz şaşkındık, kaygılıydık ve umuda ihtiyacımız vardı. Bu ihtiyaçlarımız yaptığımız işin şeklini de çok değiştirdi. Beni yakından tanıyanlar çok iyi bilirler ki insanın iç dengesini bozan hareketlerden kaçınan, aşırı istekleri ve hırsları olmayan bir yapım vardır.

HAYATIMDA DAĞİŞEN ÇOK ŞEY OLDU

Bu dönemde az da olsa yakındığım konular gündemimden düştü, bir anda gözüme çok küçük sorunlar gibi görünmeye başladı. Hatta sorun diye adlandırdığım şeyleri bile hayatın bir parçası olarak görüp onları kucakladım. Yaşadığımız durumun hassasiyeti beni daha temkinli ve sakin birine dönüştürdü. Ve yaşadığımız her anın bir armağan olduğunu bana tekrar hatırlattı. Bu süreç, ruhsal olgunlukla birlikte evde ve işteki rutinlerimi de artırdı. Gün içinde defalarca el yıkamak, tüm eşyalarımı dezenfekte etmek, marketten aldığım bir çikolatayı bile ambalajını dezenfekte etmeden tüketememek ve maskem olmadığı zaman ayakkabı giymeden dışarı çıkıyormuş gibi hissetmek artık benim için ‘normal’ oldu. Ancak küçüklüğümden beri çok hazzetmediğim ancak toplumumuzda geleneksel olan, karşılaşınca ve vedalaşırken öpüşmekten kurtulduğuma seviniyorum bile diyebilirim. Şaka bir yana özel hayatımda ve iş hayatımda değişen çok şey oldu; tabii ben de değiştim.

-Koronavirüsten sonra teknolojik ve ekonomik gelişmelerle yeni bir dünyaya adım atacağımız çokça konuşuluyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz ne?
Bence o adımı çoktan attık bile… Kim eskisi gibi olduğunu ve düşündüğünü söyleyebilir? Turizm, sağlık, gıda, bilişim ve daha birçok sektörü değişime zorlayan böyle devrim niteliğinde bir olaydan sonra tabiri caizse bir anda kendimizi o dünyanın içinde bulduk da diyebilirim. Böyle bir ortamda dijitalleşmeyen ve tüketicinin “güvenlik” ihtiyacını karşılamayan ürün ve hizmetlerin uzun ömürlü olmayacağını düşünüyorum. Bence otomotiv ve tekstil sektörü bu süreçten çok etkilenebilir. Nano teknolojiyle kendini dezenfekte eden koltukların binek araçlarda kullanılması ve hatta toplu taşıma araçlarında zorunlu tutulması bile yakın bir zamanda karşımıza çıkabilir. Teknolojik gelişmelerin zorunluluk olduğu zamanları yaşadık ve yaşamaya devam edeceğiz. Zorluklar insanı değiştirir ve değişim, yeniliğe zorlar. Yenilenemeyen ise yok olur. Bu bence yüzyıllardır yaşanan bir döngü, bazı şeyler sadece bu döngünün tamamlanma sürecini kısaltabiliyor; aynı yaşadığımız bu pandemi gibi…

‘KİTAP YAZMAK İSTİYORUM’

-Biraz hayallerinizden bahsedelim. Kendinizle ilgili hayalleriniz neler?
Önümüzdeki 10 yıl için gençlerle daha fazla bir arada olabileceğim ve deneyimlerimi paylaşırken aynı zamanda onlardan da daha çok şey öğreneceğim bir yaşam hayal ediyorum. Planlarımda bir kitap yazmak da var.

– Mesleğinizin hayatınızdaki yeri ve önemi ne?
Üniversite sınavına girerken de iletişim fakültesinde okurken de hayatımın mesleğini yapma amacını taşıyordum. İş hayatımda farklı alanlarda çalıştığım dönemler olsa da iletişimci kimliğimi mutlaka yaptığım işe yansıtmaya çalıştım. Mesleğimin hayatımdaki yeri, aslında hayatımın ta kendisi olması diyebilirim.

‘GÖRECELİ BİR KAVRAM’

– Herkesin yakındığı ‘zamanım yok’ kavramı hakkında düşünceleriniz ne?
“Zamanım yok” demek aslında ‘tercih etmiyorum’ ya da ‘yeterince istemiyorum’ demenin farklı bir çeşidi. Zaman göreceli bir kavram ve hepimize eşit dağıtılıyor. Tabii ki bu sınırlı kaynağı tercihlerimize ve önceliklerimize göre kullanacağız. Eğer zaman bulamadığımızı belirttiğimiz şey bizim mutsuzluğumuza sebep oluyorsa, işte o zaman tercihlerimizi gözden geçirmemiz gerekir.

-Son olarak yaz tatili planlarınızda virüs nedeniyle değişiklik yaptınız mı?
Tatil yapmayı ertelemedik. Sadece bayramda otellerin çok kalabalık olabileceğini düşündüğümüz için tatile planladığımızdan iki hafta önce çıktık. Gittiğimiz otelde ciddi önlemler alınmıştı ve %20 doluluk oranıyla hizmet verdiğinden çok daha ilgi gördüğümüz ve kendimizi özel hissettiğimiz bir tatil oldu.

Yorum yapın