*Bir dizinin seyirciyle ilk kez buluşmasına kadarki yolculuğu aslında bambaşka bir hikâye… Bir doğumun evrelerini andırıyor âdeta. Nasıl ki bu süreçte her bir aşama pamuk ipliği ile birbirine bağlı ise sezonun en iddialı yapımının ilk kez ekrana gelişi de bir kalp çarpıntısı aslında. Senaryosundan müziğine, hikâyesinin geçtiği coğrafyaya kadar arkasında büyük bir ekip çalışmasının olduğu bu heyecanlı yolculuk Kanal D’nin iddialı dizilerinden “Güzel Aşklar Diyarı”nda nasıl başladı?
Kanal D ekranına gelen her işin arkasında gerçekten büyük bir emek ve çaba var. “Güzel Aşklar Diyarı”, bunun en güzel örneklerinden biri. Biz bu projeye iki yıldır hazırlanıyoruz. Kapadokya bölgesi adım adım incelendi ve hikâyeye en uygun mekânlar keşfedildi. Burada tabii yapımcımızın büyük bir emeği var. Projeyi ilmek ilmek dokudular âdeta. Kapadokya’nın o eşsiz güzellikleri eşliğinde tadına doyum olmayan bir görsel şölen yaratıldı. Dizinin kadrosu da çok ışıltılı. Hepimizin hafızasına kazınmış o geçmiş dönemlerdeki işlerin lezzetini veriyor. Kolay değil; büyük bir ekip, iki yıldan fazla bir süredir bu proje için uğraşıyor. “Güzel Aşklar Diyarı”, bir diziye ne kadar çok emek verildiğinin kanıtlarından biri.
Sözün burasında şunu söylemek doğru olur. Maalesef televizyon kanallarımız ve dizi sektörümüz çoğu zaman yıkıcı ve haksız eleştirilere maruz kalıyor. Oysa ki; eleştirmek, dünyanın en kolay işi. Ama zor olan üretmek ve ortaya bir ürün koymak. O eleştirilen dizilerin arkasındaki büyük emek, fedakarlık ve alınan risk gözardı ediliyor. Üretilen her dizi bu ülkenin aslında ileri savunma hatlarını oluşturuyor. ‘Dizi diplomasisi’ diyorum ben buna. O diziler sayesinde Türkiye, 1 Milyar Dolara yakın girdi sağlıyor. Dünyanın dört bir yanında Türkçe öğrenilmesi ve konuşulmasını beraberinde getiriyor. Türkiye’ye sempati duyulmasına vesile oluyor. Size şöyle bir şey söylersem belki ne demek istediğim çok daha iyi anlaşılır. Biliyorsunuz, yabancı dizi ve filmlerde çoğu zaman Türkiye aleyhine, hatta kara propagandaya varan sahnelere yer verilir. Oysa Türk dizileriyle bu durum tersine dönmeye başladı. İtalyan bir çalışma arkadaşımız var. Artık yurt dışına çıktığında kendisini İtalyan değil Türk olarak tanıttığını söylüyor. Çünkü Türk olduğunu söylediğinde çok büyük saygı gördüğünü belirtiyor. İşte bu örnek bile bu dizilerin bizim hayatımıza ve ülkemize ne kadar büyük katkı yaptığının önemli bir göstergesidir. Türk dizileri bir kültür elçiliği faaliyeti olarak değerlendirilmelidir.
“Sadece kadro değil senaryo da güçlendi”
*Geçen sezonda ilgi gören yapımlar yeni döneme nasıl başlıyor?
Bu yıl Kanal D izleyicisi yine “Taş Kâğıt Makas”, “İnci Taneleri” ve “Arka Sokaklar” ile buluşacak. Her üç dizi de büyük yeniliklerle geliyor. “Taş Kâğıt Makas” kadrosuna bu sezon Uraz Kaygılaroğlu ve Hande Doğandemir de katıldı. Sadece kadro güçlenmedi, senaryo da güçlendi. Bu sezon izleyenleri çok şaşırtacak. Yapımcımız Asena Bülbüloğlu ile geçtiğimiz günlerde kısa bir sohbet ettik. Kendisi “Taş Kâğıt Makas”ın bu sezonunun bir önceki sezona göre çok daha güçlü geldiğini söylerken çok heyecanlıydı. Ben de onun bu heyecanını taşıyorum. Geçen sezon çarşamba akşamları birçok insan gibi benim için de “Taş Kâğıt Makas” demekti. Bu yıl da öyle olacak.
“Yalan temposunu sürekli artıran bir dizi oldu”
Bu arada “Yalan”dan da bahsetmemek olmaz. Biliyorsunuz yaz başında ekrana getirmeye başlamıştık. Süreç Film imzalı “Yalan” sezonda da devam edecek. Temposunu sürekli artıran bir dizi oldu. Yaz boyunca seyirciyi ekrana bağladı. Çok güzel bir kadrosu olan dizimizde büyük de bir emek var. “Yalan”ın yeni bölümlerini iple çekiyoruz.
“Rıza Baba ve ekibi gündemin peşine düşüyor”
“Arka Sokaklar”ı anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Bir Türker İnanoğlu anıtı olan “Arka Sokaklar” 19. sezonuna birçok yenilikle giriyor. Hem senaryosu hem de görseli diğer 18 sezondan çok farklı. “Arka Sokaklar” artık gündemden ve güncel hayatlardan çok daha fazla beslenecek. Rıza Baba ve ekibi hepimizin tartıştığı birçok olayın peşine düşecek. Şifrelerini çözecek. “Arka Sokaklar” kadrosuna da seyircinin sevdiği yeni isimler girdi. O isimlerden biri Ebru Cündübeyoğlu. Rıza Baba’nın ekibi bu sezon da attığını 12’den vuracak.
“İnci Taneleri’nde bu yıl da çok keyifli diyaloglar var”
“İnci Taneleri” daha sezonun ilk fragmanında seyirciyi derinden etkiledi. Herhalde ilk kez kasideli bir fragman gördü ekranlar. “İnci Taneleri”, şiirsel anlatımıyla yine yüreklere dokunacak. Geçen yıl Yılmaz Erdoğan’ın kaleminden çıkan muhteşem diyaloglar dillere pelesenk olmuştu. Mesela “Herkes yer içer, hesabı Dilber öder” cümlesini kendisine uyarlayarak slogan gibi kullananlar oldu. Bu yıl da çok keyifli diyaloglar var.
Şiir gibi anlatımıyla yine bizi ekrana kilitleyecek.
“Kültürümüzü dünyanın dört bir yanına ulaştırıyoruz”
*Televizyon izleme eğilimlerine dair güncel araştırmalar Türkiye’de dizi izleyicisine dair neler söylüyor?
Medya sektörümüz aslında bir mucizeyi gerçekleştiriyor. Büyük maliyetlerle çekilen onlarca dizi her sezon izleyiciye bedava ulaştırılıyor. Bunu yapabilmek gerçekten çok zor. Şunu çok net olarak söyleyebilirim ki ana akım televizyon kanalları bunca olumsuzluğa rağmen hâlâ en çok izlenen ve etki oluşturan mecralar. İçerik ekosisteminin pamuğa sarılıp korunması gerekiyor. Çünkü dünyaya sadece dizi ihraç etmiyoruz. Kültürümüzü ve Türkçemizi de dünyanın dört bir yanına ulaştırıyoruz. Sadece bununla da sınırlı değil. Dizilerimiz sayesinde inanılmaz bir turizm potansiyeli oluşuyor. Sayısız ülkede bizim dizilerimize plato olan o şehirlerimiz merak ediliyor. Dizilerdeki kıyafet, aksesuar ve mobilyalar da yurt dışından talep görüyor. Yani başka sektörlere de katkı sağlıyoruz. Çok büyük bir ekosisteme katkı sunuyoruz. Bu sektör şu anda Türkiye’nin en stratejik sektörlerinden biri. Savunma sanayimiz kadar önemli. Bunu hep söylüyorum aslında; dizilerimiz Türkiye’nin ileri savunma hatları. Bu sektör televizyon yöneticilerimizin ve yapımcılarımızın emeği ve çabasına terk edilemeyecek kadar önemli. Devletin bu sektörü dijital platformlar ve sosyal medya platformlarına karşı koruması ve desteklemesi gerekiyor. Çünkü söz konusu platformlar yatırım ve istihdam sağlamadıkları gibi bu ülkenin kaynaklarını emiyorlar. Dizi sektörüne ciddi zararlar veriyorlar. Stratejik ve kritik önemde olan dizi sektörünü yok etmeye yönelik bir strateji izliyorlar. Devlet bu alanda bir an önce adımlar atmalı. Planlamalarla ve destekle sektörün çok daha fazla üretim yapabilmesinin önü açılmalı. Gerekli yasal düzenlemeler hızlıca hayata geçirilmeli. Çünkü bu sektör bazı eller tarafından yok edilmek isteniyor. Bu bilgi ve birikimimizi korumalıyız. Daha da ileriye taşımalıyız diye düşünüyorum.
Kanal D’nin merakla beklenen dizisi “Annem Ankara”nın başrollerini Bergüzar Korel ve Mehmet Günsür paylaşıyor.
“Annem Ankara’yı ekranda görmek için gün sayıyorum”
*Yapımlar hangi yönleriyle fark yaratacak?
Kanal D olarak her zaman bir standardı korumaya çalıştık. 85 milyonun hikâyeleri bu ekranda olsun istiyoruz. Çok iddialı yeni projelerimiz var. Mesela yeni başlayacak olan BKM imzalı “Annem Ankara” tam da böyle bir yapım. Senarist Başak Angigün kendi hayat hikâyesini kaleme aldı. Senaryoyu okuduktan sonra günlerce etkisinden çıkamadım. O kadar temiz, o kadar içten bir hikâye ki; kelimeler anlatmak için kifayetsiz kalıyor. Senaryoyu okuyan birçok arkadaşımız gözyaşlarını tutamadı. Bu gerçek hikâyede bir annenin çocukları söz konusu olduğunda nasıl 10 kaplan gücüne eriştiğini görüyorsunuz. Dağılmış bir ailenin iki çocuğunun kendilerini var etme mücadelesi yüreğinizi sızlatıyor. Onlar ağladığında gözleriniz doluyor. Onlar ayakları üzerinde durmayı başardıkça dünyalar sizin oluyor. “Annem Ankara” sadece gerçek bir Ankara öyküsü değil, Türkiye’nin yokluklarda kaybolan bir kuşağının kimi zaman ağlatan, kimi zaman gülümseten bir kesiti. Aslında hepimizin hikâyesi. En büyük gücü ise bire bir gerçek ve bire bir yaşanmış bir öykü olması. “Annem Ankara”yı ekranda görmek için gün sayıyorum. Tüm ekibimiz ve yapımcımız büyük bir heyecan içinde. 90’ları özleyen ve gerçek bir öykünün parçası olmak isteyen tüm anneleri, tüm babaları ve tüm çocukları ekran başına bekliyoruz.
Dizimizde başrolü Bergüzar Korel ile Mehmet Günsür paylaşıyor. Tüm kadro bu diziye aşık oldu. Hatta başrollerimiz bu projede yer almak için Türkiye’ye döndü. Kaçırmayın derim. Ve tabii önümüzdeki aylarda Kanal D ekranında yine başka sürpriz dizilerimiz olacak. Onlar da çok iddialı. Ancak biraz daha zamanları var. O nedenle sürprizlerimizi zamanı geldiğinde açıklayalım. Ancak şunu söyleyebilirim; Kanal D izleyicisi bu sezon ekran başından kalkamayacak.
*Dizilerin seyircide karşılık bulmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Her dönemin bir ruhu var. Takvimler eskidikçe insanlar değişiyor. Aşklar format değiştiriyor. Bakış açılarımız farklılaşıyor. Değişmeyen tek şey belki de değişimin kendisi. Ancak hayat tarzlarımız değişse de temelde özümüz aynı kalıyor. Asıl mesele o öze uygun işler üretmek. Ve tabii zamanın ruhunu yakalamak. O ruhu yakaladığınızda ve kaliteli içerik sunduğunuzda herkes sizi izliyor. En geçerli olansa gerçek insan hikâyeleri. İnsanlar ekrandaki hikâyelerle özdeşlik kurduğunda onu takip ediyor. Zamanın ruhu bazen güzel aşkları anlatan bir diziye imza atmayı gerektiriyor. Bazense toplumda “İnci Taneleri”nin şiirsel anlatımına yelken açan bir rüzgâr esiyor. Ama her zaman “Arka Sokaklar”da yaşanan çarpıcı gerçeklikleri ekrana taşımak gerekiyor. Yaptığınız işler ne kadar sahiciyse seyircide de o kadar karşılık buluyor.
“Sektörümüz Hollywood ile yarışıyor”
*Emmy Ödüllü “Yargı”nın başarısı ile çıta daha da yükseldi. Uluslararası başarı sektörün dinamiklerini nasıl etkiledi?
Türk dizi sektörü artık kendini dünyaya kanıtladı. Zaten ABD’nin ardından en çok dizi ihraç eden ikinci ülkeyiz. Dizilerimizin başarısı uluslararası ödüllerle de taçlanıyor. O dizilerden biri de Kanal D’de yayınlanan ve geçtiğimiz aylarda final yapan Ay Yapım imzalı “Yargı”. Aldığı ödül bize gurur verdi. Bu ödüller tabii ki sektörü de çok olumlu etkiliyor. Talebin de artmasını sağlıyor.
*Yeni ödüllerin kapıyı çalması için sektörde yeterli koşullar var mı?
Sektörümüz Hollywood ile yarışıyor. Kim ne derse desin bu böyle. Zaten ihracat rakamları da bunun kanıtı. Sektörümüz bilgi ve birikim noktasında çok ileri seviyede. Televizyon kanallarımız çok bilinçli. Herkes çok güzel işler yapıyor. Güzel bir rekabet içinde. Bu gerçekleşirse sektörümüz çok daha fazla güçlenecek. İhracatımız artacak. Mesela bir 10 yıl daha bu hızla gidersek artık dünyanın birçok ülkesinde Türkçenin ikinci dil olduğunu bile görebiliriz. Bu birçoklarına ütopya gibi gelebilir ama ben kendi bilgi ve tecrübelerime dayanarak bunu söylüyorum.
Mesela size yaşadığım bir olayı anlatayım. 2022 yılında Cezayir’e gitmiştik. Birkaç gazeteci sohbet ederek yolda yürürken etrafımızı Cezayirli çocuklar sardı. Çok güzel Türkçe konuştuklarını görünce çocukları Türk sandık. Yanıldığımızı sohbet edince anladık. Çocukların sadece Türk dizileri seyrederek Türkçe öğrendiklerini büyük bir hayretle öğrendik. Biz şu anda sadece Cezayir’deki çocuklara değil dünyanın dört bir köşesindeki çocuklara ürettiğimiz dizilerle Türkçe öğretiyoruz. Ülke olarak bunun ne kadar farkındayız bilmiyorum. Bu nedenle Türk dizi sektörünün bileşenlerini pamuklara sararak korumak gerekiyor kanaatindeyim.
“İçerik sektörünü daha fazla üretmeye teşvik edecek mali destekler sağlanmalı”
*Türk dizilerinin ihracat hacmini büyütmek için atılması gereken adımlar neler?
İçerik ve dizi sektörünü daha fazla üretmeye teşvik edecek mali destekler sağlanmalı. Maalesef şu anda dişe dokunur bir destek yok. Kültürümüzün daha fazla tanıtılması için kamu otoritelerinin de atması gereken önemli adımlar var. En başta daha çok dizi çekilip, dünyanın tüm ülkelerine ihraç edilmesi için devlet eliyle İstanbul başta olmak üzere çeşitli şehirlerimize medya merkezleri ve platolar kurulmalı. Tıpkı Amerika’daki gibi. Keza Avrupa’da da birçok ülke kendi dizi sektörlerine hatırı sayılır mali destekler veriyor. Reklam kaynaklarının özel televizyon kanalları ve dizi sektörüne akması sağlanmalı ve teşvik edilmeli. Global markaların dijital platformları ve sosyal medya mecralarına sağlanan imkanlar da gözden geçirilmeli. Bir yanda her yıl milyonlarca lira yatırım yapan ve büyük istihdam sağlayan RTÜK kurallarına tabi dizi sektörü bileşenlerimiz, öbür yanda yatırım yapmadan ve istihdama katkı sunmadan reklamdan pay alan, sınırsız özgürlüğe sahip dijital platformlar ile sosyal medya platformları. Yani artık canla başla üreten sektör bileşenlerimizi uluslararası platformlara karşı korumak için ciddi bir düzenleme yapmanın vakti geldi de geçiyor belki de.
“Hikâyelerin evrensel olması çok önemli”
*Dizi ihracatında öne çıkan ülkeler, en çok ilgi gören içerikler hangileri?
Türk dizileri artık dünyanın dört bir tarafında izleniyor. Evrensel hikâyeler dünyanın her tarafında karşılık buluyor. Çünkü insanlar izledikleri diziyle özdeşlik kurmak istiyorlar. Yerel hikâyeler çok tercih edilmiyor. Çünkü anlaşılmıyor. Mesela Batı’da bir baba-oğul ilişkisi bizimkiyle çok farklı. Orada çocuklar 18 yaşında evden ayrılıyor. Ve bu onlar için çok da normal. Ama bizim aile ilişkilerimiz onlardan çok farklı. Bu topraklarda varolmuş hiçbir aile evladının yanından ayrılmasını istemez. Hatta hep birlikte yaşamasını ister. Dolayısıyla Türkiye’ye özgü bir baba-oğul hikâyesi Batı ülkelerinde anlaşılamayabiliyor. Bu nedenle hikâyelerin evrensel olması çok önemli. Mesela aşk. Dünyanın her yerinde aynı. Bu nedenle de aşk her zaman satıyor.