Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Profesör Doktor Ali Acar, Batı Nil virüsü hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Sivrisinek ısırması yoluyla bulaşan Batı Nil virüsü, enfekte olanların yüzde 80’ninde belirti göstermezken, enfekte kişilerin yüzde 20’sinde ise ateş, baş ağrısı, vücut ağrısı, bulantı, kusma ve daha az olarak da ciltte döküntü ile karakterize Batı Nil ateşi olarak adlandırılan hafif seyirli bir hastalık tablosu ortaya çıkıyor.
İnsanlarda Batı Nil ateşi adı verilen hastalığa sebep olan Batı Nil virüsü nadiren de olsa nörolojik hastalıklara ve ölüme neden olan viral bir etken olarak tanımlanıyor. İnsanlara ve diğer memelilere yaygın olarak virüsü taşıyan sivrisinek ısırmasıyla bulaşırken, insan vakaları sivrisineklerin yoğun görüldüğü haziran-temmuz ayları arasında görülüyor.
Batı Nil virüsünün bazı durumlarda ağır hastalıklara da sebep olabileceğini belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Profesör Doktor Ali Acar, hastalıktan korunmada etkili bir aşının henüz geliştirilmediğini belirterek hastalığın belirtileri ve bulaşma yöntemleri hakkında detaylı bilgiler aktardı.
“Batı Nil virüsünün belirtileri genellikle hafif ve kısıtlıdır”
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Profesör Doktor Ali Acar, virüsün enfekte kişilerin yaklaşık yüzde 80’inde hiçbir belirti göstermediğini, yalnızca yüzde 20’sinde hafif seyirli Batı Nil ateşi tablosu ortaya çıktığını açıkladı. Bu tablonun, ateş, baş ağrısı, vücut ağrısı, bulantı, kusma ve nadiren ciltte döküntü gibi belirtilerle karakterize olduğunu belirten Acar, “Çoğu vaka belirti göstermediği için hastalık genellikle hafif seyreder, ancak bazı bireylerde belirtiler görülebilir.” dedi.
“Virüs nadir de olsa ağır nörolojik hastalıklara ve ölüme yol açabilir”
Batı Nil virüsünün daha ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekerek virüsün santral sinir sistemini etkileyen ağır hastalıklara yol açabileceğini belirten Acar, “Nadir de olsa Batı Nil virüsü, ensefalit, menenjit ve gevşek felç gibi ağır nörolojik hastalıklara neden olabilir ve bu durumlar ölümle sonuçlanabilir.” ifadelerini kullandı.
“Virüs doğada kuşlar ve sivrisinekler arasında yayılır”
Virüsün doğada kuşlar ve sivrisinekler arasında yayıldığını açıklayan Acar, “Virüsü taşıyan kuşların çoğu hastalanmaz, ancak kargalar ve alakargalar gibi bazı kuş türleri hastalanarak ölebilir.” dedi.
Bu tür kuşların toplu ölümlerinin, çevredeki virüs yoğunluğunu gösterebileceğine dikkat çeken Acar, virüsün yayılımının bu hayvanlar aracılığıyla gerçekleştiğini ve sivrisineklerin bu süreçte rol oynadığını belirtti.
“Tanı, kan ve omurilik sıvısında antikorlar veya virüsün saptanmasıyla konur”
Batı Nil virüsünün tanısının genellikle kan ve omurilik sıvısında antikorların veya virüsün saptanmasıyla konulduğunu söyleyen Acar, “Virüsün sivrisinek ısırıkları, kan ve organ nakli, hamilelik veya emzirme sırasında anneden bebeğe geçebileceğini biliyoruz. Virüs sadece belirli yollarla bulaşır ve bu nedenle genel halk sağlığına doğrudan bir tehdit oluşturmaz.” ifadelerine yer verdi.
“Korunma için kişisel koruyucu önlemler alınmalıdır”
Batı Nil virüsünden korunmak için kişisel koruyucu önlemler alınmasının önemine vurgu yapan Acar, “Sivrisinek ağlarının kullanımı, perdeli veya klimalı odalarda uyuma, vücudu büyük ölçüde örten giysiler giyme ve sivrisinek kovucu kullanma gibi önlemler virüse karşı etkili koruma sağlayabilir.” dedi.
“Risk grupları daha dikkatli olmalıdır”
Özellikle ileri yaş, kanser hastalığı, diyabet, hipertansiyon, böbrek yetmezliği ve organ nakli gibi risk faktörlerine sahip kişilerin Batı Nil virüsüne karşı daha dikkatli olmaları gerektiğini vurgulayan Acar, “Bu gruptaki kişiler, korunma önlemlerini titizlikle uygulamalıdır.” diyerek risk altındaki bireylerin, virüsün olası etkilerinden korunmak için gerekli tedbirleri almasının hayati önem taşıdığını belirtti. (İLKHA)