Fatih Selek, Cumhuriyet gazetesinde kalem oynatan İslam karşıtı Zülâl Kalkandelen’in sokak köpekleri yasası tartışmalarında Türkiye gazetesine yönelik eleştirilerini cevapladı. “Kendilerini ‘hayvansever’ diye tarif eden tipler, probleme dikkat çekenleri ‘hayvan düşmanı’ gibi göstermeye çalışıyorlar. Hadsizliğe bak” diyen Selek, “Köpeklere karşı değiliz. ‘Köpekleşmenin’ karşısındayız ama” ifadelerini kullandı. İşte Fatih Selek’in Türkiye gazetesindeki yazısı:
“Cumhuriyet gazetesinde Zülâl Kalkandelen isminde bir yazar(!) var. Köşesinden irin akıtıyor. Din, dindar, Diyanet daima hedefinde.
Seçim döneminde bir iki CHP yönetimine atarlandı. Onu da demokratlıktan değil ha! Partiyi ‘sağ’a çekiyorlar diye kızdı.
Neyse bu ‘Nöbetçi Mine Kırıkkanat’ bize sataşmış. Sokak köpekleri yasasının tartışıldığı programda “Türkiye gazetesi bu konuda canhıraş şekilde uğraşan medyadan biri. Köpek düşmanlığını pompaladılar” demiş.
ÖNE ÇIKAN VİDEO
Sonra bir sürü komplo teorisi kurmuş. Bu işin arkasında İletişim Başkanlığı varmışmış, hayvan nefretini kışkırtmak için sosyal medya operasyonu başlatılmışmış… Bla bla bla. Bir sürü salata.
Ama bu meselenin görünürlüğünde öncülük ettiğimiz doğrudur. Köpek saldırısı haberlerinin ardından gösterilen reaksiyon sayesinde meselenin kanayan yara olduğunu fark ettik. “Bu, bizim de sorunumuz” diyenlerin sayısı arttı. Haber haberi doğurdu.
Pandemi döneminde vicdansızlar hayvanları virüs taşıyor diye sokaklara terk etti. Bunlar çoğaldı. Barınaklarda yer kalmadı. Sokakta ve orman kenarlarında sefil oldular, saldırganlaştılar. Belgrad Ormanlarında karaca neslini yok ettiler.
Sayıştay, raporlarında sahipsiz sokak hayvanlarının belediyelerin en büyük sosyal sorunu olduğunu aktardı. Ne yazık ki uzun süre duvara seslendik. Tabii bir de Pitbull gibi yasak ırkları besleyenlerle ilgili ciddi bir sıkıntı vardı. Neyse ki bu arada düzenleme yapıldı.
Gaziantep’te Asiye isimli küçük bir çocuğu Pitbull’ların saldırısına uğradı. Görüntüler ülkeyi ayağa kaldırdı. Birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı, Kızılcahamam’da topladığı belediye başkanlarına “Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil barınaklardır” diyerek toplatma talimatı verdi. Maalesef, Erdoğan’ın dikkat çekmediği bir sorun ilgi görmüyor. Cumhurbaşkanının açıklaması yeni bir tartışma zemini açtı. Kadın cinayetleri gibi farkındalık oluştu. O zaman Türkiye’de 800 bin sokak hayvanı olduğu söyleniyordu. Şimdi 4 milyon deniliyor. Yerel yönetimler görevlerini yapmıyordu. Belediyelerden umudunu kesen vatandaş, çareyi CİMER’e yazmakta buldu. Açın bakın muzdarip olanların şikayet bloglarında CİMER için nasıl birbirine yol gösterdiğini göreceksiniz!
Bu Zülâl’in köşe komşusu Barış Terkoğlu’nun Ayşenur Arslan ile sohbeti internette duruyor hâlâ. İkili “Sokak köpeklerinin bile Cumhurbaşkanlığına şikâyet edildiği hükûmet sistemi” diye eleştirmişti. Şimdi kalkmış operasyon diyorlar!
Kendilerini “hayvansever” diye tarif eden tipler, probleme dikkat çekenleri “hayvan düşmanı” gibi göstermeye çalışıyorlar. Hadsizliğe bak!
Hani demiş ya Nef’î: “Tahir Efendi bana kelp (köpek) demiş/İltifatı bu sözde zâhirdir/Malikî mezhebim benim zira/İtikadımca kelp tahirdir.”
İtikadımız hayvanı sevmeyi emreder. Cana kıymaz. Ayakkabısıyla kuyudan su çıkarıp köpeğe veren kadının cennetle müjdelenmesini dinleye dinleye büyüdük biz…
Meseleye “Merhamet ve inanç üzerinden gelmeyin” diyorlar. Nasıl bakacaktık ya! Avrupalılar gibi mi? Paris’te, Londra’da, New York’ta sokak köpeği niye yok? Uyutuyorlar.
Hasılı, operasyon filan çektiğimiz yok. Medya toplumun aynası. Halkın ızdırabını yansıttık sadece. Sonra refiklerimiz de kayıtsız kalmadı.
Köpeklere karşı değiliz. “Köpekleşmenin” karşısındayız ama…
Kanunî düzenleme çare olur mu bilmem. Olursa esamemiz okunmaz. Eğer Hindistan’a dönersek, mücadelemizi hatırlatacağım!”