Malum turizm sezonunun en yüksek dönemindeyiz. Ama turistik bölgelerden farklı mesajlar, pek alışık olmadığımız haberler geliyor. Mesela Bodrum, ‘o kadar kalabalık ki artık kimse gitmiyor‘ durumunda. Bu sene boşmuş! Barcelona’da ise durum tam tersi, aşırı turizmden şikayetçi yerli halk, protesto eylemlerinde. İşler turistleri su tabancasıyla ıslatacak raddeye geldi. Sebep; giderek artan turistik talebin konut ve kira fiyatlarını yükseltmesi, yeme-içme mekanlarını gereksiz pahalı hale getirmesi. Tanıdık geldi mi?
Düşünün belki yıllardır hayalini kurduğunuz tatildesiniz, Barcelona’nın meşhur caddesi Las Ramblas‘ta yemek yiyorsunuz. Ve birden bire bir grup insan sloganlar atarak size doğru geliyor ve su tabancasıyla sizi ıslatıyor. ‘Turistler evine‘ diye slogan atıyor. Barcelona’lıların çok turist gelmesinden şikayetçi oldukları ve bu yüzden onlara kötü davrandıkları eskiden beri bilinir. Ama turistlere oyuncak da olsa tabanca tutmak, su sıkmak, sevmemek değil düpedüz düşmanca bir tavır. Uluslararası medyaya baktım nedense bu eylemi pek düşmanca değerlendirmemiş. Ve hatta evin şımarık çocuğunun bir yaramazlığı olarak yorumlamış, adeta hoş görmüş.
Benzer bir protestonun İstanbul’da ya da Bodrum’da yapıldığını düşünemiyorum. Hafazanallah! Daha gün bitmeden bütün erken rezervasyonlar iptal. Uluslararası TV kanallarının bir numaralı haberi Türkiye. Hele hele su tabancası eylemi Türkleri terörist, Türkiye’yi terör ülkesi ilan etmişti. Abartmıyorum geçmiş deneyimlerimizden yola çıkıyorum. Sık sık yaşanan genç garson-yaşlı turist aşkında (sanki başka ülkelerde hiç olmuyormuş gibi) kadının nasıl mağdur edildiğinin yıllarca ama yıllarca örnek gösterilmesini hepimiz yaşadık. Yanlış anlaşılmasın amacım turistlere yapılan yanlışların önemini azaltmak değil yanlışlar karşısında uluslararası kamuoyunun çifte standardına dikkat çekmek istiyorum. Bu çifte standartla baş etmenin tek bir yolu var, buna mahal verecek tek bir olumsuzluğa neden olmamak. Türkiye turizmine zarar verecek tek bir örnek vakaya bile izin vermemek. Artık bir turist yaşadığı kötü bir deneyimi anında sosyal medyada paylaşıyor ve sesini binlerce kişiye olmasa bile o lokasyonla ilgili kişilere ulaştırıyor. O nedenle ‘ben bu turiste fahiş fiyat vereyim nasılsa bir daha gelmeyecek’ bakış açısını bırakmak lazım. Kazıklarsan zaten gelmeyecek o kesin de bir de gelecek diğer müşterilerini engelleyecek.
İngilizlerin uğrak yeri Kaş-Kalkan‘dan bir örnek vereyim. Bir İngiliz aile Kalkan’da gittiği bir mekanda menüde kişi başı fiyatı 300 lira olan kahvaltıdan 6 kişilik sipariş veriyor. Ve sonra hesap 10 bin liradan fazla. Nasıl olur bu filan derken işler karışıyor, zabıta ve polis çağırılıyor. İşletmenin savunması 300 TL Türk kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı 900 TL. Ama turistler de diyor ki menüde tek bir kahvaltı fiyatı var o da 300 TL. Şimdi bu konu neden önemli biliyor musunuz? Ben bu bilgilere ‘Kalkan’daki esnafa karşı kendinizi nasıl korursunuz‘ diye kurulmuş bir sosyal medya grubundan ulaştım. Düşünsenize ‘kazıklanmaktan nasıl korunursunuz’ diye bir grup kurulmuş. Bütün bu muhtelif gibi görülen olayların dışarıda abartıldığını ve yavaş yavaş ‘Türkiye çok pahalı, Yunan Adaları daha ucuz, daha güzel’ algısının yerleşmeye başladığını düşünürsek Barcelona’da ıslatılan turistlerin Türkiye’ye değil Yunanistan’a gideceği çok aşikar. İşte bu yüzden n’olur lütfen bizi geçtim bari turistleri kazıklamayın!