Programa Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, İstanbul Valisi Davut Gül, Dünya Etnospor Konfederasyonu Genel Başkanı ve Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Bilal Erdoğan, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ferruh Özpilavcı, Okçular Vakfı Başkanı Haydar Ali Yıldız, Milli Saraylar Topkapı Sarayı Daire Başkanı İlhan Kocaman, İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Arkan ile bazı davetliler katıldı.
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Çam, yaptığı konuşmada, uzun dönem kışla olarak hizmet veren, kütüphane olarak yeniden ihya edilen bir mekanda okçulukla ilgili serginin düzenlenmesinin anlamlı olduğunu söyledi.
Bu tür çalışmaların gençlerin maziden atiye giden yolculuğu doğru öğrenmesi açısından çok önemli olduğunu belirten Çam, “Geçmişimizi ne kadar doğru bir şekilde analiz edebilirsek bugünü doğru bir şekilde tahlil edebiliriz ve geleceğe doğru şekilde yaklaşımları tertip edebiliriz. Geçmişle ilgili çalışmaları yürütürken aslolan aslında bugünü doğru bir şekilde yaşayabilmek. Tarihimizi doğru bir şekilde öğrendiğimiz sürece bugünü doğru bir şekilde çalışmalar yaparak geliştirebilmemiz önemli.” dedi.
Yapılan toplantı ve serginin sadece askeri bir mekanizma ya da sporun anlatılması olmadığına dikkati çeken Çam, şöyle devam etti:
“Bunun aynı zamanda bir karakterin, bir ruhun da doğru bir şekilde anlatılması çabası olarak da görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Ahlakın, adaletin, duruşunun gösterildiği, aslında bir savaş tekniğinin ve spora yansımasının da anlatıldığı bir sanatın icraat edildiği bir süreci burada yaşıyoruz. Bugün yaş, kuru bakmaksızın acımasızca bebeklerin katledildiği, insanların haklı ya da haksız bakmaksızın on binlerce insanın katledildiği bir dünyada Türkiye’nin ve bizim buradaki medeniyet tasavvurundaki çalışmaları yürüten araştırmacılarımızın bir mesajı var. Bu mesaj aslında bu çalışmalarla veriliyor. Savaşın bile bir ahlakının olması gerektiği noktada belki bu mesajlar doğru yerlere ulaşır, yeni nesillere doğru şekilde aktarılabilir.”
Vali Gül, Türk-İslam medeniyetinin olduğu bu topraklarda kendilerine ait bir medeniyete sahip olduklarını anlattı.
Popüler kültürün çok ilgi göstermediği alanlardaki çalışmaların pek görülmediğini ifade eden Gül, “Burada Fuat Sezgin’le başlayan, Müslümanların yaptığı işleri gördükçe gençlerimiz geleceğe daha güvenle bakıyor. Biz yaptık, bundan sonra da yapabiliriz. Bu sadece bilimde değil, sporda da böyle. Köklü medeniyet böyle oluşuyor. Bunu anlatmayınca, basılı eserlere aktarmayınca 100-200 sene sonra yok olup gidecek.” diye konuştu.
– “DOSTUN DÜŞMANIN KİM OLDUĞUNU BÜTÜN NESİLLERİMİZİN DOĞRU BİLMELİ”
Dünya Etnospor Konfederasyonu Genel Başkanı ve Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Erdoğan ise vakfın, kurulduğu 2012 yılından bu yana Türk okçuluğuna, Türk tarihinin daha iyi anlaşılmasına, gençlerin bu konularda daha şuurlu olmasına yönelik çalışmalarını sürdürdüğünü dile getirdi.
Erdoğan, “Kıbrıs’tan Bosna Hersek’e, Orta Asya ülkelerinden Çin’e, Balkanlara kadar çeşitli coğrafyalarda Türk okçuluğunun tanıtımını yaptık. Sadece soydaş ve dindaş topluluklara değil gayrimüslim ülkelere de Türk okçuluğunu anlatmaya, tanıtmaya çalıştık. Çünkü tarihin yetiştirdiği en güçlü okçuların torunlarıyız. Bu bizim önemli bir kültürel zenginliğimiz.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de hem geleneksel hem de olimpik okçuluğun popülerleşmesi, yaygınlaşması ve güçlenmesi için gayret gösterdiklerini vurgulayan Erdoğan, lisanslı okçu sayısının artması ve uluslararası müsabakalarda aldıkları madalyaların da bunun neticelerinden olduğunu söyledi.
Son günlerde yaşanan olaylara baktıklarında dostu ve düşmanı dahi ayırt etmekte zorlanan bir neslin yetişmesiyle karşı karşıya olduklarının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu geleceğimiz için bir tehdit. İşte bir sporcumuzun gol sevincini dahi daha 100 yıl önce topraklarımızı işgale yeltenenlerin nasıl başka taraflara çektiklerini görüyoruz. ‘Kişi kişiyi kendi gibi bilirmiş.’ derler. Biz de insanları evlere doldurup yakmalar, canına kastetmeler, böyle düşmanlıklar yapmak yoktur ama öyle bir imtihanla geçiyoruz ki bu tarih şuurunun yeni nesillerde sulandırılması, zayıflatılması Türkiye’de de Avrupa’da görülen ırkçı akımların ufak ufak filizlenmesine maalesef yol açtı. İşte bunlarla mücadele etmenin bir tarafı, dostun düşmanın kim olduğunu, bütün nesillerimizin doğru bilmesinin bir yönü de uzak-yakın tarihimizi doğru bilmek, bu topraklar üzerinde, burayı vatan yapmanın ne denli zor olduğunu, burayı vatan olarak korumanın nedenli mücadele ve teyakkuz hali gerektirdiğini yeni nesillere aktarmak Türkiye’nin bir milli güvenlik meselesidir. Biz de vakıf olarak bunlara katkı sağlamak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ferruh Özpilavcı da Okçular Vakfıyla bir süredir yaptıkları işbirliğinin ürünlerinden biri olan serginin açılışı için mutluluk duyduklarını belirterek, kültür ve medeniyetlerinin her alanında olduğu gibi okçulukla ilgili yazma eserlerle de yakından ilgilendiklerini belirtti.
Vakıf olarak yaptıkları projelerle bu yıl itibariyle 10 eser yayınlayıp, araştırmacıların istifadesine sunduklarından bahseden Özpilavcı, 4 Kasım’a kadar açık kalacak sergide ziyaretçilerin ok atışını deneyimleyebileceklerini, panel, konferans ve seminerlerde geleneksel Türk okçuluğu hakkında detaylı bilgi edinebileceklerini sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından açılış kurdelesi kesildi, sergi gezildi.