Hayatın anlamı insanın anlam arayışı

Uzm. Dr. Selahaddin Semiz

Hayatın anlamı ve gerçeğin peşinde olmak her zaman din, felsefe ve bilimin cevabını aradığı çok önemli sorulardan biridir. Cevabı her insanda ve kültürde değişse bile insanın hayatına anlam katacak bir nedeninin bulunması onu psikolojik ve biyolojik açıdan sağlıklı ve dengeli olmasını sağlayan güçlü bir dayanaktır.

Hayatın anlamı ve insanın varoluşsal anlam arayışı kitabında yaşadıkları acılardan ve tecrübelerden edindiği deneyimleri Logoterapi –Anlam tedavisi- olarak tıp dünyasına kazandıran psikiatrist Victor Frankl konuyu kendi hayatından tecrübeleri ve tedavi ettiği hastaları gözlemleyerek detaylı olarak anlatıyor.

Korunmaya değer canlı anılar

Logoterapi, zihinsel ya da duygusal diye tanımlanan rahatsızlıklarının birçoğunun temelde bastırılmış bir anlamsızlık ve boşluk belirtisi olduğu fikrine dayanır. Dolayısıyla logoterapi ile kişi kendi biricik anlamını kavrayarak anlamsızlığın ve boşluğun meydana getirdiği rahatsızlıkları ortadan kaldırır.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Dr. Frankl herhangi bir nedenle acı çeken hastalarının neden intihar etmediğini araştırır. Birçok durumda bu soruya verilen cevaplardan kendi psikoterapi yaklaşımının belirleyici ilkelerini bulur. Kimi hastada onu yaşama bağlayan çocuklarına olan sevgisidir, kiminde kullanılacak bilgi ve yetenekler, bir başkasında korunmaya değer canlı anılar.

Çetin koşullarda anlam arayışı

Logoterapi’nin ilkelerini 2. Dünya savaşı sırasındaki bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatırken okurlar Frankl’ın tasvir ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir hapishane olarak kavramamızı sağlayacak bir metafora dönüştüğünü fark etmektedir. İnsanın varoluşun çetin koşullarında anlam arayışını keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, İnsanı insan yapan nedir sorusuna da cevap vermeye çalışıyor.

İnsanın hayatında anlam arayışının önemini vurgulayan araştırmalarda intihar edenlerin yaklaşık % 30’unda anlamsızlık duygusunun hakim olduğu bilinmektedir. Uyuşturucu bağımlıları ve alkolikler neredeyse % 90 oranında hiçbir şeyin anlamı olmadığından, dipsiz bir anlamsızlık duygusundan şikayetçi olmaktadır.

Anlamsızlık duygusu…

Bu insanların ‘Anlamsızlık duygusunun’ nedenine gelince insanların yaşamalarını sağlayacak çok şeyin bulunmasına karşı uğruna yaşayacakları bir şeyin olmadığı yani insanlar araçlara sahip olduğu ama amaçlarının olmadığı bir durumu ifade eder.

Hayatın anlamını aramak ve gerçeğin peşinde olmak, aynı zamanda bizim sosyal ve doğal çevreyle uyumumuzu sağlar. Tıptan psikolojiye, sosyolojiden antropolojiye, tarihten matematiğe kadar bütün pozitif bilim dallarının verilerini de kullanarak hayatın ve varoluşun anlamını aramamız gerekiyor.

Ancak sadece insan aklının eseri olan bilimsel bakış, aklımızın sınırlarından dolayı gerçeğin bilgisine ulaşmamızda yeterli olmayabilir. Mantığın yanında ruhsal bakışa, bilimsel verilerin yanında sezgisel değerlendirmelere, bilginin yanında irfan ve ahlaka, fiziğin yanında metafiziğe ihtiyacımız var.

Ünlü Türk filozofu Nurettin Topçu’nun çok sevdiği ve sıklıkla anlattığı fıkrada hayatın anlamı ince bir mizahla işlenmektedir. Bektaşiye “Erenler Gömleğinin yakası kirli, yıkasana” demişler. “Yahu erenler” demiş, “Biz bu dünyaya gömlek yakası yıkamağa mı geldik.”

Fıkrayı anlatan Topçu’ya göre, “Gömlek yakası yıkamak” sadece masiva ile meşgul olmak; servet, şöhret ve devlet peşinde koşmakla ömrü geçirmek idi. Hâlbuki insanın yaratılış gayesine, varoluş gerçeğine ulaşması hayatının anlamını bulması en önemli gerçeklikti.

Hakikat arayışı yolculuğu

Bir hakikat arayıcısı, Gariplerin Kitabı’nda Abdulkadir Es Sufi, Londra kütüphanesinde edindiği bilgilerin, mevki ve makamın, konforun onu tatmin etmediğini, yüzeysel bilgilerin hayatın anlamı ve nasıl yaşanacağı konusunda ona bir yol göstermediğini söyler. Londra Kütüphanesi müdürü iken odasında bir hat levhasının manasını okuyunca çok etkilenir: “Her arayan bulmaz, lakin bulanlar ancak arayanlardır.” (Beyazid-i Bestami)

Bu sözle hakikat arayışı yolculuğuna başlayan Abdulkadir es Sufi daha sonra karşılaştığı bir sözle iyice etkilenir. ‘Eğer gökyüzünün altında marifet arayanların ilminden daha önemli bir bilgi olduğunu bilseydim, hayatımı bu yola adar, onu buluncaya kadar da kimseye bir şey söylemezdim” (Cüneyd-i Bağdadi).

Abdulkadir Es Sufi bu defa ‘marifet’ kelimesinin ve bilgisinin üzerine yoğunlaşır. Marifet bilgisi İslam’da insanın kendini ve yaratıcısını bilmesi olarak tanımlanır; hayatın ve yaratılışın anlamı olarak kabul edilir.

Benzer şekilde günümüzde insanın anlam arayışını kendi hayat tecrübeleri ve gözlemleri ile birleştirerek Logoterapiekolonü kuran Victor Frankl da bu arayışını “İnsanın Anlam Arayışı” isimli kitabında anlatıyor. “Logoterapi-İnsanın Anlam Arayışı” adıyla yazdığı kitap 15 milyondan fazla sattı ve 30’dan fazla dile çevrildi.

Esir Kampında Kendi Yolunu Seçmek

Viktor Frankl, Auschwitz’e vardığında, neler olup bittiğine ya da ne yapması gerektiğine dair hiçbir fikri yoktur. “Austwitz adı dehşet verici olan her şeye karşılık geliyordu. Gaz odaları, Krematoryumlar (Ölü Yakma Odaları) katliamlar, dikenli teller. Dehşete kapılmıştım ama bu hiçbir şeydi. Çünkü adım adım korkunç ve sonsuz bir dehşete alışmak zorunda kalacaktık.”

Günümüzde Siyonist İsrail devletinin yaptığı soykırım Nazi Kamplarında yapılanlardan daha korkunç ve acımasız bir vahşet manzarası arzediyor. Dün yaşadıkları soykırımdan şikayet eden İsrail, bugün yeryüzünün tanık olduğu en büyük soykırıma imza attı. Bombalarla, açlıkla, hastaneleri ve okulları çocuklar ve kadınları acımasızca yoketti, yok etmeye de devam ediyor.

Ama Filistinliler imanları, hayattaki anlamları ve hedefleri nedeniyle Siyonist askerlerden ve bu zulme seyirci kalan tüm insanlardan daha cesur ve güçlü görünmektedir. Dr. Frankl gözlemlerini bugün yapsaydı soykırımcı zalimlerin anlamsızlık boşluğunda kaybolduklarını, mazlum ve haklı bir davası olan Filistin halkının ise tüm olumsuzluklara rağmen ayakta kaldıklarını yazacaktı.

Kendi anlamımızı nasıl bulacağız?

Logoterapi’ye göre yaşamın anlamını üç farklı yoldan keşfedebiliriz.

Bir eser oluşturarak ya da bir iş yaparak.

Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek

Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek.

Kısaca açıklayacak olursak: İlk madde, başarı yoluyla, yani ürettikçe, bir iz bıraktıkça anlama ulaşacağımızı söylüyor. İkinci madde, iyi ve doğru şeyler yaşayarak, bir doğayı, bir kültürü, bir insanı deneyimleyerek ve bunları severek anlamımızı bulacağımızı iddia ediyor. Üçüncü madde ise umutsuz, değiştirilemeyecek bir kaderle yüz yüzeyken, bunları kucaklayıp bir zafere dönüştürerek de anlamımızı bulacağımızı açıklıyor. Ünlü düşünür Victor Havel ‘Umut her şeyin iyi sonuçlanacağını hissetmek değildir, umut; yaşam ve çalışmanın anlamı olduğunu hissetmektir’ der.

İnsanı insan yapan nedir?

Kitapta “İnsanın anlam arayışı yaşamındaki temel bir güdüdür. Bu anlam sadece kişinin kendisi tarafından bulunabilir oluşuyla ve böyle olması gereğiyle eşsiz ve herkese özel bir yapıdadır. İnsan kendi idealleri ve değerleri için yaşayabilme ve hatta ölme gücüne sahiptir” der. Bu sözler bana tasavvufta çok bilinen ‘Allah’a giden yollar mahlukatın nefesleri adedincedir‘ sözünü hatırlattı.

Dünyada kişinin en kötü şartlarda bile yaşamını sürdürmesine yaşamında bir anlam olduğu bilgisi kadar etkili bir şekilde yardımcı olan hiçbir şey yoktur. Nietzsche’nin dediği gibi ( Yaşamak için bir nedeni olan kişi hemen her nasıl’a dayanabilir)

Umutsuz insanlara…

John Hopkins Üniversitesinde sosyal bilimcilerin öğrenciler üzerinde yaptığı bir araştırmada kendileri için neyin çok önemli olduğu sorulduğunda %16 sı ‘çok para kazanmak’ derken buna karşılık % 79 ‘Yaşamımda bir amaç ve anlam bulmak” olduğunu söylemiştir.Logoterapi danışana ve hastaya kendi yaşamında anlam bulması için yardım etmeyi bir görev saymaktadır.

Gerçekten hayatımızın zor zamanlarında ihtiyaç duyulan şey yaşama yönelik tutumumuzdaki bir değişme olmalı. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve daha da ötesinde bunu umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyor.

Yaşamdan beklenti

Yaşamdan beklediklerimiz hakkında sorular sormayı bırakmamız bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün her saat sorgulanan/imtihan edilen birileri olarak düşünmemiz gerekiyor. Cevabımızın konuşma veya meditasyon yaparak değil doğru yaşam ve doğru eylem biçiminde olması gerekiyor. Hayatı bir imtihan ve dünyayı ahretin tarlası olarak gören İslam inancına ne kadar yakın görünüyor.

Ana motive edici güç

Logoterapi, insanların yaşamlarında anlam bulmalarına yardımcı olmaya odaklanan bir psikoloji okuludur. “Üçüncü Viyana Psikoterapi Okulu” olarak da isimlendirilen Frankl, Logoterapi’de Freud’dan (Haz Arayışı ) ve Adler’den (Üstünlük Arayışı) farklı olarak varoluşsal anlam arayışının (Anlam Arayışı ) bir insanın hayatındaki ana motive edici güç olduğuna inanıyordu. Logoterapi’nin insanın varoluşunun anlamı kadar insanın böyle bir anlama yönelik arayışı üzerinde de odaklanmaktadır.

Anlam merkezli bir psikoterapi

Logoterapiye göre kişinin kendi yaşamında bir anlam bulma arayışı insanda temel güdülendirici güçtür. Freudcu psikanalizde merkezi bir öneme sahip olan haz ilkesine karşıtlık içerisinde olduğu kadar, Adlerci psikolojinin dayandığı Üstünlük arayışı‘na da karşıdır. Bu nedenle, Frankl varoluşçuluğa odaklanan bir terapiye ihtiyacımız olduğunu savunuyor. Frankl, bu teoriyi toplama kampındaki deneyimleriyle destekliyor ve anlamsız yaşayanların kamptaki hayatta kalma mücadelesine yenik düştüğünü kitapta sıklıkla vurguluyor. Sanki bugünki Filistin halkının direnci ve azminin onu nasıl canlı ve diri tuttuğunu gördüğümüz gibi. Dr. Frankl Logoterapi ile psikanalizi karşılaştırırken daha çok gelecek üzerine yani hasta tarafından gelecekte yerine getirilecek anlam üzerine yoğunlaşır. Logoterapi gerçektende anlam merkezli bir psikoterapidir. Diğer terapilerden farklı olarak, insanın geçmiş yaşam tecrübelerine, şuur altına, çocukluğa odaklanmaktan ziyade, hayata ve yaşanılanlara dair farklı bir bakış açısı geliştirmeye ve anlam yaratmaya odaklanır.

Yeni bir terapi türü-Logoterapi

Almanya’da genç bir psikiatrist olan Dr. Victor Frankl 1942 yılının Eylül ayında, kendisini bir Nazi toplama kampının içinde bulur. Genç psikiyatristimiz insanlık tarihinin en korkunç deneyimlerinden birine yaşayarak şahit olur. Ama sonuçta umutsuzluk ve sefalet içinde geçen bu süreçte yaşadıkları acılardan güçlenerek çıkmayı ve hayatında bir anlam bulmayı başarır. Yaşadıkları, onu deneyimleriyle ilgili Logoterapi adı verilen yeni bir terapi türü geliştirmekten alıkoymaz.
Victor Frankl’ın yaşadıklarından çıkardığı sonuçlar ve hayatın anlamı üzerine düşüncelerini anlattığı kitabı “İnsanın Anlam Arayışı”nda okuduğumuz hikâye bu. Kitap boyunca Frankl, okuyucuyu ortalama bir mahkûm için hayatın nasıl olduğuna dair bir yolculuğa çıkarıyor ve kendi varoluşsal deneyimlerini aktarıyor. Bir psikiatrist olarak yaşadıkları acılar ve zorluklardan hayatının anlam arayışı ile kurtulması ona Logoterapi’nin birçok insanda etkili bir tedavi olacağını düşündürür.Kendisini Logoterapi teorisini geliştirerek psikolojiye daha fazla katkıda bulunmaya adar. Yaşadığı zorluklarla mücadele ederken içindeki bir şeyler başarmak arzusu, eşine olan sevgisi ve çektiği acılardan pozitif dersler çıkararak daha güçlü olmak şeklinde ifade edilen Logoterapi’nin temellerini oluşturur.

Kitaptan çıkarılacak dersler

1-İnsanın Hayatında bir anlam ve hedef arayışı onun bütün hareketlerini etkiler, akıl, beden ve ruh sağlığını korur.

2-İnsanın hayattaki esas temel yaşam güdüsü anlamlı bir hayat sürme arayışıdır. Bu konuda insana yardımcı olmak onu birçok hastalıktan ve yanlıştan alıkoyar. Freud’a göre Haz duygusu, Adler’e göre Üstünlük duygusu temel güdüdür. Frankl’ın insanın anlam arayışı hayattaki temel dürtüdür teorisi hayata daha olumlu ve anlamlı bakmamızı sağlar

3-Hayatta karşılaştığımız acılar ve zorluklar bizim için birer imtihandır ve hayatı daha anlamlı yaşamamıza vesile olurlar.

4- Yaratılmış her şeye karşı içimizdeki sevgi ve muhabbet bizim hayatı daha anlamlı yaşamamızı sağlar.

5-Başarmaya çalıştığımız bir iş ve hedef bizi hayata bağlar ve güçlü kılar.

6- Ölüm, hayatı anlamlandıran, onu özel ve güzel kılan bir sondur. Mevlana’nın deyimiyle “Allah’a kavuşulan düğün gecesidir.”

7- Dünyada onurlu ve iyi insanların çoğalması için gayret edelim. Şeytanlar ve zalimler her zaman var olacaktır.

Uzm. Dr. Selahaddin Semiz kimdir?

1962 yılında Sivas, Gürün’de doğdu. 1985 yılında İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. Kırşehir, Kaman’da mecburi hizmetini, GATA-Ankara hastanesinde askerlik hizmetini, İstanbul Haseki Hastanesi Radyoloji Kliniğinde ihtisasını tamamladı. Hekimlik hayatı boyunca birçok STK’da aktif görev aldı. Deprem, sel ve tsunami sonrası Endonezya-Ace, Pakistan-Keşmir ve Pakistan-Pencap bölgelerinde, Sudan ve Nijer’de sağlık gönüllüsü olarak çalışmalara katıldı. Afiyet Hastanesi Başhekimi, Afiyet OSGB, Biomekatronik Şirketinin Ortağı ve Biomedikal Ar-Ge kooperatifi Başkanıdır. Halen Özel Afiyet Hastanesinde radyoloji uzmanı ve başhekim olarak çalışan Dr. Semiz, Kutupyıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Başkan Yardımcısıdır.

Yorum yapın