Bir dizi ziyaretler için Isparta’ya gelen Tatar, önce Isparta Ticaret Odası’nda iş insanlarıyla bir araya geldi.
Ardından Süleyman Demirel Üniversitesi Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezi’nde öğrencilerle buluşan Tatar’a, Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Saltan tarafından Fahri Doktora Payesi sunuldu.
Tatar, burada yaptığı konuşmada, Isparta’nın kendileri için anavatan Türkiye’de en değerli illerinden birisi olduğunu söyledi.
Isparta’da gül bahçelerini ziyaret ettiğini anlatan Tatar, “Süleyman Demirel benim hayatımda bir idol, Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük hizmetler vermiş, yasaklı kalmış, sonra tekrar seçim kazanıp demokrasiyle tekrar iktidar olup, Türkiye Cumhuriyeti’mizin anavatanımızın Cumhurbaşkanı olmuştur. Siyasi hayatında, bizim liderimiz kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’la kucaklaşmaları onların muhabbeti, onların ta öncelerden KKTC ve anavatan Türkiye halklarının muhabbetinin çok derin olması gerektiğini ifade eden bir büyüğümüzü buradan rahmetle anıyorum.” diye konuştu.
Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’nin tanıtım yolunda büyük mesafeler aldığını ifade ederek, şunları söyledi:
“Türk Devletler Teşkilatı’nın Gözlemci Üyesi olarak Azerbaycan Devleti’nin bize bir takım yakınlaşmalarıyla bizler de zaman zaman buluşuyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da büyük gayretleriyle Azerbaycan ile olan ilişkilerimizi geliştirmek ve kendi aramızda yaptığımız sohbetlerle bir millet üç devlet anlayışının giderek yerleşmekte olduğunu görüyoruz. 25 yıl önce Isparta’da birlikte olan Süleyman Demirel, Haydar Aliyev ve Rauf Raif Denktaş bir araya gelmişti. Şimdilerde de inşallah 5 Temmuz tarihinde Sayın İlham Aliyev davetiyle bende Şuşa’da Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer Türk devlet başkanlarıyla birlikte olacağım. İşte böylesi birlikte bir tarih yazıyoruz.”
“Kıbrıs Türkü’nün tarihi sizin de tarihinizdir. Bunun altını çizerek, özellikle geçlere bir kez daha vurgulamak istiyorum.” diyen Tatar, sözlerine şöyle devam etti:
“Kıbrıs, Osmanlı Devleti’nin çok önemli bir merkeziydi. 1071’de Malazgirt Savaşları, 1453’te İstanbul’un fethi, 1571’de 80 bin şehit vererek Kıbrıs Adası’nı Osmanlılar aldığında işte o zaman bütün coğrafyadaki varlığımızı ve onun esas parametrelerinin sınırlarını çizmenin mutluluğu içindeydiler. Çünkü Kıbrıs Adası düşman elinde olduğunda Venedikliler, Fransızlar, gelmiş geçmiş bütün medeniyetler Türkiye için, anavatan için, Anadolu için bu bir tehdit oluşturmaktaydı. O zamanın devrinde bir takım korsanlıklar, haçlı seferleri farklı bir takım saldırılarla Türkiye’yi, Anadolu’yu rahatsız etmekteydiler. Osmanlı’yı o zamanlar yönetenler Kıbrıs’ı mutlak suretle düşman elinden alınması gerektiğini bililyorlardı.”
Tatar, tarihi kayıtlara tekrar tekrar baktığını ve bu kayıtlara göre, Osmanlı’nın bazı kayıtlarda 70 bin bazı kayıtlara göre de 80 bin şehit vererek ve bin yıl süren savaşlarla Kıbrıs Adası’nı aldığını dile getirdi.
Kıbrıs’ın 352 yıldan daha fazla bir süre Osmanlı Devleti’nin kontrolünde kaldığını belirten Tatar, “Bizlerin ataları orada gerçek anlamda egemenlik sahibi, Rum – Yunan ikilisinin yok olduğu bir süreçlerden geçmiş ve maalesef Osmanlı’nın 1878’de bir takım zafiyetleri nedeniyle nüfus dengesinin aleyhimize dönüşmesi nedeniyle Kıbrıs Türkü’nün bir kısmı geri Türkiye’ye bir kısmımız İngiltere’ye, bir kısmımızında 14 bin kilometre uzaklıkta Avusturalya’ya göç etmiş gitmiş. Bu insanlarımız bağlarını KKTC’den koparmamış.” diye konuştu.
Daha sonra Tatar, dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in köyü İslamköydeki Çalca Tepe mevkisinde bulunan Anıt Mezarı’nı ziyaret edip Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’ni gezdi.
Isparta Valiliği ve Isparta Belediyesi’ni de ziyaret eden Tatar, katıldığı Süleyman Demirel Üniversitesi Mezuniyet Tönenin’nin ardından kentten ayrıldı.