Halime Kökce, sokak köpekleriyle ilgili yaşanan sorunlara ve muhtemel çözümlere ışık tuttu. Yasal düzenlemelerin ve toplumsal farkındalığın önemini vurgulayan Kökce, toplumun tüm kesimlerinin bu konudaki sorumluluğu paylaşması gerektiğini belirtti. Kökce, hayvan haklarına saygı gösterilmesinin yanı sıra insanların güvenliğinin de gözetilmesi gerektiğini ifade ettiği Star’daki yazısında şunları kaydetti:
“Köpek insanı ısırınca değil insan köpeği ısırınca haber değeri vardır denirdi. Köpekler şimdi ısırıp bırakmıyor, parçalayabiliyor. Haliyle haber olmakla kalmıyor, infial yaratıyor.
Konunun ehemmiyeti ve bir şeyler yapılması gerektiği ortada.
Ama bunu yaparken dönemsel tepkileri, sosyal medyan üzerinden kopartılan kıyameti ya da ilgisini sadece bir alana teksif etmiş olanların zorbaca dayatmalarını değil tüm tarafları dinleyerek ve paydaş kılarak hareket etmek gerekir.
Böylece hem makul çerçevede kalmak hem de sorumluluğu paylaşmak mümkün olur.
Görebildiğim kadarıyla bir süredir AK Parti Grup Başkan Vekili Bahadır Yenişehirlioğlu’nun riyasetinde konuyla ilgili bir görüş alma çalışması yürütülüyor. İlgili taraflar, sivil toplum, belediyeler vs. dinleniyor.
Peki çözüm yasal değişiklik mi?
Şunu hatırlatmakla başlayalım, bir önceki yasa düzenlemesi, mevcut yasayı genişleten ve eksiklerini tamamlayan bir içeriğe sahipti. O zaman da çok sayıda tarafla görüşülmüş ve hayvanlara eziyet bahsi “kabahat” olmaktan çıkartılıp “suç” kapsamına alınmıştı. Ki bu çok yerinde bir düzenlemeydi. Bir köpeğe tecavüz edildiği haberi üzerine oluşan infialin tetiklediği bir iklimde yapılmıştı bu değişiklik. Elbette böyle tatsız olayların yaşanmasını beklemeden ön alıcı düzenlemeler yapabilmek daha ehven. Ama bugün de konu çocuklara saldıran ve ölümlerine yol açan vakaların yarattığı infialle gündem oldu.
Konu vahim olmasına vahim de boyutu ne?
Sokaklarda yaşayan hayvanların sayısına dair tahminlerin 1 milyon ile 15 milyon arasında değiştiği bir yerde nasıl rasyonel bir çözüm üretilebilir? Bu durumda evvela sorunun ölçülebilir şekilde tespitini yapmak gerek. Yani sadece yasal düzenlemeyle çözebileceğimiz bir konu değil bu.
Temel yaklaşımımız nasıl olmalı? Sonuçta bahse konu, hakları da olan bir canlı. Nitekim evvelki yasal düzenleme tam da bunu esas almış; hayvanların da can taşıdığı ve onlara yapılacak eziyetin cezasız bırakılmaması gerektiğinin kabulüyle yapılmış.
Dolayısıyla kibarcası “uyutma” olan toplu itlaf asla bir çözüm önerisi olarak gündeme gelmemelidir.
İfrat ya da tefritle yol yöntem tayin edemeyiz. İnsan eşrefi mahluktur. Yani elbette ki yaratılmışlar arasında bir hiyerarşi vardır ama Müslümanlığın en temel felsefesi, tüm tabiatı hükmedeceği değil birlikte yaşayacağı varlık alemi olarak görmesidir.
Konuyu doğru tespit etmek de çok önemli?
Bunun için de sorunun kaynağına gitmek gerek? Sokaklardaki köpeklerin sayısının bu denli artması ve saldırganlaşmasının sebebi ne? Hayvanların doğurganlığında mı artış var, bunun beslenmeleriyle ilgisi ne? Marketlerin köpek ve kedi mama reyonları giderek genişliyor. Mahalle bakkalları bile kedi, köpek maması satmaya başladı. Doğada kendi besinini kendisi bulmak üzere yaratılmış bu hayvanları paketli gıda ile beslemenin hiç etkisi yok mu bu nüfus artışında?
Sorunun kesin çözümü için yapılabilecekler neler?
Bunların kademeli olarak sıralanması çok önemli. Bunun için elimizdeki ve üretebileceğimiz imkanlar neler?
Örneğin İstanbul’u ele alalım. İstanbul’da kaç tane klinik, kaç tane veterinerlik fakültesi, kaç veterinerlik öğrencisi, kaç veteriner hekim var? Günde kaç kısırlaştırma ile 1 yılda ne kadar yol alınabilir? Bunun simülasyonu pekala yapılabilir. Bir seferberlik halinde eş zamanlı ve yoğun bir kısırlaştırma kampanyası ile bir yıl içinde fark edilir bir noktaya gelinir. Ama bunun için başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere herkesin elini taşın altına koyması gerek.
İlçe belediyelerinin kısıtlı barınaklarıyla olmaz. Bazı ilçelerde barınak yeri için alan bulmak dahi imkansız. Dolayısıyla bakanlıklar ve büyükşehirler birlikte büyük alanlar üretebilirler.
İşin sahibi belirlenir ve paydaşlarla iş bölümü yapılır. Bakanlıklar, belediyeler, özel sektör ve üniversite iş birliği ile kısa sürede yol alınabilir. Kısırlaştır ve çip tak. Hasta ve tehlikeli olanları barınağa al.
Sorun büyük olmasına büyük de çözüm için bir an evvel yola koyulmazsak daha da büyüyecek. Ayrıca tıpkı bulaşıcı hastalık gibi, hayvanları şehirlere, ilçelere göre tecrit edemeyeceğimize göre ancak Türkiye genelinde bir seferberlikle bu işi çözebiliriz.
Meclis ne yapabilir?
Meclis ilgili yasanın 6. Maddesinde gerekli değişikliği yaparak ya da ilave bir madde ile uygulayıcılara alan açabilir. Ama önce büyükşehir ve il belediyelerinin koordinasyonunda ilçe belediyelerinin iş birliğini zorunlu kılan ve her belediyenin buna bütçe ayırdığı bir çalışmayı derhal başlatmak gerek. Bir süre bütçelerdeki harcama kalemleri öncelik sıralamasına göre buraya aktarılabilir.
Ez cümle ilk madde de olabilecek olanı sonda söyleyelim; gerçekten çözmek istiyor muyuz bu sorunu?
Önce buna karar verelim. Sorun çok büyük, barınaklar yetersiz, büyük bütçe gerek, kapasitemiz yok vs. tüm bunlar bahanedir.”