Sokak köpekleri sorununda iki taraf da çıldırdı mı? “Aklı başında vakur bir orta yolu biz de savunamayacaksak kapatalım dükkanı gitsin”

Taceddin Kutay, sokak köpekleri sorununa dikkat çektiği yazısında, bu konuda toplumun iki farklı aşırı tepkisine eleştiri getirdi. Hayvan hakları ve insan güvenliği arasındaki dengeyi sağlamakta zorlanan toplumun, daha rasyonel çözümler üretmesi gerektiğini ifade eden Kutay, bu soruna kapsamlı ve duyarlı bir yaklaşımın şart olduğunu vurguladı. Kutay, Akşam gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:

“Eşyaya, canlıya ve insana hak ettiği gibi davranmalı. Mandaldan ahbap, insandan eşya olmaz. Oldurmaya çalışana deli derler. Kolektif bir çıldırmışlıkla karşı karşıya olduğumuzu anladığım hadise, Ayşe Kadın’da, Minibüs Caddesi üzerinde yer alan ve Karadeniz yemekleri yapan bir restoranda karşılaştığım şu gariplikti: Biz bir masada yemek yiyoruz, çaprazımızdaki masanın üstünde bir köpek; kafasını ekmek sepetine sokuyor, tuzluğu yalıyor vs… İşin kötüsü aynı sepetten ve tuzluktan bizim önümüzde de var. Bizi kurtaran yegane unsur zamanlama mı o da belli değil, zira restoran sahibesine çıkıştıktan sonra aldığımız cevap, bize, bizden önce de benzer şeylerin yaşanmış olabileceğini ispat etti. “Ah ben çok hijyeniğimdir, onlar gidince hemen siliyorum” e hanımefendi müsaade etmeseniz, ayıp değil mi? “Çok tepkiyle karşılanırız burayı bize zindan ederler, çocukları gibi görüyorlar. Biz de mecbur müsaade ediyoruz.”

Buradaki anormallik, köpeği evladı zanneden bir delinin yahut şımarığın, restoran masasında köpeği yemek yediriyor olması değildir. Vahim olan, mahalle baskısı korkusuyla restoran sahibinin, diğer müşterilere karşı deliliği normalleştirme çabasıdır. Bu kolektif bir çıldırmışlık halidir.

Bir sene kadar önce Göztepe Parkı’nda bir banka oturmuş oynayan çocukları seyrediyordum. Sahibesinin gezdirdiği bir köpek bir çocuğa musallat oldu. Çocuk topuyla oynuyordu. Korktu haliyle köpek musallat olunca. Akabinde anne ile sahibe arasında anlamsız bir tartışma. Nihayetinde “çocuğun geberir inşallah” diyen sahibe. Gözümle gördüm olan biteni; rivayet değil. Kolektif çıldırmışlık halinin bir tarafı bu.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Sayfayı çevirelim. Orada bir başka çıldırmışlık hali göze çarpıyor. Şehirlerin muhtelif yerleri sokak köpeklerinin istilası altında. Buna şüphe yok. Hem kel hem fodul, çok bilinçli hayvanseverler sağ olsun, otoban kenarlarında, virajlarda, hatta tren istasyonlarının peron bölümlerinde köpek besleniyor (inanmayan Marmaray Göztepe İstasyonu’nu tetkik etsin). Haliyle hayvanlar, raydır, otoyoldur demeden mama kovalıyor. Gece gündüz sokak köpeklerinin saldırısına uğrayanın haddi hesabı yok. Kabul. Şehir hayatı bu mezbeleliği kaldırmıyor. Peki bu durum, kanlanmış gözlerle köpeklerin canını isteyen Salem’in cadı avcılarını normal görmemizi mi gerektiriyor? Kolektif çıldırmışlığın ikinci safhası bu. Hayvanseverim diyen cahil, bencil, bir kısmı çıkarcı, maddi hesaplarla davranan anormallerin faturasını bu canlara mı keseceğiz? “Toplamak yetmez, uyutulsunlar!” Baş üstüne! Evvela uyutmak diyerek saçma şekilde masumlaştırmayalım; bunun adı itlaf. Hem sonra, bu hayvanlar ayağınızın altından çekildikten sonra size ne akıbetlerinden? Eğer bu hayvanları taşradaki atıl alanlarda, çoğalmalarını engelleyerek ömürlerini tamamlayana kadar muhafaza edemiyorsak yazıklar olsun bize. Efendim çok büyük masrafı olurmuş. Hiç de masrafı olmaz. Müslümanım ben, İngiliz değilim! Para dediğiniz şeyin bolluk anlamına gelmediğini, asıl bolluğun bereketten geldiğini bilirim. Bu canlara kıymanın berekete muzır bir şey olacağına inanırım. Maalesef kendine Müslümanım diyenler şu günlerde bilimden bahseder oldu. Allah’ın rızası var mıdır bu işte diye soran yok. Geçen yazımda “Muhafazakarım diyenin en önemli vazifesi, muhafaza edilecek değerleri ortaya koymasıdır” deyişimin sebebi budur. Toptan teslim olduk erenler, değerlerimizi çöpe attık.

Bir yanda şımarık bir “hayvanlarımıza dokunamazsınız” korosu, çocukla köpeği ayırt edemeyen, biteviye mukayese eden bir şuursuzluk; diğer tarafta anlamsız bir şiddet talebi, kolektif bir yıkım arzusu, Tanatosuna binmiş süvarilerin yol açtığı toz bulutu…

Kusura bakmayın ama bu çıldırmışlık deminde her iki deliler topluluğundan da beriyim. Haddim olmadan sizlere de aynısını tavsiye ederim. Aklı başında vakur bir orta yolu biz de savunamayacaksak kapatalım dükkanı gitsin…”

 

Yorum yapın