Martin Luther King, “İnsanların iyi zamanlarda nerede durdukları o kadar önemli değil, zor zamanlarda nasıl hareket ettikleri önem taşır “diyor. Evet çok yerinde bir tespit…
Kabul etmek gerekir ki, Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Amerikalı edebiyatçı Emerson, medeniyetin ölçütü ne nüfus, ne de şehirlerin büyüklüğü olduğunu ifade ediyor…
Ölçüt, bir ülkenin ortaya çıkardığı insan kalitesidir diyor. Bu da eğitim ve kültürle olur elbette. İnsanlığın uzlaşı ve akıl-fikir süreci olgunlaşma ile anlam kazandı…
Mesela aynı malzemeyi kullanan iki farklı aşçının yemeklerinin tatları farklı olabiliyor. Bunda da maharetin farkı ortaya çıkar. İşin sanat kısmı kendini burada gösterir. Her meseleye beka sorunu derseniz uzlaşma olmaz…
Devlet aklı kişisel hırs-ikbal için mi? devrede sorusu her kesin ortak düşünce-şüphesi? Ya da gerçekten de kalan bir devlet aklı var mı? Bunca kurumsal çürümeden sonra…
Dünya çok boyutlu kırılmalar, savaşların eşiğinde ve bu süreç tamda Türkiye’nin yanı başında cereyan ediyor. İşte devlet aklı buna gerçekten de odaklanmalı…
Öte yandan ABD-Trump, açıkladığı kabineyle kendisine yönelik iyimser beklentileri alt üst etti ve dünya şimdi daha da tehlikede. Türkiye bu noktada çok fazla sorunlu konulara yüz yüze kalacak…
Trump’ın tescilli radikaller ekibi hem ABD hem dünya hem de Türkiye çok konuşacak. Bütün bu kaosun içerisinde Trump kabinesindeki en makul ve en deneyimli siyasetçi ise Donald Trump. Ne kadar güven verici ve rahatlatıcı olduğunu siz düşünün artık…
Devlet aklı çok boyutlu süreci bu noktadan görecekse eğer, barışı, demokrasiyi de dış dayatmalar olmadan kendi aklıyla organize edecektir şüphesiz. Bu süreç ulusal uzlaşıyla anlam kazanır. Herkesin tam ve makul düzeyde ortaklaştığı ortak iradeyle kabul ettiği çözümdür…
Ötesi anlamsız tartışmalardan ibaret kalacak.