Dünyanın en zor işlerinden biri fotoğraftaki duyguyu betimlemektir. Bu yüzden bu konuda zorlandığımı itiraf ederek size bu fotoğrafın hikâyesini anlatmak istiyorum… Bu kare Akıncı TİHA’dan. ROKETSAN tarafından geliştirilen İHA-230 Süpersonik Füzelerin ateşlenmesi anına ait… Mühendislerin yüzüne yansıyan gerilim verilen emeğin büyüklüğünü, darmadağın saçlar, uzun mesaileri gözlüklerin ardındaki yorgun gözler ekran başında geçirilen saatleri anlatıyor. Üstelik odadaki herkes aynı durumda; Yani aynı ruh haliyle, verilen mücadeleyi anlatan, yüreklendiren, düşündüren bir fotoğraf karesi… Bu yüzden adına “fotoğraftaki gözyaşları” yazdım. Zira kimi zaman sevinçten, kimi zaman yüreğimizi yakan acılardan dolayı ağlıyoruz.
TUSAŞ’a yönelik 5 şehit verdiğimiz terör saldırısı sonrası kameralara haykırarak “Teröristlere inat daha çok üreteceğiz, daha çok çalışacağız” diyen mühendisin ruh hali, dünyaya bakışı bu fotoğraf karesi… Slogana dönüşen o sözler TUSAŞ’ın duvarına yazıldı.
Gökyüzüne uğurlanan isimlerin hikâyesindeki diğer kahraman ise HÜRJET… TUSAŞ’ta terör saldırısı sırasında sayımda eksik çıkan mühendislerimizin, teröristlerin zarar vermemesi için üzerini örttüğü milli gururumuz… HÜRJET PT2 şehitlerimizin isimleriyle beraber uçuşunu yaptı…
Ha unutmadan! Akıncı’dan atılan Süpersonik Füzeler 155 kilometre uzaktaki hedefini tam isabetle vurdu… Yani sınırımızın dışına bile çıkmadan neler yapabileceğimizi varın siz hesap edin.
Sözün özü; bizim böyle evlatlarımız, kardeşlerimiz oldukça sırtımız yere gelmez. Yeter ki birliğimizi, dirliğimizi, bu ruhumuzu korumaya devam edelim…
PKK ÜSTÜNDEN KÜRTLERE ÇENGEL ATMAK
Aslında bizi takip edenler bilir. “Trump mı, Harris mi?” sorusunun cevabını “Al birini vur ötekine” diye cevaplamıştık. Bu yüzden Trump’ın ‘A Takımı’na aldığı isimlerin İsrail sevdalısı, Siyonizm destekçisi olması en azından beni çok şaşırtmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Değerlendirme için Ocak ayını beklemek lazım” ifadesiyle duruma dikkat çekiyor. Yani eğer Erdoğan-Trump arasında özel bir diplomasi kanalı kurulamazsa önümüzdeki dönem Suriye’de epey sancılı olacak gibi görünüyor.
Terör örgütü PKK/YPG’nin 122 kilometre boyunca beton zırhlı gözlem kuleleri inşa etmeye başlaması, ABD askerlerinin de bu çalışmaya teknik destek vermesini yakından takip ediyoruz.
Bu süreçte İsrail Dışişleri Bakanı Sa’ar’ın “Türkiye’deki Kürtlerle yakın ilişki kurmalıyız” mesajı doğrultusunda hamleler gelmeye başladı bile. İsrailli akademisyenler ve fonlanan STK temsilcileri, sözde Kürt derneği görünümlü PKK/YPG aparatlarıyla “Ortadoğu’da sınırlar değişecek, yeni fırsatlar olacak” konulu paneller, konferanslar sosyal medya yayınları yapıyor. PKK Elebaşı Beze Hozat’ın “Türkiye Ortadoğu’daki yeni fırsatları değerlendirmemizi engelliyor” açıklamasını da unutmayalım. Yani İsrail PKK/YPG üstünden Kürtlere çengel atıyor.
Özetle; aslında değişen hiçbir şey yok. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rumları, Ermenileri kullananlar şimdi de “Kürtleri kullanabilir miyiz?” hesabı yapıyor.
Burada esas mesele Türkiye’deki Kürtler ve DEM Parti ne yapacak… Bahçeli’nin Öcalan teklifini, Erdoğan’ın “Kürt kardeşim uzattığım elimi tut” çıkışını bu kapsamda okumak gerekiyor.
Zira bin yıldır birlik ve beraberlik içinde yaşadığımız gibi devam mı edeceğiz?
Yoksa bölgede akan kan ve gözyaşının bir parçası mı olacağız?
Türkiye’deki Müslüman Kürtler, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı işgal eden, Gazze’de soykırım yapan İsrail ile mi yol yürüyecek, yoksa bin yıllık kardeşliğimize sahip mi çıkacak?
Filmi devamını çekmek isteyen İsrail’in senaryo finali de belli…
Bir asırdır akan kan ve gözyaşını görmek istemeyen Batı güçleri, Siyonizm ve aparatları…
İkinci senaryoyu ise biz Kurtuluş Savaşı’nda birlikte yazdık.
Birlik beraberliğimizi korur, iç cepheyi güçlü tutarsak Siyonizm’in işgal planlarını da coğrafyamızdan söküp atabiliriz.
Zira AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Cumhurbaşkanımız emir verdiği anda ordumuz harekat yapacak kapasite ve hazırlıkta” gibi çok net bir mesaj paylaştı.
ÖZEL’İN PLANI BAŞKA MI?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı adaylığı savaşından geri çekildi. Yani bir anlamda İmamoğlu ya da Yavaş’ın adaylığına yeşil ışık yaktı. Burada dikkat çekici olan Özel’in strateji değişikliğinin sebebi… Zira ekonomik konulardan uzaklaştıkça anketlerde geriye düştüklerini söylüyor. Yani ekonomik sorunların çözülmesi, enflasyonun düşmesi durumunda vatandaşın rotasını yeniden Cumhur İttifakı’na çevireceğini biliyor. Özel, Erdoğan’la yarışılması isteğini de “Biz kimseden korkup kaçmayız” diye anlatıyor ama plan başka olabilir. Zira Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Meclis’te “Enflasyon beklentilerinin son 2,5 yılın en düşük seviyesine gerilemesi olumlu gidişatı gösteriyor” mesajını verdi.
Yani ekonomik toparlanma devam ettiği sürece CHP’nin seçmendeki oy karşılığı eski bandına dönebilir. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası…
Özel, İmamoğlu ve Yavaş’ın bu adaylık sürecinde birbirini yıpratmasını bekleyip, Erdoğan’a karşı kaybetmeleri durumunda da kendi koltuğunu koruma hesabı yapıyor olabilir. Bu süreçte İmamoğlu gibi bir “Demokles’in Kılıcı”ndan da kurtulabilir
Zira CHP’nin Türkiye’yi yönetmeye gerçekten talip olup olmadığı tartışmalı, hele ki İstanbul’dan duraklarda durmayan insansız metro krizi, yürüyen merdiven yangınları, duman kapanı gibi haberler peş peşe gelmeye devam ediyorken… İmamoğlu daha dün “Emeklilere 10 bin lira Pazar desteği vereceğiz” diye mesaj paylaşıyor. Hala “ecek, acak” yapılacak mesajları veriliyor. Neyse bakalım CHP’deki bu çalkantılı, çekişmeli süreç bize neler gösterecek.
Zamanla tüm planlar ortaya çıkar biz de yazarız.
MANSUR YAVAŞ’I KANDIRDILAR MI?
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş sosyal medya hesabından bir açıklama paylaştı. Özetle SGK prim borçlarının AK Parti’den kaldığını iddia ediyor. SGK ile 6183 Sayılı Kanunun 48/A maddesine kapsamında uzlaşma başvurusu yaptıklarını ve reddedildiğini iddia ediyor. Ancak SGK kaynakları tüm bunları madde madde yalanladı. Özetle yazıyorum. Takdir sizin.
– Yavaş’ın SGK borcu sadece son 8 ayda 4,5 milyar liradan 8 milyar liranın üstüne çıktı. Yani Mansur Başkan borçları ödemiyor.
– 6183 Sayılı Kanunun 48/A maddesi son bir yıla dönük borçlar için uzlaşma zemini sunuyor. Oysa ABB 6 yıldır primleri ödemiyor. Ayrıca uzlaşma sağlansa bile bunun için borcun yüzde 10’unun yatırılması yüzde 50’si için de üstünde haciz olmayan mal varlığının teminat gösterilmesi gerekiyor. Yavaş, paranın yüzde 10’luk kısmını yatırmadığı gibi üstünde haciz olmayan malı da yok. Yani yasal şartları da temin edemiyor.
– Son olarak SGK kaynakları “SGK ile rızaen anlaşma yapıldı” açıklamasının hayal ürünü olduğunu söylüyor. Zira böyle bir yasal zemin yok. Yani ya birileri Yavaş’ı kandırıyor ya da Yavaş gerçek olmayan beyanlarla kendi kendini baltalıyor.
Ayrıca, Türkiye’nin en çok SGK borcu olan 5 belediyesinin CHP’li olması Şişli gibi ilçe belediyesinin büyükşehirlerden daha çok borç takması normal mi? Ne diyelim takdir milletin…