Türkiye’de altın madenleri için büyük oyunlar! Gizli ajanlık yasası geri çekildi, güvenlik tehlikede

Yeni Şafak yazarı Ali Saydam, “etki ajanlığı” olarak bilinen yasa teklifinin geri çekilmesini ele aldı. Saydam, muhalefetin bu geri çekilmeyi bir zafer olarak görmesinin Türkiye’nin çıkarlarına zarar verebileceğini dile getirdi. Türkiye’nin stratejik kaynaklarına yönelik baskılara karşı böyle bir yasanın gerekli olduğunu belirten Saydam, ulusal güvenlik adına bu tür yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Saydam, şunları kaydetti:

“Adını bile muhalefet koymuştu; etki ajanlığı…

Bu filmi daha önce birkaç kere görmüştük… Hükûmet yeni bir uygulama için gerekli hazırlığı yapıyor. Konu, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul ediliyor. Meclis Genel Kurul’unda görüşülmesine birkaç gün kala muhalefet tarafından gündeme getiriliyor, medyada tartışılıyor.

Oysa, TCK’nın “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” bölümüne, “Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme” başlığıyla yeni suç tanımı ekleyen 16. madde, en azından Mayıs ayından bu yana hükûmetin gündeminde idi…

Buna karşılık, hükûmetin itirazına rağmen, muhalefetin yakıştırmasıyla ‘etki ajanlığı’ olarak anılan Teklif’in gerekliliği, biçimi, içeriği, özü, fenomeni konusunda programlı ve bilinçli bir ‘stratejik planlama’nın Mayıs ayından bu yana yürütüldüğü söylenebilir mi?

Tabii ki hayır!..

Pek çok kritik konuda olduğu gibi burada da tabiri amiyaneyle iletişim boyutunda; “Saldım çayıra, Mevlam kayıra” durumu vardı…

Dün son anda, Teklif geri çekildi. Bu kararı muhalefet, zafer çığlıklarıyla duyurdu.

Etki ajanlığı konusunu anlamaya yarayacak somut ve son derece masum(!) bir örnek verelim… Ülkemizde çok zengin altın madenleri var. Yeraltından çıkarılmayı bekliyorlar… Türkiye’ye en çok altın ihraç eden ülke Almanya…

Hani “Bu filmi daha önce de görmüştük” dedik ya… 17 sene önce, 2 Kasım 2007’de Akşam gazetesinde şöyle yazmışız:

“Altın arayan şirketler… Çevreciler… Protestolar… Bergama’da. Çevreciler Eurogold’a dünyayı dar etmişlerdi. Siyanür atıkları Bergama’yı tehdit ediyordu. Eurogold derhal kovulmalıydı oradan… Obeliks’ler… Köylüler… Ankara’ya çizgili pijamalı protesto yürüyüşleri…

Tam o sıcak günlerde 9 Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yılmaz Savaşçın’ı pek kimse kale almıyordu. Savaşçın, NPQ Türkiye dergisinde ‘Çok fazla medyatik çevre yalanı var’ diye feryat ediyordu. Sonralarda her şey açığa çıktı. Kitaplar bile yazıldı. Alman Vakıfları, çevrecileri provoke ve finanse etmişler, Eurogold’un üzerine salmışlardı… Çünkü Türkiye, Alman altın sanayi için, çok ciddi bir pazardı ve Türkiye’de altın çıkarılmaması gerekiyordu…”

Benzer senaryolar Kaz Dağları’nda, Doğu Karadeniz’de ya da nerede, ne zaman altın çıkarılmak istense tekrarlandı… İddiaya göre; Alman altın sektörü vakıfları finanse ediyor, bunlar Türkiye’de aktivistleri, çevrecileri, solun çeşitli renklerini ve ilgili gazetecileri besliyor. Onlar da ya bile isteye ya da bilmeden bir ‘baskı unsuru’ gibi ortaya çıkıyorlar, sonunda da projeler durduruluyordu. Ve bu etki zincirini engelleyecek yasal düzenleme yoktu.

Gelişen teknolojiler, sosyal medyanın çeşitlenerek etki alanını büyütmesi karşısında ülkemizin ve halkımızın âli menfaatlerini korumak için böyle bir yasaya ihtiyaç var mı?

Var tabii ki!

Peki, söz konusu Teklif’te ‘sübjektif’ nitelemelere yol açacak çerçeve ve tanım eksikliği olabilir miydi?

Tabii ki olabilirdi…

Peki muhalefete düşen neydi? Şuydu:

“Böyle bir Yasa’ya, maddeye ihtiyaç var. Ancak, önerildiği gibi değil, şöyle olsun” diyerek alternatif çözümler sunmak…

Ya Özgür Özel ne diyordu; “Etki ajanlığı yasasını geçirmemek için milletvekillerimiz ellerinden ne geliyorsa yapacaklar!” Saraçhane basını da benzer bir “İstemezük” anlayışıyla ‘evrensel küresel ifade özgürlüğü’ gibi emperyal illüzyonların arkasına sığınıp ‘baskı unsuru’ oluşturmak için veryansın edip durdu…

Sonuçta, Teklif geri çekilince muhalefet ittifakının, “Biz başardık” havasına girmesi kaçınılmaz oldu. Bir kez daha “Yemeyenin malını yediler”…

İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Koruyucu Hekimlik ve Halk Sağlığı hocalarından rahmetli Prof. Dr. Sıtkı Velicangil hocanın Ziya Paşa’dan naklen pek sık kullandığı iddia edilen o ünlü sözü sık sık hatırlamakta yarar var: “Acezenin ittifakından korkarım”…”

 

Yorum yapın