İşte yine o sorunsala geliyoruz: Dzeko mu En-Nesyri mi? Sahaya çıkan 11 itibarıyla Dzeko tercihi bence doğruydu. Zira Dzeko ağır olmasına, çok pozisyona girip az atan bir santrfor olmasına karşın Mourinho oyunu için daha doğru. Ancak Fenerbahçe takımının gerçekleri farklı! Forvetlerin asist düşmanı olursa bu sonuç kaçınılmaz oluyor. Bu kadar savunma ağırlıklı bir kadroyla maça başlayıp gol yiyorsan, bu kadar santrforla gol atamıyorsan bu işte bir terslik var demektir. Defansın hataları ezber bir oyun oynayamamaktan geliyor. Hala savunma tandemin belli değilse, hala ana santrforun belli değilse başarı gelme olasılığı çok zor. Dünkü maçta Tadiç’i ayrı bir yere koyuyorum. Elinden gelen her şeyi yaptı, inanılmaz milimetrik paslar attı. Gelin görün ki sahada ona ayak uydurabilecek başka futbolcu yoktu. Yazık!
HAK EDİLMİŞ YENİLGİ – GÜRCAN BİLGİÇ
AZ’nin temposuyla kayıp bir ilk 45 vardı Fenerbahçe’nin hanesinde. Sakatlıklarla boğuşan rakibi, pas örgüsü ve dinamizmi ile ilk etapta merkezden söküp attı tüm planları. Fred kayıplar arasına karıştı, Maximin kendine çalım atmadı bir tek. Amrabat ve İsmail’in topun peşinden koşmasıyla da, iyice kaleden uzaklaştılar. Buna rağmen Dzeko’yu kaleci ile karşı karşıya bırakmayı başardılar. Yedikleri tüm baskıya rağmen net gol fırsatı verdiler ama kaçmaz denilen pozisyonları da AZ kalecisine nişanladılar. Ustalık, F.Bahçe’nin en önemli silahıydı aslında. Tadic bunun hükmünü de verdi birçok pozisyonda. Kanatlardan gelmek, Dzeko’nun stoperler arasında tek kaldığı yüksek ortalar dışında da pozisyon şansı vermedi.
Fenerbahçe’nin sahada bu kadar çaresiz kalmasının açıklaması ne olabilir bilmiyorum. Trabzonspor galibiyetinin getirdiği başarma duygusunun üstüne, gencecik bir takım karşısındaki “kibir” olabilir mi? Rakip Hoca, “Zaafları biliyoruz, son derbiyi izledik” derken, Fenerbahçe’nin Mert Müldür tarafını mı “ima” etti? Müthiş bir hırsla, istekle ve akılla geldiler Fenerbahçe üstüne. Hak edilmiş bir galibiyeti Fenerbahçe adına hak edilmiş bir yenilgiye de dönüştürdüler. Direnen tek oyuncunun Dzeko olması, her pozisyona katkıda bulunması ama O’nun kadar isteyen olmaması da bir başka sorun. Mourinho özellikle Fred ve Maximin gibi önlerinde “ekstra” yazan futbolcularının form grafiğini yukarı çekmeli. Bu maç iyi bir “ders”… Almasını bilene…
PİŞMANİYE GİBİ DAĞILDILAR – AHMET ÇAKAR
Fenerbahçe seyircisi çile çekmeye devam ediyor. Ezeli rakip Galatasaray, Tottenham’ı yenmiş Fenerbahçe ise AZ Alkmaar’a kaybediyor ve camia tekrar karışmaya başlayacak gibi gözüküyor. İlk yarı fena değillerdi. Dengeli oynadılar, rakibe pozisyon vermediler, özellikle Dzeko ve Maximin’le en az net iki gol pozisyonu buldular. İkinci yarı başlarken kendisinden kalite olarak aşağıda olan Alkmaar’ı yener diye düşünüyorduk ki çok tuhaf şeyler oldu. Pişmaniye gibi dağılan bir Fenerbahçe izledik. Yedikleri goller ağır defans hatasından. İlkinde Mert adamını kaçırdı, stoperler yerinde değil, Osayi’nin arkasına atılan topla da Alkmaar öne geçti. Hemen ardından Fenerbahçe bir penaltı kaçırdı. Nedendir bilinmez, neden En- Nesyri attı onu da anlamadık.
Mourinho’nun amacı “Benim getirdiğim adam penaltıyı atsın”sa böyle rezalet olmaz. En-Nesyri penaltıyı kaçırdıktan sonra kalecinin hatasında takımına beraberliği getirdi. Fakat bütün oyun, bütün 45 dakika Alkmaar, Fenerbahçe’yi sürklase etti. Yedikleri bir ikinci gol var ki çizgi film gibi. Ya da kamera şakası. Koskoca Fenerbahçe bu ikinci gol gibi bir gol yememeli. Aldılar, verdiler, Becao’yu yatırdılar ve golü buldular. Bu tür maçlarda Mourinho sahada olmalı. Son 5 dakika art arda kumar oynadı. Bekleri çıkardı, üçüncü santrfor Cenk’i soktu ama olmadı. İşler F.Bahçe için iyi gitmiyor. Kırılganlık çok rahatsız edici. Belki bundan sonra ki maçları kazanıp ilerleyebilirler ama görüntü iyi değil.