ABD ve İsrail’in yeni hedefi Kuzey Kıbrıs mı?

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Hristodulidis’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Biden ile görüşmesi ve ardından 50 yıldır Kıbrıs’ın Türk işgali altında olduğuna dair mesnetsiz söylemlerine Abdülhamid Han Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Turgay Yazıcı’dan sert tepki geldi.

ABD Başkanı Joe Biden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Hristodulidis ile Beyaz Saray’da 28 yıl sonra bir araya geldi. Bu görüşme sonrasında sosyal medya hesabından Biden’a teşekkür eden Rum lider, Türk yurdu Kıbrıs’ın son 50 yıldır Türkiye’nin işgali altında olduğu yönünde çeşitli iftiralar ortaya atarak gözlerin Kıbrıs’a çevrilmesine neden oldu. Abdülhamid Han Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Turgay Yazıcı, bu söylemlere sert tepki gösterdi.

Yazıcı yaptığı yazılı açıklamada, 1974’te tüm engellemelere rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kıbrıs’ı esaretten kurtardığına vurgu yaptı. Yazıcı, “Türk milleti Kıbrıs konusundaki duyarlılığını 1952 yılından itibaren somut biçimde ortaya koymaya başlamıştır. Kıbrıs konusunun 1954 yılında uluslararası bir sorun olarak BM Genel Kurulu’nun gündemine dahil edilmesine yol açan adımlar, 1950’li yılların başından itibaren Yunanistan tarafından atılmıştır. Bu adımları, Yunanistan, BM Yasası’ndaki ‘halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi’ ilkesinin Kıbrıs için de uygulanmasını sağlayarak Ada’yı kendi topraklarına katmak maksadıyla atmıştır. Yunanistan’ın bu girişimlerine Türk milleti milli bir heyecan içinde tepki göstermiştir. Kıbrıslı Türklerin Dr. Fazıl Küçük’ün liderliğindeki ve içinde 24 yaşında bir avukat olarak Rauf Denktaş’ın da yer aldığı önderler kadrosu, çıkardıkları gazete ile adada düzenledikleri mitinglerle, Türk Hükümetine gönderdikleri ‘Kıbrıs Girit olmasın’ mesajlarıyla, Ankara’ya yaptıkları ziyaretlerle, sadece Türk resmi makamlarını değil, bütün Türk Milletini Rumların ve Yunanların Kıbrıs adasına yönelik gerçek emel ve niyetleri hakkında bilgilendirmekteydi, uyarmaktaydı. Kıbrıs’tan yükselen, Toros dağlarını aşarak Ankara’ya ulaşan bu uyarıcı sesleri Türk gençliği yankılandırmış, Türk basını da bu sesleri Anadolu’ya yaymıştır. Neticede, Anadolu halkı Kıbrıs Türk halkıyla Millî dava etrafında kenetlenmiş ve bütünleşmiştir. Kıbrıs fetih hakkı itibariyle de Türk’tür. 1571’de Türk kanıyla sulanarak 307 sene Türk hükümranlığı altında kalmıştır. Kıbrıs adası iktisaden Anadolu’ya bağlıdır. Kıbrıs, askerî ve stratejik bakımdan Türkiye için büyük bir öneme haizdir” dedi.

ABD’nin ve batının desteklemesi ile hayal dünyasında gezen Güney Kıbrıs yönetiminin haddini aşarak, kendisini Doğu Akdeniz’de tek temsilci, hatta Türkiye’nin yerine geçen bir aktör olarak görmeye başladığını ifade eden Yazıcı, ABD’nin ve Batılı müttefiklerinin bu hadsizliği cesaretlendirmekten bir an önce vazgeçmesi gerektiğini ifade etti.

TEK ÇÖZÜM KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

Yazıcı, Emperyalist kuvvetlerin ve diğer işbirlikçilerinin hiç bir zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının Doğu Akdeniz bölgesindeki haklarını yok saymaya gücü yetmeyeceğini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin, Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ve hükumetinin Kıbrıs Türk halkının temsilcisi olduğunu, uluslararası toplumun ve güç odaklarının geçmişte Türklere yapılan katliamları, kanlı noel baskınlarını unutarak Türk askerini bölgede işgalci göstermesinden vazgeçmesini ve adada sadece Rumları temsilci olarak görmesi fikrini benimsemesini şiddetle kınıyoruz” dedi. Kıbrıs’ta federasyon fikrinin bir yana taraflar arasında herhangi bir ortaklık kurulmasının hayal olduğunu, Kıbrıs adasının geleceğinin iki ayrı Devletli, yan yana iyi komşuluk ilişkileri şeklinde olacağını ifade etti.

BİR AN ÖNCE TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI KIBRISI TANIMALI

Yazıcı, Türk Devletleri arasında işbirliğini teşvik etmek amacı ile uluslararası bir örgüt olarak 2009 yılında Nahcivan’da kurulan, geçtiğimiz yıllarda da kapsamlı bir şekilde fonksiyonu genişletilerek güçlü bir birlik olma yolunda ilerleyen teşkilata gözlemci üye olarak katılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin öncelikle teşkilata üye devletler tarafından sonrasında Batı Asya Ülkeleri ve duyarlı İslam ülkeleri tarafından tanınması elzem hale gelmiştir dedi.

Yorum yapın