MHP’den tarihi hamle! İşte kritik adımın perde arkası

Star yazarı Halime Kökce, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM’nin açılışında DEM Parti sıralarına giderek partililerle tokalaşmasının yeni bir sürecin habercisi olduğunu söyledi. Kökce, Bahçeli’nin grup konuşmasında “Teröristbaşı buyursun gelsin, TBMM’de DEM sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin” ifadelerini kullandığını hatırlattı. Bahçeli’nin çıkışının DEM’in elindeki kozu almakla kalmadığını, DEM’in varlığının Kürtlerle bir ilgisinin olmadığını da gösterdiğini kaydeden Kökce, şunları dile getirdi:

“MHP Lideri devlet Bahçeli’nin son çıkışı herkesi şaşırttı. Sebebi malum; Bahçeli’nin bugüne kadar PKK konusundaki tavizsiz tutumu ve zaten adı üstünde MHP’nin Genel Başkanı olması… Herkes gibi ben de duyduğumda şoke oldum; nasıl yani, Bahçeli mi söylüyor bunları dedim.

TUSAŞ’a yapılan PKK saldırısına, İYİ Parti, Zafer Partisi ve YRP genel başkanları gibi siyasi fırsatçılık yapanlara rağmen Bahçeli aynı yerde duruyor, dahası pozisyonunu sağlamlaştırıyor.

Neler oldu, hatırlayalım; Bahçeli’nin TBMM’nin açılışında DEM Parti sıralarına giderek partililerle tokalaşması, akabinde sorulan sorulara Cumhurbaşkanımızın “İç cepheyi sağlamlaştırmalıyız” sözleri mucibince tokalaştığını ifade etmesi ortada bir rastgelelilik olmadığını, Bahçeli’nin bu hareketinin yeni bir sürecin habercisi olabileceğini düşündürmüştü.

Evvelki hafta grup konuşmasında çıtayı öyle bir yere çıkardı ki, o dakikadan sonra kimse konuya kayıtsız kalamadı. Bahçeli konuşmasında sözlerine ehemmiyet yüklemesi yaparak bizzat kendisi yeni bir sürecin başında olduğumuzu duyurdu: “Belki bugünden sonra tarihin akışı daha farklı olacaktır. Belki bugünden sonra ülkemin şafağı bir başka sökecektir. Belki bugünden sonra Türkiye’nin prangaları tamamıyla kırılacaktır.

Bugün kitabın ortasından ve hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak netlikte konuşacağım.

Bugün milli birlik ve kardeşlik duygumuzun üzerine gerilmek istenen yabancı menşeli örtüyü kaldıracağım. Alışıldık söylem kalıplarından az da olsa taşmanın vakti geldiyse, o vakit bu vakittir.

Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere sesleniyorum: Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen teröristbaşı buyursun gelsin, TBMM’de DEM sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Her adımı atmaya kararlı, inançlıyız.”

‘Tarihin akışı’, ‘prangalar’, ‘şafak’, ‘kitabın ortası’, ‘kalıpların dışı’… Bahçeli; duygu yüklü, cesaret ve kararlılık ifade eden kelimelerle bezediği gerçekten tarihi bir konuşma yaptı.

Akabinde “Vefatının Yüzüncü Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu”nda yaptığı konuşmada, Gökalp’e referansla “Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. O halde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.” dedi.

Bahçeli bu bir dizi çıkışıyla tüm siyasi aktörleri pozisyon almaya icbar etti. Yukarıda da ifade ettiğim gibi Milliyetçi oylardan tırtıklayabilir miyiz yaklaşımındaki parti liderleri Bahçeli’yi neredeyse APO’cu ilan edecek denli inandırıcılıktan uzak uç söylemlere savruldular. Müsavat Dervişoğlu’nun grup konuşmasında urgan sallaması gerçekten garabet bir görüntüydü. Bahçeli’nin soğukkanlılıkla urganı istemesi ve odasında sergilemesi Müsavat beyi iyice açığa düşürdü. Zira Bahçeli’nin çıkışının bu kadar etki etmesinin sebebi zaten abdestinden kuşku duyulmayan birisi olmasıydı.

Abdullah Öcalan’ın TBMM’de konuşması ihtimali, bu teklifi duyan herkesin sinirini bozsa da sonuçta Bahçeli’nin sözlerinde Öcalan’ın sıfatı hala “teröristbaş”ydı. Yani Devlet Bey “Sayın Öcalan” falan demedi. “Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen teröristbaşı buyursun gelsin, TBMM’de DEM sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin, örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi.

Bu sırada Abdullah Öcalan, kendisiyle görüştürülen yeğeni, DEM Milletvekili Ömer Öcalan aracılığıyla “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.” mesajını verdi.

DEM Parti ve CHP’den gelen mesajlar söz konusu gelişmelerin belli bir hazırlık dahilinde yaşandığını düşündürür nitelikte oldu. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bir başlangıç olacaksa tecrit derhal kaldırılmalıdır. Onurlu bir barış için inisiyatif almaya hazırız” dedi.

Özgür Özel de Bahçeli’ye hitaben “El yükseltiyorum Devlet Bey, ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini devlete ait hissetmeyen bütün Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum. Varsanız hep beraber bunu yapalım.” dedi.

Biraz dağıtmış olabilirim ama ezcümle anlatmak istediği şudur: Devlet Bahçeli’nin Türkiye’nin en temel meselesine bu şekilde dahil olması, sürecin milliyetçi cephe üzerinden gelebilecek sabotajlara karşı sigortalanması anlamına geliyor. Bu çok önemli bir garanti. Bugüne kadar atılan her adım PKK terörüyle sabote edildi. Böyle bir vasatta PKK ile süreç yürütmek zorlaştı. İçeriyi sağlamlaştırmak biraz da bu demek. Atılacak adımların sabote edilme ihtimaline karşı bağışıklığı güçlendirmek.

Bir başka husus; Bahçeli konuyu PKK terörü üzerinden ele alıyor, DEM’in siyasi varlığını, aldığı oy kadar İmralı’daki teröristbaşına dayandırması zaten bu partinin meşruiyetini sorgulanır kılan şey. Üstelik TUSAŞ’a saldıran teröristlerden birinin HDP ilçe teşkilatında görevli olduğu anlaşılmışken…

Bahçeli’nin bu çıkışı DEM’in elindeki kozu almakla kalmıyor; DEM’in varlığının, derdinin tasasının Kürtlerle bir ilgisinin olmadığını da gösteriyor.

Demek ki DEM’in tek derdi Öcalan’ın tecridi. Mesele buysa çözümü daha kolay!

Ayrıca bugün PKK dediğimizde çok patronlu bir yapıdan söz ediyoruz. Avrupa yapılanması var, Öcalan’ı var, Kandil’i var, ABD’si var, İran’ı var, Rusya’sı var. Yani işine gelenin işine geldiği gibi kullandığı, kendin namına silahlanabildiği ve Türkiye’ye saldırma kapasitesini artırdığı için daha büyük terör baronların emrine giren bir terör örgütü PKK. Böyle bir vasatta Bahçeli’nin çıkışının bölgesel gelişmelerle de yakında ilgili olduğunu tahmin etmek güç değil.

Hülasa Devlet Bahçeli’nin ve dolayısıyla Türk milliyetçilerinin gövdeleriyle konuya dahil oldukları bir vasat her halükarda daha iyidir.

Haftaya yeni sürecin öncekinden farkı üzerinde duracağız.”

 

 

Yorum yapın