Milat gazetesi yazarı Serdar Arseven, fırsatçı marketlerin halkın cebini nasıl zorladığını kaleme aldı. Yetkililerin cezalar ve denetimler yapmasına rağmen marketlerdeki fiyat artışlarının durmadığını belirten Arseven, enflasyonun düşmesine rağmen fiyatların yükselmesinin halkta büyük bir güvensizlik oluşturduğunu vurguladı. Devletin bu konuda başarısız olduğunu savunan Arseven, halkın yetkililerden daha net çözümler beklediğini dile getirdi. İşte Serdar Arseven’in dikkat çeken yazısı:
“Misafirlerimizle birlikte “haberleri” seyrediyoruz.
Dikkatimizi çeken haber, “fırsatçı marketlere” dair.
Bir Hanım Muhabir, elinde mikrofon, marketin önünden yayın yapıyor…
Dediklerinin özeti:
“Enflasyon düştükçe düşüyor ama bazı marketler, her gün etiket değiştiriyor, her gün her şeye zam yapıyor!
Aynı ürün, şurada şu kadarken burada bu kadar!”
Hanım Muhabir, heyecanla anlatırken…
Misafirlerden biri, belki de bizi iğnelemek için soruları sıralıyor:
“Serdar Bey, bu ne iştir, yıllardır fırsatçılık haberleri yapılıyor? Bakanlar yıllardır fırsatçılara göz açtırılmayacağını söylüyor ama… Zincir marketler hangi cesaretle bildiklerini okumaya devam ediyorlar?
Koskoca yetkililerin gücü yetmiyor mu, üç beş market sahibine?”
Hadi bakalım, ne cevap verirsin?
Mevzu tuhaf.
Koca koca yetkililer, denetimleri iyice arttırdıklarını, ceza üstüne ceza kestiklerini söylüyorlar…
Gerine gerine, “Fırsatçılara asla izin vermeyecez, alayını pişman edecez!” diyorlarama, bazı kanallarda yıllardır, “Fırsatçı marketler her gün etiket yükseltiyor!” haberleri var!..
Bir yandan enflasyonla mücadelede çok iyi neticeler alındığı söyleniyor, diğer yandan da “fırsatçıların” her gün zam yaptığı…
Bu ikisi, nasıl oluyor da, bir arada oluyor?
Piyasadaki ürünlere, “fırsatçılar” yüzünden sürekli olarak zam geliyorsa, enflasyon nasıl düşmüş oluyor?
Bu türden haberleri hazırlayanlar, izleyen vatandaşların kafalarında yeni soruların doğacağını hesap edemiyorlar mı acaba?
Bir dolu soru…
Mesela, biri de tuttu, şunu sordu:
“Diğerleri fırsatçıysa, tarım kredilerin çok daha hesaplı olmaları gerekmez mi?”
İşte bir çetin soru daha!
Sayın Erdoğan, “fırsatçılıkla mücadele” için “Tarım Krediler”den istifade edileceğini söylemişti, hatırlarsanız…
Şöyle geriye dönüp bir baktım; Tarım Kredi’nin resmi internet sitesinde,”Cumhurbaşkanı Erdoğan Kooperatif Market’ten alışveriş yaptı!” başlıklı haber var.
6 Ekim 2021 tarihli haber.
Üç sene evvel, şunları söylemiş Sayın Erdoğan:
“Bunların süratle çoğaltılması noktasında Tarım Kredi Kooperatiflerine verdiğimiz talimatlar var. Süratle, 500 metrekareden olmak üzere Türkiye genelinde ilk etapta 1.000 kadar bu tür marketlerin yapılması tâlimatını verdik. Bunları süratle çoğaltacağız. Ve böylece vatandaşımıza ucuz ve kaliteli ürünü ulaştırmanın ve piyasayı da balanse etmenin inşallah gayreti içerisinde olacağız. Şu anda da bizzat burada yaptığım alışverişte bunu gördüm. Bundan dolayı da mutluyum.”
X
Evet…
Tarım Kredilere, tam 3 sene evvel, hem de Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verilen talimat, piyasayı“balanseetmek”ti.
İlk etapta açılacak olan 1000 kadar Tarım Kredi marketler tarafından vatandaşa sunulanürünlerin bedelleri o kadar makûl olacaktı ki, diğerleri bu yeni düzene uyum sağlamaya mecbur kalacaktı!
Peki, bu oldu mu?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın verdiği talimatın gereği yerine getirildi mi?
Bugün karşımıza çıkartılan“fırsatçı marketler” haberlerine bakarsanız…
Hayır!
Bakanların gerine gerine ettikleri “Fırsatçılara göz açtırmayacaz, şunu yapacaz, bunu yapacaz!” lâfları da boşa çıkmış oldu, bu süre zarfında.
Bazı kanallar, bugün de “fırsatçılıktan” şikâyet ediyorlarsa, misafirimizin
“Koca koca yetkililerimiz, bunlarla başa çıkamıyor mu yani?” sorusu yerinde demektir.
Birçok konu var, benzer mahiyette.
“Bunlarla başa çıkılamıyor mu?” sorusunu davet eden konular
Mesela…
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da şikâyetçi olduğu bazı televizyon programları…
“Manevi Vatan’ın zeminini kaydırıyorlar! En berbat olayları, en uç, en sapkın ilişkileri ekrana taşıya taşıya kanıksatmak istercesine yayın yapıyorlar! Devletimizin ilgili kurumları, bunları niçin görmezden geliyor!” diye şikayet edip durduğum yayınlardan milyonlarca vatan evlâdı rahatsız.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan imzalı genelge bile yayımlandı,ilgili kurumlara, bazı medya organlarının bu türden yayınlarına karşı gereğini yapmatâlimatı verildi.
Verildi ama, yıllardır bu meselede öyle duruyor.
Başta Anadolu Ailesi olmak üzere, bütün değerlerimiz tahrip ediliyor.
Bu işlerden hepimiz rahatsızlık duyuyoruz, yetkililer rahatsızlık izhar ediyor ama, nedense sonuç bir türlü gelmiyor.
Belki görmüşsünüzdür; geçtiğimiz günlerde RTÜK, bu türden programları yayımlayan kanallara “nazik” uyarılarda bulundu.
Şu, ne güzel bir cümle değil mi?:
“Medyamız, reyting şehvetine kapılarak hassasiyetlerden uzak, sorumsuz yayın politikası yürütemez!”
Yürütemez!..
Çok büyük cümle, çok!
Yürütemez!
Peki ya, yürütürse, yürütmeye devam ederse?
Bazı kanallar, bu “uyarıyı” takmazsa?
RTÜK demiş ki;
“Bundan sonraki süreçte uyarılardan ziyade denetim süreçleri aktif olacaktır. Yasa ihlallerinde gerekli cezai müeyyideler en ağır şekilde uygulanacaktır.”
Bu iş yıllardır böyle;
“Yetkililerimiz” durumdan şikâyet ediyor.
Uyarıyor…
“Fena yaparız!” diyor ama…
Sonuç gelmiyor!
Tıpkı “fırsatçı marketler” meselesinde olduğu gibi, büyük sözler ediliyor, ama…
Netice alınamıyor.
Böyle olunca da…
“Koca koca yetkililerimiz, bunlarla başa çıkamıyor mu yani?” diye soruluyor haliyle…
Misal çok…
Mesela, Devletimizin en üst yetkilileri, yıllar yıllar öncesinden başlayarak “Hal yasası çıkacak, enflasyon böylece düşecek!” deyip durdular.
Sonuç?
Yok!..
Hâlâ bekliyoruz hâl yasasını…
Sokaktaki vatandaşın kesesini rahatlatacağı, bizzat ilgili bakanlarımız tarafından söylenen bir düzenleme niçin geçirilmez ki Meclis’ten?
Unutuluyor mu, vakit mi olmuyor?
Ne oluyor?
“Koca koca yetkililerimiz, aracı lobisiyle başa çıkamıyor mu yani?”
Bir başka misal:
Devletimizin en üst düzey yetkilileri, süresiz nafaka uygulamasından kaynaklanan büyük sıkıntılara dikkat çekmiş…
Bu uygulamanın haksızlık olduğunu dile getirmiş ve meselenin süratle çözüme kavuşturulacağını söylemiştir.
Amma velâkin, bu söylemlerden hiçbir netice çıkmamıştır.
Neden acaba?
Unutuluyor mu, vakit mi olmuyor?
“Koca koca yetkililerimiz, kendilerinin de haksızlık olduğunu söyledikleriuygulamaları savunan baskı gruplarıyla başa çıkamıyor mu yani?”
*
Uzatmayalım:
Birçok misal, sokaktaki vatandaşın gündeminde olan bazı konularda, söylenenlerle ortaya konulanlar arasındaki makasın açıldığını ortaya koyuyor.
Sokaktaki vatandaş, “şikâyet değil”, “netice” bekliyor haklı olarak…
Netice gelmeyince de, bizi arıyor…
Bize yüklenip duruyor…
*
Yetki bizde sanki!”