Meryem Uzerli sessizliğini bozdu: Cannes’daki oyuncularla lütfen gurur duyun!

◊ Yeni işinde 38 yaşında bir kadını canlandırıyor, kendinden 20 yaş küçük birine âşık oluyorsun. Aşkta yaş farkına inanır mısın?

 

Yaş farkına takılmıyorum. Ama hiç kendimden 20 yaş küçük biriyle bir şey yaşamadım. Bu aslında ilişkiye ne kadar derin, ne kadar gerçek, temiz ve kalpten bağlı olduğunla ilgili. Mesela dayım kendinden 20 yaş büyük biriyle evlendi. Tam da aslında canlandırdığım hikâyenin gerçeği bizim ailede var. Bazı insanlar var, gerçek sevgi olmadan, sadece kendilerinden genç partner istiyor. Bazı adamların yanlarında çok genç kadınlar oluyor, aksesuar gibi, “Güzel, genç görünsün, bana yeter” diyenler var. Onlarınki gerçek sevgi değil. Gerçi ben kimim ki kimi yargılayayım… Kimseyi yargılamıyorum, herkesin hayatı ayrı. Ben yaşamadım. Gelecek röportaja kadar belki yaşarım, kim bilir (gülüyor).

 

◊ Kendinden 20 yaş büyük sevgilin oldu mu?

 

Olmadı.

 

◊ Hep yaşıtlarınla ilişkiler yaşadın yani…

 

Yok… Lara’nın babası benden bayağı büyüktü aslında. Ama biz tanıştığımızda kendisini daha genç göstermişti, ben de inandım (gülüyor). Önemli değil.

 

◊ Şu an aşk yok mu?

 

Yok, çocuklarım ve işim aşkım.

 

◊ Nasıl kalbin boş olur, bu kadar güzel ve sempatiksin…

 

Boş değil ki, kalbimde ailem, işim, çocuklarım, arkadaşlarım var. Hayatıma şükrediyorum. Bir gün hayatıma biri girerse de demin de dediğim gibi iyice bakmam lazım çünkü bugüne kadar yaşadıklarım hep benim sorumluluğum.

 

◊ Aşk tanımın nedir?

 

Yıllar içinde değişti. Arkadaş olabileceğin biriyle olmak gibi düşünüyorum. Aynı göz seviyesinde, saygı içinde, el ele…

 

CANNES’DAKİ OYUNCULARLA LÜTFEN GURUR DUYUN

 

◊ Ulusal kanalda bir süredir yoksun. Hikâyeler mi seni çekmiyor?

 

İki çocuğum var. Her şeyi aynı anda başarmaya çalışıyorum. Hem çalışmak hem anne olmak. Şu anki sistemim iyi gidiyor; sinema, dijital işler… Ama ulusal kanalda iş yapmak haftada 1-2 gün çocukları görmek demek. Onlar uyurken evden çıkıyorsun; onlar uyuyor, eve giriyorsun. Bunu hem çocuklarıma hem bir anne olarak kendime yapamam. O kadar hızlı büyüyorlar ki bunu kaçırmak istemiyorum. Gerçi son 10 yılda çalışma şartları çok daha iyi oldu ama ben hem çocuklarımla olup hem çalışmak istiyorum, o denge sağlanırsa tabii, ama şu an sağlayamıyor kimse.

 

◊ Türk oyuncular arasında beğendiğin isimler var mı?

 

Dilan Çiçek Deniz iyi bir insan. Ozan Açıktan’la bir film çektiler, onu izledim. Cemre (Ebüzziya) var, onu da çok beğeniyorum. Kendisini Cannes Film Festivali’nde de gördüm geçen. Halit (Ergenç) ne yapıyor, iyi mi, sağlıklı mı, mutlu mu, internetten ona bakıyorum.

 

Türkiye’deki ilk işimde partnerimdi ve çok iyi bir insan. Hem çocuklarımla olup hem çalışmak istiyorum, o denge sağlanırsa tabii, ama şu an sağlayamıyor kimse.

 

◊ Geçen günlerde Esra Dermancıoğlu özetle Cannes’a giden oyuncular sadece poz vermese, keşke yabancı dilleri de olsa da konuşabilseler dedi. Sen ne düşünüyorsun?

 

Türkiye’den oraya giden oyuncuları eleştirilenlere şunu demek istiyorum; lütfen gurur duyun. Dünyanın en büyük film festivallerinden biri, bütün dünyadan oyuncular, yönetmenler, yapımcılar geliyor. Basın da Türkiye’den oraya giden oyuncuları eleştirmesin, gurur duysun.

 

MUTLU, SEVGİ DOLU BÜYÜDÜM

 

◊ Baban felsefe okumuş, yazılar yazıyor. Annen öğretmen, Avrupa Parlamentosu’nda çalışmış. Sen bu ailenin erken yaşta oyunculuğa merak saran, tiyatroyla tanışan kızısın. Şimdi bakınca ne hatırlıyorsun o yıllardan?

 

Mutluluk hatırlıyorum. Entelektüel bir evdi. Ben de duygu hissetmek istedim, oyunculuğu seçtim (gülüyor). Şaka tabii, benim ailem çok duygusaldı. Sevgi dolu büyüdüm. Bu her zaman olmuyor, o yüzden sevgi içinde büyümeyen çocukları da desteklemek istiyorum, Koruncuk Vakfı’yla sık sık çalışıyorum.

 

◊ Baban Türk, annen Alman. Bir ayağın Almanya’da, bir ayağın Türkiye’de olmuş hep. Hiç iki kültür arasında sıkışma yaşadın mı?

 

Hayır, İstanbul’da havalimanına her indiğimde de “Evdeyim” diyorum, Berlin’de havalimanına indiğimde de “Evdeyim” diyorum. Benim kafamda böyle bir sınır yok.

 

KADINLARI GÜÇLENDİRMEK ADINA ÇALIŞIYORUM

 

◊ Yeni işinde ‘cesur’ sahnelerin var…

 

Hangi cesur sahne?

 

◊ Çıplaklık, öpüşme ve sevişme sahneleri…  Bir proje yapılıyor, sadece bir sahnenin kadın oyuncu üzerinden konuşuluyor olmasına kırılıyor musun, yoksa normal mi karşılıyorsun?

Normal bulmuyorum ama beni kırmıyor da. Bu dünyada böyle. Daha çok kadınlara odaklanılıyor. Sosyal medyada “Bu kadın 50 yaşında, bu kadın da 50 yaşında. Kim daha iyi görünüyor” gibi kıyaslamaları görüyorum. Ya da aynı elbiseyi giyen kadınların fotoğraflarını yan yana koyup “Kim daha iyi taşıdı” diyorlar. Bu oyunu bir noktadan sonra bozmak lazım. Ama ben kırılmıyorum çünkü kontrol edemiyorum. Hayatta kontrol edemediğim şeylere de çok odaklanmıyorum, olan olacak. Sen de mesela o sahnelere ‘cesur sahneler’ dedin.

Çıplaklık benim için cesur olmak demek değil. Hepimiz dünyaya çıplak geldik.

 

◊ Nedir senin için cesur olmak?

 

Duygularını göstermek… Bu ilişkiler için de geçerli. Sen biriyle bir şey yaşarken duygusal ve ruhsal anlamda çıplak olabiliyorsan, cesur olmak odur. Biz sanatçılar karakterler ve hikâyeler için sadece birer aynayız. Mesela ben bu işte karakterimin bir aynasıyım; ona vücudumu, ruhumu, duygularımı verdim.

 

◊ Kadın haklarıyla ilgili çok çalışman var…

 

Evet, kadınları güçlendirmek adına birçok organizasyonla çalışıyorum. Hatta geçenlerde Dubai’de dünyaca önemli bir kadın hakları forumunda da konuşmacıydım.

 

KESME İŞLEMİ VE BIÇAK YOK

 

◊ Çok güzelsin. Her karşılaştığımızda daha da güzelleşiyorsun…

 

Öyle mi, teşekkür ederim, bunu duymak çok güzel. Ben kendimi çok öyle hissetmiyorum.

 

◊ Kendine haksızlık ediyorsun. Bu güzelliğin ardında estetik dokunuşlar var mı?

 

Tabii, herkes yapıyor. Bir sürü şey deniyorum; arada olmuyor, arada oluyor, şans! Ama kesme işlemi ve bıçak yok.

 

◊ Güzellik eleştirilerine ne kadar takılıyorsun?

 

Hiç takılmıyorum, zaten açıkça bunu söylüyorum. Birkaç yıl önce bir röportaj vermiştim; bir dönemim vardı, şimdi bakıyorum, çok abartmışım bir sürü şeyi. Sonradan farkına da vardım fazla olduğunu. Arada belki hâlâ fazla oluyor, arada azalıyor. Ben bir insanım, bir şeyler deniyorum, belki oluyor belki olmuyor. Ama şunu biliyorum, geçen zamanı kimse size geri vermeyecek. Beni eleştiren insanlarla vaktimi, zamanımı, enerjimi kaybetmek istemiyorum, onlar da bana vaktimi geri vermeyecekler.

Yorum yapın