15 Temmuz Destanı, FETÖ terör örgütünün hain darbe girişiminin, 1960’lardan itibaren Türkiye’ye sızma operasyonuna başlamış, bilhassa son 45 yılda bir ahtapotun kolları gibi devletin, iş dünyasının ve sivil toplumun her noktasına musallat olmuş dünyanın en tehlikeli terör ve istihbarat örgütlerinin başında gelen bir yapının 2011 yılından itibaren kademe kademe vahşeti artan kanlı terör eylemleri zincirinin en sonuncusu ve en tehditkâr olanının yerle yeksan edilmesidir. Asil Türk Milletinin Sarsılmaz Milli İradesi, Milli Egemenliğine olan bağlılığı, Milli Bağımsızlığına olan tutkusu ve azmi FETÖ gibi en tehlikeli terör örgütlerinden birisinin Türkiye’nin kılcal damarlarından temizlenmesi ve yok edilmesine sebep olmuştur.
Peki, Ülkemiz ve Cumhurbaşkanımız neden doğrudan hedef olmuştur? Çünkü, 1. ve 2. Dünya Savaşları’yla şekillendirilen küresel düzenin aktörleri, E7 ekonomilerinin dünya ekonomisi ve siyasetindeki yükselişinden (Çin, Hindistan, Brezilya, Türkiye, Meksika, Rusya ve Endonezya), ‘Küresel Güney’in Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Teşkilatı, Uluslararası Çalışma Teşkilatı, UNESCO gibi önde gelen uluslararası teşkilatlarda katlanarak artan etkinliğinden duydukları rahatsızlıkla, ‘kendi kontrollerinde’ bir dünyayı yeniden konsolide etmek için 3. bir dünya savaşı tezgahlamak istediler. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vizyoner ve kararlı liderliğinde büyük ilerleme kaydeden ve gelişmekte olan ülkelere ve mazlum toplumlara ilham veren ‘tam bağımsızlık’ hareketi ciddi rahatsızlık veriyordu.
Bu nedenle, Soğuk Savaş döneminin acımasızlıkları ile yoğurdukları FETÖ terör örgütünü, Türkiye’nin ‘tam bağımsızlık devrimi’ni devre dışı bırakacak bir kanlı, vahşi terör eylemi girişimi için sahaya sürdüler. Hesap edemedikleri ise ‘ekonominin demokratikleşmesi’nin, ‘Anadolu’nun KOBİ Devrimi’nin, ekonomik ve demokratik reformların Türk Halkının özgüvenini ‘Çelikleşmiş bir Milli İrade’ye dönüştürdüğüydü. Halkımızın Milli İradesi, Destansı Kahramanlığı, Egemenliği ve Demokrasisine sahip çıkma başarısı sadece Türkiye’nin değil, ‘dev’ bir coğrafyanın da kaderini değiştirdi. 15 Temmuz Destanı, adım adım Avrasya‘yı ve Asya-Pasifik‘i ‘3. Dünya Savaşı’nın merkezine koyma girişimlerini de akamete uğrattı. ‘3. Dünya Savaşı’nın kritik noktalarından birisi olan Türkiye’nin güneyinde kurulmaya çalışılan ‘teröristan’ çökertildi.
15 Temmuz Destanı ile ‘dev’ bir coğrafyanın değişen kaderi, Filistin Davası‘na küresel vicdanın sahip çıkması bir yana, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Balkanları, Kafkasya‘yı ve Orta Asya‘yı yangın yerine çevirmesini engelledi. 15 Temmuz Destanıyla birlikte, siyasi, ekonomik, askeri ve bilgi (istihbarat ve iletişim) gücü ‘tam bağımsız’ bir Milli İradeyle çeliklenmiş bir Türkiye’nin Avrasya’nın vazgeçilmez ‘oyun kurucu’ ve ‘güvenilir liman’ ülkesi olması, Türk Devletleri Teşkilatı altında dev bir Türk Dünyasının bir araya gelmesini, Karabağ‘ın 30 yıllık esaretten kurtuluşunu, KKTC‘nin tanınmasını sağladı. Ülkemiz dünyanın tüm saygın siyasi ve ekonomik platformlarına üye olması için davet edilen ülke konumuna geldi.
15 Temmuz Destanı, Türkiye’nin 80 yıl geciktirilmiş yerli ve milli uçak ve otomobil projelerinin hayat bulmasını, Türkiye’nin küresel ölçekte ses getiren mega projelerini tek tek hayata geçirmesini, Asya, Avrupa ve Afrika’yı birbirine bağlayan bir küresel ve bölgesel ulaşım ve lojistik merkezine dönüşmesini, Orta Koridor‘un kaderinin değişmesini ve Kalkınma Yolu Projesine hamle edilmesini sağladı. Sözün özü, 15 Temmuz Destanı, küresel düzeni geri döndürülemez şekilde derinden sarstı.